meditasyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Images

Kendi Kendini Hipnotize Etmek


Kendi kendine hipnoz; doğal oluşan bir zihinsel durumdur. Bu durum; odaklanmış yüksek dikkat (trans) ile, kendini telkinlere açmaya niyetli olmak sözcükleri ile tanımlanabilir.
Adımlar
Sessiz, sakin bir ortamda bir sandalye ya da koltuğa oturun. Bazıları uzanmayı tercih edebiliyorsa da oturduğunuz zamandan daha çok uykuya dalma olasılığınız vardır. İster uzanmış, ister oturmuş olun herhangi bir pozisyonda bacak bacak üstüne atmadığınızdan ve/veya kollarınızı kavuşturmadığınızdan emin olun çünkü bu pozisyonda uzun süre kalabilirsiniz ve bu bir rahatsızlık sebebi olabilir.
En az yarım saat kadar dingin kalabileceğinizden emin olun!

Gözlerinizi kapatın. Korku, gerginlik ve endişelerin bedeniniz ve zihninizden akıp gitmesine izin verin. Başlangıçta düşüncelerin akınına uğradığınızı düşünebilirsiniz. Size huzur vermediklerini hissedebilirsiniz. Onlardan kurtulmaya çabalamayın. Sadece izleyin. Bir süre sonra akıp gideceklerdir. Bu adımda RaKaMu size yardımcı olacaktır.

Images

Hipnozu Neden Tercih Ediyoruz?

Hipnoz en basit tanımıyla trans halidir. Trans ise uyku ile uyanıklık arasında bir durum olup, telkin almayı kolaylaştıran bir ruh halidir diyebiliriz. Olumlu telkin tedavi edici bir terapi metodu olup trans halinde uygulandığında bilinçdışında olumlu değişikliklere ve iyileşmeye yol açmaktadır. Bu seanslar yeteri kadar tekrarlandığında bilinçdışında kalıcı değişiklikler ve iyileşmeler meydana gelmektedir. Kısacası hipnotik trans hali tedaviyi etkili bir şekilde uygulayabilmemiz için bize olanak sağlar. Ancak tedaviyi asıl oluşturan olumlu telkinler ve bu esnada uyguladığımız psikoterapi yöntemleridir.

Birçok ruhsal terapi yöntemi vardır. Ancak bilimsel açıdan kabul edilen ve en geniş anlamda uygulanmakta olan başlıca üç yöntemden söz edebiliriz.

1-Medikal Tedavi: İlaç tedavisi.
2-Psikoterapi: Bilişsel, davranışçı, dinamik ve varoluşçu terapiler.
3-Hipnoterapi: Telkinlerin ve psikoterapi yöntemlerinin trans altında uygulanması.

İlaç tedavisi 6 aydan başlayan bazı hallerde ömür boyu uygulanması gereken bir tedavi şeklidir. Beynin biyolojik bozukluklarında uygulanması zorunludur. Diğer bozukluklarda ise zorunlu bir tedavi şekli değildir. Psikoterapiye ve hipnoterapiye bir üstünlüğü yoktur. İlaçların yan etkileri ve diğer ilaç etkileşimleri bu tedavinin başlıca sorunlarını oluşturur. Tüm psikolojik bozukluklar için etkinliği saptanmış bir ilaç tedavisi henüz ortaya konamamıştır. Uzun süren ilaç tedavilerine rağmen nüksler sıktır. Bu yüzden kişisel olarak ben ilaç tedavisinden yana değilim.

Images

Hipnoz Nedir, Nasıl Yapılır?

Günümüzde, özellikle tıbbın ve dolayısıyla ilacın yararlı olamadığı çoğu durumda hipnoz, insanlığa yardımcı olmaktadır. Hipnozun bütün dünyada analjezik, anestezik ve psikolojik tedavide kullanıldığı bilinmektedir. Örneğin, psikojen kökenli ağrılarda, allerjik bünyeler ve organizmanın kimyasal tedaviye elverişli olmadığı durumlarda hipnoz, diğer tıbbi metodların yanında yer almaktadır. Söz gelimi tüm fobileri ilaçla tedavi edebilmek mümkün değildir. Belki uzun zaman alan psikoterapi seansları ile fobiler önlenebilir fakat hipnoterapi ile çok kısa sürede hastalar bu şikayetlerinden kurtulabilmektedirler.
Çeşitli alışkanlık ve davranış bozukluklarının giderilmesinde hipnoterapinin yararı bugün hemen tüm dünyada kabul edilmektedir. Ayrıca hipnoz, tıbbi tedavinin yanı sıra eğitim, güzel sanatlar ve sporda etkili bir metod olarak uygulanmaktadır.
Fakat ne yazık ki günümüzde hipnoz, bazıları “hipnozcu”, bazıları medyum olarak adlandırılan ve psikolojik tedaviler konusunda hiçbir ehliyeti olmayan kişiler elinde sömürülmektedir.


