Images

Son (Can dündar)


Dünyaca ünlü bir fotoğrafçı... Şöhrete ve paraya doymuş. Yaşadığı büyük kentin gürültüsünden, sürekli çalan telefonların sesinden, ha bire “Kendini toparla” diyen sıkıcı öğütlerden sakınabilmek için müzikle tıkıyor kulaklarını...
Arabayla eve döndüğü bir gece yarısı, yine kulağında notalarla keskin bir virajı alırken öl...ümcül bir kazadan kıl payı kurtuluyor.
Çarpmak üzere olduğu aracın penceresinde ölümün yüzünü görüyor.
Azrail’iyle yüzleşiyor.
Az kalsın tabutu olacak arabasından inip yürümeye başlıyor.
O andan itibaren, kendisini kovalayan ecelin peşine düşüyor.
Ve ölümü kovalarken, yaşamı keşfediyor.
* * *
Hayranı olduğum Alman film yönetmeni Wim Wenders’in son filmi “Palermo Shooting” (“Palermo’da Yüzleşme”), hayatı, ölümü ve kendini sorgulamaya davet ediyor izleyicisini. ..
Ölümle yüzleşmesinin ardından Palermo’da ikinci hayata başlayan fotoğrafçı, eski hayatını kirli bir elbise gibi çıkarıp atıyor üzerinden... Bu güzelim Akdeniz adasında, kulağında müzikle saatlerce yürüdükten sonra cep telefonuna göz atıyor:
“Yokluğumda 23 kişi aramış” diyor.
“Yokluğum” dediği, “varlığı” aslında...
Belki de ilk kez kendisi için “var” olduğu saatler...
O adada tanışıp sevdiği kıza, “görmediği hiçbir şeye inanmadığını” söyleyince şu cevabı alıyor:
“Bense sadece görmediklerime inanırım:
Tanrı, aşk, yaşam gibi...”
* * *
Filmin bir sahnesinde çobanlık yapan zengin bir işadamı, yeni hayatına doğru yürüyen fotoğrafçıya bir hayat dersi veriyor:
“Bazen bir şeyleri son kez yaptığımızı fark etmeyiz. Belki o yüzü son görüşümüzdür ya da o yoldan son geçişimiz... Bir şarkıya kulak verirken onu bir daha hiç dinleyemeyeceğ imizi bilmeyiz; birinde tattığımız aşkı, bir daha hiç yakalayamayacağı mızı bilemediğimiz gibi...
“İşte o yüzden, her şeyi son kez yaşar gibi doyasıya yaşamalıyız.”
* * *
Michael Jackson’ın “son konseri”ne hazırlanırken ölüvermesi bana bu sahneyi hatırlattı.
Basın toplantısında kararlı bir edayla “Bu kesinlikle en son konserim olacak” diyordu.
En iyisi olsun diye çabalıyordu.
Bizse, gençliğimizin efsanevi pop starını sahnede son kez izleyebilmek için bilet arıyorduk.
Oysa hayat, kendisine rağmen plan yapılmasından hiç hoşlanmazdı.
Onun, başka bir “son” planı vardı.
* * *
O yüzden, siz siz olun, hiçbir şey için “son” demeyin.
Neyin gerçekten “son” olduğunu bilemezsiniz.
Hayat bazen, sonuncuyu çoktan yaşatmıştır size, esaslı bir finali bile çok görür; bazense “Bir daha olmaz” zannettiğiniz şeyi, ummadık anda karşınıza çıkarıverir.
En iyisi, her şarkıya son kez dinler gibi kulak vermek, her baharı bir dahakini göremeyecekmiş gibi içine çekmek, her dostla, ana babayla son buluşmaymış gibi sımsıcak kucaklaşabilmek, her aşkı en sonuncuymuş gibi doyasıya yaşayabilmektir.
Images

ÖLÜYORUM…

Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
İkincisinde, daha çok hata yapardım.
Kusursuz olmaya... çalışmaz, sırtüstü yatardım.
Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar,
Çok az şeyi
Ciddiyetle yapardım.

