Images

Yürekli Olmalı İnsan

İnsan…Hayata her zaman soyunuk olmalı..istedigini istediği biçimde giyinebilmek için..her şekil güzel durmaz insanda..bilmeli insan hayatın neresinde durduğunu…ve görebilmeli rengini..almalı kokusunu hayatın..insanın hası gibi..adam gibi yaşamalı..dolu olsa bile bardak, hep bir damla bırakabilmeli taşırmadan bardağı..eritmeli alttan çünkü her yeni gelene yer açmak için…İnsan…Biraz basit olmalı..dediği anlaşılmalı, yaptığı konuşulmalı..Basit dediysem, sade..yalın..kendi yani…düşündüğü tanıdık..yaşadığı tanıdık..yani biraz sen biraz ben olabilmeli..kendinin bile anlayamadığı metropollüklere girmeden,Fikrini zikrinde görebilmeli..İnsan…Kafa tutabilmeli..kullanım süresini dolduran hayat değil de bizlersek..hakkını sapına kadar vermeli bu sürecin.ezilmeden, büzülmeden..zaman kapkaçcılığı yapmadan,hüzün korsanlığına soyunmadan..ne eksik..ne fazla..tastamam..Ya kadın gibi kadın..ya adam gibi adam…ama önce insan..Yaşadığı hayatın kendisi,okuduğu her öykünün bir parçası olmalı..öyle dolu yaşamalı ki …Her öyküden almalı biraz nasibini..İnsan….Darlığı da bilmeli, bolluğu da..Darlıkta daralmadan…bollukta şımarmadan..Yalın, çıplak…öyle bir hüküm sürmeli ki aleni,üstü açık,milletin gözüne soka soka..meydanlarda..hayatın arka mahallelerinde kurmamalı egemenliğini..Ya da burjuva caddelerinde kölelik yapmamalı kendinden geçmiş krallıklara..İnsan…Her zaman biraz yalnız olmalı..ama bilmeli yalnızlığında bile kalabalık olabilmeyi..yada onca kalabalığın arasında yalnız kalabilmeyi de sindirmeli..ve o sindirmelerde artırabilmeli hayatını…her duruma hazırlamalı kendini..her konumun insanı olmalı…yakışmalı giydiği her elbise…takındığı her tavır..hayat denilen sanatı iyi uygulamalı..yazdığı okunur, cizdiği bakılır, oynadığı seyredilir olmalı..her rolün adamı olmaktansa oynadığı role sahiplenmeli önce…İnsan…Her vakit, her an yürekli olmalı..öyle yürekli olmalı ki…sevdalar yakışmalı ona..sevda o olmalı…çiçeğe bakınca balı, sevgiliye bakınca aşkı görebilmeli..Öyle bir sevdalanmalı ki… dibine vurmalı…ağlamaksa ağlamak…gülmekse gülmek…özlemekse özlemek…yanlışsa yermeyi, güzelse övmeyi bilerek…Sana ihtiyacım var diyebilmeli insan …ihtiyaç duyulduğunda aranılanlar listesine girebilmeli…mükemmel değil kendi gibi gelebilmeli…konuşurken korkmadan, dokunurken ürkmeden, hatta saçmalayabilmeli yanında mahcubiyet bilmeden…biraz senden olmalı..biraz ondan….Sevdalı olmalı işte..ötesi ne…biraz yanık, biraz tutuk, biraz uçuk…alışkanlık yapacak kadar sen…her an gidecekmiş gibi yabancı…ama yinede öyle sevdalanmalı ki insan…sevdası kimliğine yapışmalı…ve haykırabilmeli tüm dünyaya…“seviyorum ulan”….

Bütün olumsuz taraflarıma ragmen genelde budur ben...öfkelerini,sevinçlerini,sevdalarını,acılarını nasıl yaşanması gerekiyorsa yaşayan..biraz deli, biraz çılgın ama sevgili, eş, anne,ve evlat yanı ağır basan..ve dost...olmazsa olmazlardan..kısaca biraz insan...
Images

24 Altın Para

Yeni tanıştığım bir arkadaşımın yaşamak için altı aylık bir ömrü kalmıştı. Fakat onun hayata bakış açısı henüz yeni şekillenmeye başlamıştı. İnanılmaz pozitif düşünen, hayata olumlu bakan biriydi. Ona hayatında bu kadar kısa bir zaman kaldığı halde nasıl bu kadar pozitif bir insan olabildiğini sordum. Düşüncelerini bana şu şekilde anlattı:

"Her gün uyandığımda 24 tane altın paramın olduğuna inanırım.Günün her bir saati için bir tane altın param vardır. Bu paraların bir kısmını yemek yemek, uyumak, ailemle vakit geçirmek ve günlük sorumluluklarımı yerine getirmek için kullanmalıyım. Ben bu paraların bir kısmını kendi eğlencem ve de başkalarına yardım etmek için kullanmayı seçtim. Eğer hayatımda bir şeyler ertelediysem bir miktar param kalıyor ancak bunları büyük bir titizlikle harcamalıyım.Her güne sadece 24 altınla başlayabiliyorum fazla değil.Bunu dikkatlice harcamalıyım."


Ne kadar değerli bir hayat dersidir bu bizler için.Çok telaşlı, koşturmacali hayatlar yaşıyoruz. Oysa dünyada hiç bir zaman doğru şeyleri yapmak için doğru bir zaman olmayacaktır. Bu yüzden bizler de gelecek nesil çocuklarımız da gün içinde sahip olduğumuz altın paraları bilgece, titizlikle harcamayı öğrenmiş olmalıyız.

Altınlar için bazı küçük ipuçları verecek olursam:

-İhtiyacı olan birisine, o yardım isteğini dile getirmeden yardım edin.

-Yeni bir kitaba yada aklınızda olan yeni bir projeye başlayın.

-Kendinize, ödevlerinize fazladan otuz dakika zaman ayırın.

Şu soruları düşünün;

-Dün gün içinde sahip olduğunuz 24 altınınızı nasıl harcadınız? Peki bugün?

-Ailenizle ya da arkadaşlarınızla sadece bir gün için sahip olabileceğiniz 24 altınınızı nasıl en iyi şekilde kullanabileceğinizle ilgili fikir alışverişinde bulundunuz mu?

Şunu hiçbir zaman unutmayın:" Doğru şeyleri yapmak için doğru zamandasınız..."

selfgrowth
Images

Endişe Sizi Yavaşlatır Enerjiyi Düşürür

Endişeler sizi yavaşlatır ve enerjinizi düşürür. Enerji bedeninizi güçlendirmenin, büyütmenin en güzel en kolay yolu biliyorsunuz ki daima yüreğinizdeki sevgiyi beslemek, yaymak ve umut ile neşe ile güven içinde duruşunuzu korumaktır. Bu haliniz ile enerji bedeniniz sürekli gelişerek büyür ve sizi her türlü olumsuz etkiden korur, ve hatta hastalıklarınızı başlangıç aşamasında onarabilirsiniz , biliyorsunuz. İsteklerinizi gerçekleştirebilmek, her dileğinizi gerçekleştirebilmek ve başarmak sizin elinizde, yeter ki saf ve temiz niyetlerle, aşk ile dileyin ve izleyin. Yüreğinizde kuşkuya, endişeye yer vermeden...

Enerji bedeninizin yükselmesi ile geçeceğiniz kapılardan çok daha kolaylıkla ve zarafetle, incelikle akıp gidebileceğinizi unutmayın  enerji bedeninizi genişletmenin yolu daima sevgide, neşe içinde kalmaktır. İçinizde hiçbir kuşku ve endişe taşımadan.
Images

Kozadan Kelebeğe

 Bir çocuk sekropia denilen bir tür güve kozalarını topluyor ve bahar gelince ,güvelerin kozalardan nasıl çıktıklarını hayretle ve ilgi ile seyrediyordu.Fakat güvelerin kozadan çıkarken sarf ettikleri gayret ,çırpınma karşısında da içinde bir acıma hissi gelişiyordu.Babası bir gün ,bu böceklerin bir tanesinin kozadan çıkmasını güçleştiren ipeği makasla kesti.Fakat sonuç şaşırtıcı idi;çok geçmeden böcek öldü. Baba bu olay üzerine oğluna şu hayat dersini verdi: ” oğlum ,bu böcek kozasından dışarı çıkarken sarf ettiği gayret neticesinde ,vücudundaki zehri dışarı verir.Eğer o zehir dışarı verilemezse böcek ölür.Aynı zamanda da bu çırpınışlar sayesinde ileride kendisi için çok gerekli olan kasları güçlenir.İnsanlar da ,daha güçlü ,daha dayanıklı ve daha iradeli olmak ve böylece istediklerini yapabilemek için önlerine çıkan zorluklarla mücadele ederek olgunlaşır ,gelişir ve güçlenirler . Eğer insanlar ,arzularına kolayca ulaşırlarsa karakterleri zayıflar,adeta ,içlerinde bir şeyin ölmüş olduğunu hissederler
Images

Yalnızlık da, sağlık da, zenginlik de, mutluluk da bulaşıcı. Duygular bulaşıcı.