Images

Pozitif Düşünce Gücüyle Mutlu yaşamın sırları

Doğduğumuzda tamamen iç dünyamızla iletişim halinde saf, temiz, açık bir zihinle dünyaya geliyoruz. Fakat büyüdükçe etrafımızdaki yetişkinlerden korkmayı ve sınırlarımız olduğunu öğreniyoruz. Ve bizler de birer yetişkin olduğumuz zaman farkında olmadan pek çok negatif düşünce geliştirmiş oluyoruz. Sonunda hayatlarımızı ve deneyimlerimizi bu yanlış düşüncelerin üzerine kurmaya meyilli oluyoruz.  
Bu kitabı okurken kendi fikirlerinizle örtüşmeyen pek çok düşünceye rastlayacaksınız. Bu düşünceler sizin inanç sisteminizle taban tabana zıt olabilir. Bu hiç sorun değil. Ben bu duruma “suyu kaynatmak” diyorum. Benim söylediklerimin hepsine katılmak zorunda değilsiniz. Ama lütfen inandığınız şeyleri ve bunlara neden inandığınızı sorgulayın. Çünkü ancak bu şekilde değişip olgunlaşabilirsiniz.

Kendi düşüncelerimi yeni fikirlerin ışığında sorguladıkça inandığım pek çok şeyin beni mutsuzluğa sürüklediğini fark ettim. Eski, negatif düşüncelerimden kurtuldukça hayatımın yavaş yavaş daha iyiye gittiğini gördüm.
Kitabı okumaya başladığınızda zaten bildiğiniz ve inandığınız şeylerle karşılaşacak olabilirsiniz ya da inançlarınızı sorgulamak zorunda kalabilirsiniz. Her koşulda bu, sizin kişisel gelişim sürecinizin bir parçası olacaktır. Güvende olduğunuzu ve her şeyin yolunda olduğunu asla unutmayın.
Sevgiyle Baktığımda Her Şeyi Açıkça Görebiliyorum
Suçlayıcı düşünceleri affedici düşüncelerle değiştiriyorum;
Üst Benliğim bana acısız bir yaşam sürmek konusunda rehberlik ediyor. Acıyı gördüğüm anda tıpkı içimdeki bilgeliğe uyanmam gerektiğini söyleyen bir çalar saat çalmışçasına uyanırım. Eğer acı hissediyorsam hemen zihinsel olarak kendimi telkin etmeye çalışırım. “Acı” kelimesini “his” kelimesiyle değiştiririm. Bedenim pek çok şey “hisseder”. Bu ufacık sözcük değişimiyle bilincim üzerine ve iyileşmeye odaklanırım. Böylece kolaylıkla iyileşebilirim. Eğer zihnimi biraz olsun aşağı çekebilirsem bedenim de aynı şekilde odak noktalarını başka yerlere dağıtacaktır. Bedenimi ve zihnimi seviyorum ve birbirlerine bu kadar bağlı oldukları için minnettarım.
Images