Temizlik sorun bile olmazdı asla.
Daha çok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha çok güneş doğuşu izler,
Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim.
Görmediğim bir çok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye.
Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.
Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.
Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.
Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.
Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan,
Gitmeyen insanlardandım ben.
Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım.
Eğer yeniden başlayabilseydim,
İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.
Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla.
Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer.
Ama işte 85′indeyim ve biliyorum…
Images

EVLİLİK

Pırıl pırıl ütülü giysili, misler gibi parfüm kokulu, saçları taralı, dişleri fırçalanmış adamı / kadını sevmek kolaydır. Aslında aşk, aynı insanı, sabahın körü uykudan uyandırdığındaki en sinirli hali
ile de kabul edebilmek, aynı tuvaleti bir dakika arayla kullanabilmek, diz yapmış pijamalarla kanepede yastıklara sarılıp sızmışken ...bile şefkatle okşayabilmektir. 
Buna katlanamayanlar zaten âşık değillerdir. Bu durumda evlilik hoşlandığın insana karşı olan duygularını öldürüyor diyebiliriz. Zira âşıksan, aynı havayı solumak bile zevk verir. Hep beraber olmak istersin. Banyodan gelen su sesi bile onun evde olduğunun işaretidir ve huzur verir. Ütülediğin gömleğin ona ne kadar çok yakışacağını düşünürsün. Pişirdiğin yemeği ne çok seveceğini
hayal edersin. Bin tane ayakkabısı varken bin birinciye sahip olmaktan mutlu olacak diye, istediğin gömleği satın almaktan vazgeçersin.
Zamanla almaktan çok, bir şeyler vermekten mutluluk duyduğunu

keşfedersin. Eğer kadın evlilikte ikinize yemek pişirecek, dolabı düzenleyip ütüyü yapacak bir anne olacak görülüyorsa, o kadının saçlarının hiç yağlanmadığı ve adamın geceleri terlemediği
düşünülüyorsa, asla kavga edilmeyecek ve lavabo tamir edilirken dahi gülüşüp öpüşülecek zannediliyorsa zaten beklenti bir evlilik değil, bir amerikan filmini yaşamaktır. Bu hayallerle yola
çıkıldığında, damat ilk gece gelinin saçlarından onbin firkete sökmeye çalıştığında, gelin ise damat firketeleri çıkaramayıp

"s....m böyle kuaförü" diye söylendiğinde zaten evlilik sandıkları şey çatırdamaya başlayacaktır. Evlilik; sadece aşk değildir.

Evlilik; ev arkadaşlığı, kankalık, sırdaşlık, ortak hesaba sahip mudilik, ayrı kökenlerin birleşmesi, başı hatırlanmayan bir akrabalık ilişkisidir. Aşk bu ilişkide tutkuyu sağlar ama zaten tek başına ayakta
tutamaz.
Âşıksanız ateşli sevişmeler yaşarsınız ama kış akşamları evde konyak içip geyik yapamayabilirsiniz. Hala canınız sıkıldığında onu değil de annenizi arıyorsanız, yalan olmuştur o evlilik.
Aşk evlilikte gider gelir. Halıya kola döktüğünde aşk biter, ama o, halıyı temizleyebilirse gene aşık olunur. O aradaki sinir evresini aşabilenler ellinci yıla kadeh kaldıranlardır. Tahammül edemeyenler ise ikinci evlilikten sonra artık evliliğin yalan olduğuna inanacaklardır.
Zafer, direnenlerin olur.
Images

DOSTLARI OLMALI İNSANIN


Dostları olmalı insanın,
aynen gemilerin limanları gibi.
Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın,
dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda.

...Sonra açık denizlere uğurlamalı seni,
geri döneceğin günü bekleme umuduyla.
Bazen, rüzgâra o açmalı yelkenini,
yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla,
halatlarını çözmeli,
seni çok ama çok özlemeli.

Dostları olmalı insanın;
ermiş, bilge, hayatı ezbere okuyabilen.
Düşünmediklerini düşündüren,
seni bir cambaz ipinde, güvende tutabilen,
gerektiğinde senin için ateşi yutabilen,
yolunu ışıtan ustan olmalı.
Şekillendirmeyi öğretmeli hayatın çömleğini.
Sana vermeli soğuk bir kış gününde
üzerindeki tek gömleğini...
Images

Var Olmanın Gücü


Kimlik duygunuz,ihtiyaçlarınızı ve sizin için hayatta önemli olan

şeyleri belirlemenizi sağlar;

sizin için önemi olan şeyler ise aynı zamanda sizi üzme ve rahatsız etme potansiyeline sahiptir.
...
Bunu ,kendinizi ne kadar derinden tanıdığınızı anlamak için

bir kriter olarak kullanabilirsiniz.