Yalnızlık da, sağlık da, zenginlik de, mutluluk da bulaşıcı. Duygular bulaşıcı.

Bu araştırmayı okurken, duyguları kokuya benzettim. Ve bana inanması güç gelen bu uzak etkileşimleri anlayabilmek için, görsel bir resim uydurdum. Bütün tanıdıklarım ve onların tanıdıklarıyla bir odada olduğumu ve duyguların da kokulara benzediğini düşündüm. Herkese yayılıyorlar! Birinin mutsuzluğu herkesin mutsuzluğu oluveriyor. Tıpkı bir sürüdeki hayvanlar gibi, birinin yön değiştirmesiyle hepsi o yöne gidiyor. Delice bir bağ var aramızda. Bu bağa kadeh kaldırıyorum, saygı duruşuna geçiyorum.

İki insan konuşurken, birbirlerinin surat ifadelerini taklit etmeye başlıyormuş. Karşımızdaki gülüyorsa, gayri ihtiyari gülüyoruz, ağlıyorsa üzülüyoruz. ‘Ayna etkisi’ diyorlar buna. Gülen birine geri gülüyorsun. Ve beyne kaslardan şu mesaj gidiyor: güldü. Beyin de hemen onun hormonunu salgılıyor: mutluluk! Hep tersi sanırdık di mi? Böyle bir otoyol da varmış yani, kaslardan beyine tek yön giden. Kalbin kırıksa, gülmeyi bir denemekte fayda var.

Tanıdığın her mutlu insan mutluluğunu yüzde artırırken, her mutsuz insan yüzde 7 azaltıyor.

Bilmiyorum bu yüzdelerle, bu kadar çok başkalarıyla napılır... Ben ilk iş, arkadaşlarımın ağını çizip, basit ve kabaca bir :) ve :( kondurucam isimlerinin yanına. Bakalım durum ne? Bakalım mahremiyetine yastığa sarılır gibi sarılan ben, sosyalin ağına kendimi ne kadar bırakmışım?
Arkadaşımın arkadaşının arkadaşı kimdir benim sahi?
Images

Acının İlacı

Çin’de, tek oğlunu yitiren bir anne, yüreğindeki büyük üzüntüsüyle bir din adamına gitti ve derdine bir çare bulmasını istedi: “ Oğlumu bana hangi duaların, hangi sihirlerin geri getirebileceğini öğrenmek istiyorum ” dedi. “ Söyleyin, o duaları edeyim, o sihirleri yapayım” Çinli din adamı, üzüntülü anneye acısını yatıştıracak sözler söylemek yerine, ona bir görev verdi:“Bana, yaşamları boyunca bireylerinden teki bile hiçbir acı tatmamış bir evden, bir avuç hardal tohumu getir ” dedi. “ Onu, senin yaşamında acıyı yok etmek için kullanacağız ”Üzüntülü anne, bu sihirli tohumu isteyebilmek için, acının bilinmediği bir ev aramaya başladı.Sonunda, çok güzel ve çok büyük bir konak gördü ve gitti, umutla kapısını çaldı.“ İçinde, acının asla yaşanmamış olduğu bir ev arıyorum ” dedi. “ Bu güzel ve büyük konağı görünce, burada acının yaşanmadığına inandım ve aradığım yerin burası olduğuna karar verdim.”Konağın sahipleri, acılı anneyi içeri aldılar, ona ikramda bulundular ve acısını dinledikten sonra ona, “ aradığı evin burası olmadığını ” söylediler.“ Siz yanlış yerdesiniz ” diye söze başladılar ve sonrada, başlarından geçen tüm acılı olayları anlatmaya başladılar. Acılı anne, ev sahiplerini dinlerken onlara acımaya başladı: “ Bunlar benden daha acılı ” dedi kendi kendine. “Bunlara birilerinin kesinlikle yardımcı olması gerekir.” Çevrede onlara yardım edecek kişilerin bulunmadığını görünce bir süre orada kaldı ve elinden geldiğince bu acılı aileye yardımcı oldu.Acılı anne daha sonra kentte yine sokak sokak dolaşarak, içinde acının yaşanmadığı başka evler aramasını sürdürdü.Fakat hangi evin kapısını çaldıysa, tümünde acılı öyküler dinledi. İçinde acının yaşanmamış olduğu bir ev bulamamış, fakat kapısını çaldığı bu evlerdeki acılı tüm kişilerin acılarını paylaşarak onlara yardımcı olabilmişti.Acılı anne, gittiği evlerde tanıştığı acılı kişilerin acılarını azalta bilmek için onlara yardımcı olmaya kendini o denli kaptırdı ki, bir süre sonra kendi yüreğinde ki evlat acısının da azalmaya başladığını gördü. Ve sonun da, sihirli hardal tohumunu anlamını buldu, içindeki acıyı da unuttuğunun ayırdına vardı.
Images