Nefes – Evrene Bir Köprü – 4 / OSHO


4.Teknik
Nefes tamamen çıktığında (yukarı) ve kendiliğinden durduğunda ya da hepsi içeri çekildiğinde (aşağı) ve durduğunda… Böylesine evrensel bir duraklamada, insanın küçük benliği kaybolur. Bu yalnızca, saf olmayanlar için güçtür.
Ama o zaman herkes için güçtür, çünkü der ki: Bu yalnızca saf olmayanlar için güçtür.
Ama saf olan kim? Senin için güç; onu uygulayamazsın. Ama bazen aniden hissedebilirsin. Araba sürmektesindir ve aniden kaza olacağını hissedersin. Nefes durur. Çıkmışsa, dışarıda kalır. İçerideyse, içeride kalır. Böyle acil bir durumda nefes alamazsın; bunu göze alamazsın. Her şey durur, ayrılır.
Böylesine evrensel bir duraklamada, insanın küçük benliği kaybolur.
Küçük benliğin yalnızca günlük bir hizmettir. Acil durumlarda onu hatırlayamazsın. Kim olduğun (isim, banka hesabı, prestij, her şey) uçar gider. Araban bir başka arabaya doğru gitmektedir; bir an sonra ölüm gelecektir. Bu anda, bir duraklama olur. Saf olmayanlar için bile bir duraklama olur. Aniden nefes durur. O anın farkına varabilirsen, hedefe ulaşırsın.
Japonya’da Zen keşişleri bunu çok denemiştir. İşte bu yüzden yöntemleri çok garip, saçma, tuhaf görünür. Pek çok anlaşılmaz şey yapmışlardır. Bir usta birini evcen dışarı atar. Aniden usta sebepsizce, anlamsızca vurmaya başlar.
Ustanla oturmaktasın ve her şey yolunda. Gevezelik etmektesin ve duraklamayı yaratmak için seni dövmeye başlar. Sebep varsa duraklama yaratılamaz. Ustana hakaret ettiysen ve o seni dövmeye başladıysa bir sebeb var der, zihnin bu olayı şöyle yorumlar: “Ona hakaret ettim ve o beni dövüyor.”
Gerçekte, zihnin onu zaten bekliyor, bu yüzden bir boşluk yok. Ama hatırla, bir Zen ustası ona hakaret ettiğinde seni dövmez, güler, çünkü o zaman kahkaha duraklamayı yaratır. Sen ona hakaret edersin, ona saçma şeyler söylersin ve öfkelenmesini beklersin. Ama o gülmeye ve dans etmeye başlar. Bu, beklenmedik bir davranıştır ve bir duraklama yaratır.
Sen anlayamazsın. Anlayamadığın zaman zihin durur ve zihin durduğu zaman nefes durur. Her iki durum için de geçerlidir: Eğer nefes durursa zihin durur; eğer zihin durursa nefes durur.
Sen ustanı taktir etmektesindir ve iyi hissetmektesin, “Şimdi usta memnun olmalı,” diye düşünmektesi. Ve aniden o, asasını alır ve seni dövmeye başlar… Hem de merhametsizce, çünkü Zen ustaları merhametsizdir. Seni dövmeye başlar; neler olduğunu anlayamazsın. Zihin durur, bir duraklama olur. Tekniği biliyorsan, benliğine erişebilirsin.
Birinin, öğretmeni aniden onu dövmeye başladığı için Budalığa ulaşmasını anlatan pek çok hikaye vardır. Sen anlayamazsın… Ne saçmalık! İnsan biri tarafından dövüldüğü için ya da biri pencereden dışarı atıldığı için Budalığa nasıl erişebilir ki? Biri seni öldürse bile Budalığa erişmezsin. Ama bu tekniği anlarsan, o zaman ulaşmak kolay olur.
Özellikle batıda, son otuz kırk yıl içinde, Zen çok öne çıkmıştır; moda olmuştur. Ama bu tekniği bilmedikleri sürece Zen’i anlayamazlar. Taklit edebilirler, ama taklit etmenin faydası yoktur. Tam tersine, tehlikelidir. Bunlar taklit edilecek şeyler değildir.
Tüm Zen tekniği Şiva’nın dördüncü tekniğine dayalıdır. Ama bu talihsizliktir. Şimdi Japonya’dan Zen ithal etmek zorunda kalacağız, çünkü biz tüm geleneği kaybettik; onu bilmiyoruz. Şiva bu yöntemin; onu mükemmel uzmanıydı. Barat’ı  (alay) eşliğinde Devi ile evlenmeye geldiği zaman, tüm şehir duraklamayı hissetmiş olmalı… Tüm şehir!