Sizin için önemli olan şey,söyledikleriniz ya da

inançlarınızla ilgili olmak zorunda değildir;

sizin için asıl önemli şeyleri ele verecek olan,

yaptıklarınız ve verdiğiniz tepkilerdir.

Dolayısıyla kendinize şu soruyu sorabilirsiniz:

Beni rahatsız eden,öfkelendiren ve üzen şeyler neler?

Eğer küçük şeyler sizi üzüyor ve sinirlendiriyorsa ,

o zaman, kendinizinde öğle olduğunu düşünüyorsunuzdur.

Yani küçük.Biliçaltınızdakii inanç budur.

Peki küçük şeyler neler olbilir?

Aslında her şey küçük ve önemsizdir,

çünkü her şey gelip geçicidir.


***

Kim olduğunuzu düşünüyorsunuz?

''Ölümsüz bir ruh olduğumu biliyorum'' ya da

''Bu çılgın dünyadan bıkıp usandım, tek istediğim biraz huzur''diyebilirsiniz;

ama ancak telefon çalana kadar.

Kötü haber:borsa çöktü;

anlaşma bozuldu;

arabanız çalındı;

kayınvalideniz geldi;

yolculuğunuz iptal edildi;

sözleşme bozuldu;

eşiniz sizi terk etti;

daha fazla para istiyorlar;

bunun sizin hatanız olduğunu söylüyorlar.

Aniden endişelenir ve öfkelenirsiniz.

Sesiniz sertleşir:

Buna daha fazla dayanamıyorum''.

Başkalarını suçlar, onlara saldırır,

kendinizi savunup haklı çıkarmaya çalışırsınız;

üstelik hepsi otomatik pilota bağlanmış şekilde olur.

Açıkça görüldüğü gibi şimdi kendiniz için

az önce başka bir şey istemediğinizi

söylediğiniz halde,hayatınızda huzurdan daha önemli başka

bir şey vardır ve ölümsüz bir ruh olduğunuzu

düşünmezsiniz bile.

Anlaşma,para,sözleşme ,kayıp ya da

kayıp tehlikesi sizin için daha önemlidir.

KİM İÇİN;AZ ÖNCE SÖZÜNÜ ETTİĞİNİZ ÖLÜMSÜZ RUH İÇİN Mİ?

Hayır !Egonuz için.Küçük benliğiniz,geçici olan şeylerde

güvenlik veya tatmin aramakta,

bulamadığı içinde öfkelenmektedir.

Eh! en azından ŞİMDİLİK gerçekte kim olduğunuzu

düşündüğünüzü biliyorsunuz.


***

Eğer istediğiniz şey gerçekten huzursa,

huzuru seçersiniz.

Gerçekten ölümsüz bir ruh olduğunuza inanıyorsanız,

zorlayıcı insanlarla ya da durumlarla karşılaştığınızda tepki vermezsiniz ve

tamamen uyanık kalırsınız.

Durumu hemen kabullenirsiniz ve kendinizi ondan ayırmak yerine

onunla birleşirsiniz.

Sonra uyanıklığınız sayesinde bir cevap gelir.

Cevap veren gerçek sizsinizdir.

BİLİNÇ!

Bu, olduğunuzu sandığınız kişi değildir.

Son derece güçlü ve etkili olduğundan,

hiç bir durumu ya da insanı

düşman olarak görmesine gerek yoktur.

Özellikle bir sorunla karşılaştığınızda insanlara

ve durumlara tepki verme şekliniz,

kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızın en gerçekçi göstergesidir.

KİMSE SİZE KİM OLDUĞUNUZU SÖYLEYEMEZ.

Eğer söylerse, bu başka bir kavram olur ve

yine değişemezsiniz.

Kimlik inançsizlığı gerktirir.

Aslında her inanç bir engeldir.

Zaten her kimseniz o olduğunuzdan,

kim olduğunuzun farkında olmanıza bile gerek yoktur.

Ama farkındalık olmadan,

gerçek kimliğinizi bu dünyaya gösteremezsiniz.

Gerçek kimliğiniz,ifade edilmememiş bir şekilde

olduğu yerde kalır.

O zamanda bankada 100 milyon doları varken,

sokakta dilenen yoksul bir adam gibi olursunuz,

çünkü onunda sahip olduğu zenginlik

ifadesini bulmamıştır.


Var Olmanın Gücü -E.Tolle
Images

Endişeler sizi yavaşlatır ve enerjinizi düşürür.