İçe bakmak


İnsanlar meşgul kalmak istiyorlar. Yapacak hiçbir işleri yoksa, yapacak bir şeyler bulurlar. Aynı gazeteyi yeniden okumaya başlayabilirler. İlk okuduklarında saçma bulurlar, o halde ikinci kez okumak neden?

Sadece oturduğunda huzursuz hissedersin. Bir kulübe gitmek ya da tiyatroya gitmek istersin. Ya da sadece meşgul kalmak için markete gidersin. Herkes dışarıya çıkmakla ilgilenir. Kimse içe bakmakla ilgilenmez. Çünkü içe bakmaya başladığın anda, orada saklanmış bir çok şeyi düşünmeye başlarsın. Onları sen baskı altında tuttun, senden başkası değil. Yani öfkenin orada olduğunu çok iyi biliyorsun; nefret orada, cinsellik orada, açgözlülük orada, kıskançlık orada… İçinde fokur fokur kaynayan binlerce şey var, ve patlamaya hazır durumda. O yüzden dışarıya çıkmak en iyisi, içe bakmak değil. Bir yerlere kaçmak en iyisi.

İnsanlar işleri olmadan meşguldürler. Dinlenmek istediklerini söyleyebilirler, ama kimsenin dinlenmek istediği yoktur. Çünkü gerçekten dinlenirsen, bu otomatik olarak meditasyon olur; ve bu durumda da içe bakmaya başlarsın. İçindeki merkeze doğru hareket etmeye başlarsın, ve çevreni korku sarar. O yüzden markete git, bir kulübe git… Zamanını binlerce yolla boşa harca !.. İnsanlar meşgul kalmak istiyorlar. Yapacak hiçbir işleri yoksa, yapacak bir şeyler bulurlar. Aynı gazeteyi yeniden okumaya başlayabilirler. İlk okuduklarında saçma bulurlar, o halde ikinci kez okumak neden? Sadece oturduğunda huzursuz hissedersin. Bir kulübe gitmek ya da tiyatroya gitmek istersin. Ya da sadece meşgul kalmak için markete gidersin. Herkes dışarıya çıkmakla ilgilenir. Kimse içe bakmakla ilgilenmez. Çünkü içe bakmaya başladığın anda, orada saklanmış bir çok şeyi düşünmeye başlarsın. Onları sen baskı altında tuttun, senden başkası değil. Yani öfkenin orada olduğunu çok iyi biliyorsun; nefret orada, cinsellik orada, açgözlülük orada, kıskançlık orada… İçinde fokur fokur kaynayan binlerce şey var, ve patlamaya hazır durumda. O yüzden dışarıya çıkmak en iyisi, içe bakmak değil. Bir yerlere kaçmak en iyisi. İnsanlar işleri olmadan meşguldürler. Dinlenmek istediklerini söyleyebilirler, ama kimsenin dinlenmek istediği yoktur. Çünkü gerçekten dinlenirsen, bu otomatik olarak meditasyon olur; ve bu durumda da içe bakmaya başlarsın. İçindeki merkeze doğru hareket etmeye başlarsın, ve çevreni korku sarar. O yüzden markete git, bir kulübe git… Zamanını binlerce yolla boşa harca !.. Osho