Devi’nin babası kızını bu “hippi” ile evlendirmeye razı değildi… Şiva orijinal hippiydi. Devi’nin babası ona tamamen karşıydı. Hiçbir baba bu evliliğe izin vermezdi; bu yüzden Devi’nin babası aleyhine bir şey söyleyemeyiz. Hiçbir baba kızının Şiva ile evlenmesine izin vermezdi. Ama Devi ısrar etti, bu yüzden babası kabul etmek zorunda kaldı…  Gönülsüzce, mutsuzluk içinde, ama kabul etti.
Sonra düğün alayı geldi. Şiva’yı ve alayını görünce insanların koşmaya başladığı söylenir. Tüm barat LSD, marihuana çekmiş olmalıydı. Hepsi “uçuyordu”. Ve gerçekten, LSD ve marihuana yalnızca başlangıçtır. Şiva nihai uyuşturucuyu (psychedelic) biliyordu, arkadaşları ve müritleri biliyordu: Soma rasa. Aldous Huxley nihai uyuşturucuyu, sırf Şiva yüzünden “soma” diye adlandırdı. Uçuyorlardı, dans ediyor, çığlık atıyor, gülüyorlardı. Tüm şehir kaçtı. Duraklama hissedilmiş olmalı.
Ani, beklenmedik, inanılmaz her şey saf olmayanlar için duraklamayı yaratabilir. Ama saf olanlar için bu tür şeylere ihtiyaç yoktur. Saf olanlar için duraklama hep oradadır. Saf zihinler için, nefes defalarca durur. Zihnin safsa (saf, hiçbir şeyi arzulamadığın, özlemediğin, aramadığın anlamına gelir), sessizce safsa, masumca safsa, oturuyor olursun ve aniden nefesin durur.
Şunu unutma: Zihnin hareketi nefes hareketine ihtiyaç duyar. Hızlı hareket eden zihin hızlı hareket eden nefese ihtiyaç duyar. İşte bu yüzden öfke içindeyken nefesin daha hızlı hareket eder. Cinsel eylemde nefes çok hızlı hareket eder. İşte bu yüzden ayurvedada (Hindistan’daki bitkisel tedavi sistemi) çok fazla cinselliğe izin verilirse ömrünün kısalacağı söylenir. Ayurvedaya göre ömrün kısalır, çünkü ayurveda ömrünü nefeslerinle ölçer. Çok hızlı nefes alıp veriyorsan ömrün kısalacaktır.
Çağdaş tıp cinselliğin kan dolaşımına yardım ettiğini, cinselliğin gevşemeye yardım ettiğini söyler. Ve cinselliklerini baskılayanlar sorun yaşarlar… Özellikle de kalp rahatsızlıkları. Haklıdırlar ve ayurveda da haklıdır, ama karşıt görünürler. Ama ayurveda beş bin sene önce keşfedilmiştir. Her insan çok fazla çalışıyordu: Yaşam çalışmaktı, bu yüzden gevşemeye ihtiyaç yoktu, kan dolaşımı için yapay araçlar yaratmaya gerek yoktu.
Ama şimdi, fazla fiziksel iş yapmayanlar için, tek iş cinsellik. İşte bu yüzden çağdaş tıp da çağdaş insan için doğru. İnsan fazla fiziksel çaba göstermiyor, bu yüzden cinsellik çaba sağlıyor: Yürek daha fazla atıyor, kan daha hızlı dolaşıyor, nefes derinleşiyor ve merkeze gidiyor. Bu yüzden cinsellikten sonra gevşemiş hissedersin ve rahatça uykuya dalabilirsin. Freud, en iyi sakinleştiricinin cinsellik olduğunu söyler ve öyledir de… En azından çağdaş insan için.
Cinsellikte nefes hızlanır, öfkede nefes hızlanır. Cinsellikte zihin arzuyla, şehvetle, saf olmamakla doludur. Zihin safken; zihinde arzu yokken, arayış yokken, güdü yokken hiçbir yere gitmezsin, masum bir havuz gibi burada ve şu anda kalırsın… Tek bir dalga bile olmaz… O zaman nefes kendiliğinden durur. Ona ihtiyaç yoktur.
Bu yolda, küçük benlik yok olur ve daha yüksek, daha üstün benliğe ulaşırsın.
Sanırım bugünlük bu kadarı yeter.
Images