Endişeler sizi yavaşlatır ve enerjinizi düşürür. Enerji bedeninizi güçlendirmenin, büyütmenin en güzel en kolay yolu biliyorsunuz ki daima yüreğinizdeki sevgiyi beslemek, yaymak ve umut ile neşe ile güven içinde duruşunuzu korumaktır. Bu haliniz ile enerji bedeniniz sürekli gelişerek büyür ve sizi her türlü olumsuz etkiden korur, ve h...atta hastalıklarınızı başlangıç aşamasında onarabilirsiniz , biliyorsunuz. İsteklerinizi gerçekleştirebilmek, her dileğinizi gerçekleştirebilmek ve başarmak sizin elinizde, yeter ki saf ve temiz niyetlerle, aşk ile dileyin ve izleyin. Yüreğinizde kuşkuya, endişeye yer vermeden...Enerji bedeninizin yükselmesi ile geçeceğiniz kapılardan çok daha kolaylıkla ve zarafetle, incelikle akıp gidebileceğinizi unutmayın enerji bedeninizi genişletmenin yolu daima sevgide, neşe içinde kalmaktır. İçinizde hiçbir kuşku ve endişe taşımadan.
Images

Hayat Oyunu


HAYAT OYUNU, hepimizin, şöyle veya böyle kesinlikle oynadığı, kuralları olan, esneklikleri olan, özgürlükleri ve kısıtlamaları olan, hedefleri, sonuçları, kazananları, kaybedenleri olan bir oyun.
HAYAT OYUNU, yaşamak için, oynamak için dünyaya geldiğimiz oyun.
Burada hem bilgisayar, kağıt, taş vs ile oynanan oyunlarda saklanan, hem de ç...ekim yasası ile hayatlarına bolluk, mutluluk, başarı çekmek isteyen arkadaşlara sesleniyorum.
Sizi çok iyi anlıyorum ve sizi çok seviyorum ama, şu noktaları çok iyi anlamanızı istiyorum:
 Çekim yasası, bizim hayat oyununu, kurallarını bilerek oynamamıza yardım ediyor.
 Kazananlardan olmak istiyorsak, önce içinde saklandığımız yalan oyunları bırakarak, gözümüzü dört açmamız lazım.
 Bildiğimiz hiçbir oyun, gözü kapalı, yarım gönülle, sadece dileyerek, sadece umut ederek oynanmıyor.
 Bir oyun ancak bir şey öğretiyorsa, oynanmaya değerdir.
 Öğrenilecek şeyi öğrenilmişse artık o oyunu oynamaya devam etmek kendimize ve hayata haksızlık ve zalimlik olur.
 Her oyunun kuralları, her oyunun bilenleri, her oyunun öğretenleri, her oyunun hedefleri, her oyunun atılması gereken adımları, her oyunun değerlendirilmesi gereken fırsatları, her oyunun hataları, her oyunun çekilecek acıları, her oyunun çıkarılacak dersleri, her oyunun ödülleri var.
 Sonuçta odaklanmamız gereken tek oyun “Hayat Oyunu”dur.
Size bir şey öğrettiğine, sizi geliştirdiğine inanmadığınız her oyunu oynamayı reddetmenizi canı gönülden hem diliyorum hem de rica ediyorum.
HAYDİ, HEP BERABER, bırakalım tüm yalan oyunları ve gerçek oyunumuzu “hayat oyunumuzu” oynamaya başlayalım.
Bu oyun öyle bir oyun ki, ben kazanırsam siz de kazanıyorsunuz, siz kazanırsanız ben de kazanıyorum.
Birbirimize karşı değil, beraber oynanan bir oyun.
Peki bu oyun hakkında bilmemiz gereken en temel şeyler neler?
 Amacımızın ne olduğunu bulmak ve ona ulaşmayı hedef edinmek (herkes için farklı ve özel olabilir. Örnek: Hayata veya hayatlara değer katmak, iyiye-güzel-doğruya eriş veya bu konuda başkalarına yardım etmek, hayat kurtarmak, hizmet etmek, yardım etmek vs.)
 Hayatın 8 parçasının hepsinde başarıya ulaşıp kazananlardan olmak.,
 Kendini ve tüm hayatı anlamak ve sevmek.

Haydi hep beraber oynayalım ve kazanalım.
Kendimiz için,
Ailemiz için,
Arkadaşlarımız ve Türkiye için,
Tüm insanlık için,
Dünya için,
Evren için,
Ruhlarımızın iyiliği için,
ve Allah için…