Nefes – Evrene Bir Köprü – 1 / OSHO

Gerçek her zaman buradadır. Bu zaten böyle. Gelecekte ulaşılacak bir şey değildir. Burada ve şimdi gerçek sensin, bu yüzden gerçek, yaratılacak bir şey değildir, tertiplenecek ya da aranacak bir şey değildir. Bunu iyice anla; o zaman bu teknikleri anlamak ve yapmak kolay olur.
Zihin bir arzulama mekanizmasıdır. Zihin daima arzu içindedir, daima bir şey aramakta, bir şey sormaktadır. Her zaman hedef gelecektedir; zihin şu anla hiç ilgilenmez. Zihin şu anda hareket edemez, yeri yoktur. Zihnin hareket etmek için geleceğe ihtiyacı vardır. Geçmişte ya da gelecekte hareket edebilir. Şu anda hareket edemez, yeri yoktur. Gerçek şu andadır ve zihin hep gelecekte ya da geçmiştedir, bu yüzden zihin ile gerçek bir araya gelemez.
Zihin dünyevi hedefler aradığı zaman zor olmaz, sorun saçma değildir; çözülebilir. Ama zihin gerçeği aramaya başladığında çabanın kendisi saçma olur, çünkü gerçek burada ve şu andadır ve zihin her zaman orada ve o zamandadır. Bir araya gelemezler. Bu yüzden önce şunu anla; gerçeği arayamazsın. Onu bulabilirsin, ama arayamazsın. Aramanın kendisi engeldir.
Aramaya başladığın anda, kendinden uzaklaşmışsındır, çünkü sen her zaman şu andasın. Arayıcı hep şu andadır ve arayış gelecektedir, her ne arıyorsan, bir araya gelemeyeceksin. Lao Tzu şöyle der: “Arama; aksi halde kaçırırsın. Aramayı bırak ve bul. Arama ve bul.”
Şiva’nın bütün bu tekniklerinin amacı basitçe zihni gelecekten ya da geçmişten şu ana çevirmektir. Aradığın şey zaten oradadır, zaten öyledir. Zihnin arayıştan aramayışa döndürülmesi gereklidir. Bu güçtür. Düşünsel olarak düşünürsen çok güçtür. Zihni arayıştan aramayışa nasıl döndürmeli? Çünkü o zaman zihin, aramayışın kendisini hedef yapar! O zaman zihin der ki: “Arama.” O zaman zihin der ki: “Aramamalıyım.” O zaman zihin der ki: “Şimdi hedefim; aramamak. Artık arzusuzluk durumunu arzuluyorum.” Arayış yine başlamıştır, arzu arka kapıdan yine girmiştir. İşte bu  yüzden dünyevi hedefler arayan insanlar vardır ve dünyevi hedefler aramadıklarını düşünen insanlar vardır. Tüm hedefler dünyevidir, çünkü “arayış” dünyadır.
Bu yüzden dünyevi olmayan hiçbir şey arayamazsın. Aradığın anda, aradığın şey dünyevi olur. Tanrı’yı arıyorsan, Tanrın dünyanın bir parçasıdır. Mokşa’yı arıyorsan, özgürleşmeyi, nirvana’yı; özgürleşmen dünyanın bir parçasıdır, çünkü arayış dünyadır, arzulama dünyadır. Bu yüzden nirvana’yı arzulayamazsın, arzusuzluğu arzulayamazsın. Düşünsel olarak anlamaya çalışırsan, bir bulmacaya  dönüşür.
Şiva, bu konuda hiçbir şey söylemez, hemen teknikler vermeye başlar. Onlar düşünsel değildir. Devi’ye şöyle demez: “Gerçek buradadır. Onu arama, o zaman bulursun.” Hemen teknikler verir. O teknikler düşünsel değildir. Onları yap, o zaman zihin döner. Dönüş yalnızca bir sonuçtur, yalnızca bir yan ürün; bir hedef değil. Dönüş yalnızca bir yan üründür.
Bir tekniği yaparsan, zihnin geleceğe ya da geçmişe yaptığı yolculuktan döner. Aniden kendini ‘şu an’da bulursun. İşte bu yüzden Buda teknikler vermiştir, Lao Tzu teknikler vermiştir, Krishna teknikler vermiştir. Ama onlar tekniklerini hep düşünsel kavramlarla sunarlar. Yalnızca Şiva farklıdır. O hemen teknikler verir, ama düşünsel anlayış vermez, düşünsel giriş vermez, çünkü zihnin hileci olduğunu bilir, olası en sinsi şey olduğunu bilir. Zihin her şeyi bir soruna dönüştürebilir. Aramayış sorun olur.
Bana gelip nasıl arzu edilmeyeceğini soran insanlar var. Onlar arzusuzluğu arzuluyorlar. Biri onlara söylemiş ya da bir yerlerde okumuşlar ya da ruhani dedikodular duymuşlar, arzulamazsan mutluluğa erişeceğini, arzulamazsan özgür olacağını, arzulamazsan acı çekmeyeceğini duymuşlar, bu yüzden nasıl arzulanmayacağını sorarlar. Zihinleri onlara oyunlar oynamaktadır. Hala arzulamaktadırlar, yalnızca artık hedef değişmiştir. Eskiden para arzuluyorlardı, şöhret arzuluyorlardı, prestij arzuluyorlardı, güç arzuluyorlardı. Artık arzusuzluğu arzuluyorlar. Yalnızca hedef değişmiş ve onlar aynı kalmışlar ve arzuları aynı kalmış. Ama şimdi arzu daha aldatıcı olmuş.
Bu yüzden, Şiva hiçbir giriş yapmadan hemen ilerler. Hemen tekniklerden bahsetmeye başlar. Bu teknikler, eğer izlenirse, aniden zihnini döndürürler: Zihin ‘şu an’a gelir. Ve zihin şu ana geldiğinde durur, artık yoktur. Şu anda bir zihin olamazsın, bu imkansızdır. Şu anda, burada ve şu andaysan, nasıl bir zihin olabilirsin? Düşünceler durur, çünkü hareket edemezler. Şu anda hareket edilecek yer yoktur. Şu andaysan, nasıl hareket edebilirsin? Zihin durur, zihinsizliğe ulaşırsın.
Bu yüzden, asıl önemli olan nasıl burada ve şu anda olacağındır. Deneyebilirsin, ama çaba boşuna olabilir… Çünkü şu anda olmayı bir hedef haline getirirsen, o zaman hedef geleceğe kaymıştır. Nasıl şu anda olunacağını sorarsan, yine gelecek hakkında soru sormaktasındır. “Nasıl şimdide olunur? Nasıl burada ve şu anda olunur?” diye sorarken şu an geçmektedir. Sen soru sorarken şu an geçmektedir ve zihnin gelecekte düşler görmeye, yaratmaya başlar: Bir gün hiç hareket olmadığı, hiç güdü olmadığı, hiç arayış olmadığı bir zihin durumuna erişeceksin ve o zaman mutluluk olacak… Bu durumda nasıl şu anda olunur?
Şiva bu konuda hiçbir şey söylemez, yalnızca bir teknik verir. Sen bu tekniği uygularsın ve aniden burada ve şu anda olduğunu görürsün. Ve senin burada ve şu anda olman gerçektir, özgürlüktür, nirvanadır.
İlk dokuz teknik nefesle ilgilidir. Bu yüzden nefese dair bir şeyi anlayalım ve sonra tekniklere geçelim. Doğum anından ölüm anına kadar devamlı nefes alıp veririz. Bu iki nokta arasında her şey değişir. Her şey değişir, hiçbir şey aynı kalmaz; doğum ile ölüm arasındaki tek daimi şey nefestir.
Çocuk genç olur; genç yaşlanır. Hastalık kapar, bedeni çirkinleşir, hasta olur; her şey değişir. Mutlu olur, mutsuz olur, acı çeken; her şey değişmeye devam eder. Ama bu iki nokta arasında ne olursa olsun, insanın nefes alıp vermesi gerekir. Mutlu ya da mutsuz, genç ya da yaşlı, başarılı ya da başarısız… Ne olduğun önemsizdir… Bir şey kesindir: Doğum ve ölüm arasında nefes alıp vermelisin.
Nefes alıp vermek daimi bir akımdır; bir aralık mümkün değildir. Tek bir an bile nefes almayı unutsan, artık var olamazsın. İşte bu yüzden senin nefes alman gerekmez, çünkü o zaman zor olur. İnsan bir an için nefes almayı unutabilir, o zaman hiçbir şey yapılamaz. Bu yüzden, aslında nefes alan sen değilsin, çünkü sana ihtiyaç yoktur. Derin uykuda olursun ve nefes alıp vermen devam eder; baygın olursun ve nefes alıp vermen devam eder; derin komada olursun nefes alıp vermen devam eder. Sana ihtiyaç yoktur; nefes sana rağmen devam eden bir şeydir.
Bu kişiliğindeki daimi faktörlerden biridir: Yaşam için çok gerekli ve temel bir şeydir nefes. Nefessiz yaşayamazsın. Bu yüzden nefes ve yaşam eşanlamlı anlamlı olmuştur. Nefes yaşamın mekanizmasıdır ve yaşam nefesle derinden ilişkilidir. İşte bu yüzden Hindistan’da ona prana deriz. İkisi için tek bir sözcük vermişizdir. Prana canlılık demektir. Yaşamın nefesindir.
Nefesin seninle bedenin arasında bir köprüdür. Bu köprü seni bağlamakta bedeninle ilişkilendirmektedir. Nefes yalnızca bedeninle aranda bir köprü değil aynı zamanda seninle evren arasında da bir köprüdür. Beden yalnızca sana gelen sana daha yakın olan evrendir.
Bedenin evrenin bir parçasıdır. Bedendeki her şey evrenin parçasıdır: Her zerresi, her hücresi… Evrene en yakın yaklaşımdır. Nefes köprüdür. Köprü yıkılırsa artık bedeninde olmazsın. Köprü yakılırsa artık evrende olmazsın. Bilinmeyen bir boyuta geçersin; o durumda, zaman ve uzamda bulunamazsın. Bu yüzden, nefes aynı zamanda seninle zaman ve uzam arasında köprüdür.
Bu yüzden nefes çok önemli olmuştur; en önemli şey… Bu yüzden ilk dokuz teknik nefesle ilgilidir… Nefesle bir şeyler yapabilirsen, aniden şu ana dönersin. Nefesle bir şey yapabilirsen, yaşamın kaynağına erişirsin. Nefesle bir şey yapabilirsen zamanı ve uzamı aşabilirsin. Nefesle bir şey yapabilirsen, dünyada ve aynı zamanda dünyanın ötesinde olursun.
Nefesin iki noktası vardır. Biri bedene ve evrene dokunduğu yer, diğeri sana ve evreni aşana dokunduğu yer. Biz nefesin yalnızca bir kısmını biliyoruz. Evrene, bedene girdiği zaman onu biliriz. Ama o aynı zamanda bedenden “bedensiz”e, “bedensiz”den bedene hareket etmektedir. Biz diğer noktayı bilmeyiz. Diğer noktanın, köprünün diğer parçasının, köprünün diğer kutbunun farkına varırsan, aniden dönüşürsün, farklı bir boyuta nakledilirsin.
Ama unutma, Şiva’nın söyleyeceği Yoga değildir, Tantra’dır. Yoga da nefes üzerinde çalışır, ama Yoga’nın ve Tantra’nın çalışmaları temelde farklıdır. Yoga nefes alıp vermeyi sistemleştirmeye çalışır. Nefesini sistemleştirirsen iyileşirsin. Nefesini sistemleştirir, sırlarını bilirsen ömrün uzar; daha sağlıklı olur ve daha uzun yaşarsın. Daha güçlü, daha enerji dolu, daha canlı, daha genç ve daha taze olursun.
Ama Tantra bununla ilgilenmez. Tantra nefesin sistemleştirilmesi ile ilgilenmez, nefesi yalnızca içe dönüş için bir teknik olarak kullanmakla ilgilenir. İnsanın özel bir nefes alıp verme tarzı denemesi gerekmez, özel bir nefes alıp verme sistemi ya da özel bir nefes alıp verme ritmi… Hayır! İnsanın olduğu gibi nefes alıp vermesi gerekir. İnsanın yalnızca nefesteki belirli noktaların farkına varması gerekir.
Belirli noktalar vardır, ama biz onların farkında değilizdir. Biz hep nefes alıp veriyorduk ve nefes alıp vermeye devam edeceğiz… Nefes alıp vererek doğduk ve nefes alıp vererek öleceğiz, ama belirli noktaların farkında değiliz… Ve bu tuhaf. İnsan arıyor, uzayın derinliklerini araştırıyor. İnsan aya gidiyor; insan daha uzağa ulaşmaya çalışıyor, yeryüzünden uzaya… Ve insan daha yaşamının en yakın parçasını öğrenmedi. Nefeste, hiç gözlemlemediğin belirli noktalar var; o noktalar kapılardır; farklı bir dünyaya, farklı bir benliğe, farklı bir bilince girmek için kullanabileceğin, sana en yakın kapılar… Ama onlar çok incelikli.
Ayı gözlemlemek çok güç değildir. Aya ulaşmak bile çok güç değildir; büyük bir yolculuktur. Mekanize olmak gerekir, teknolojiye ihtiyacın olur, toplanmış bilgilere ihtiyacın olur ve sonra ona ulaşabilirsin. Nefes alıp vermek sana en yakın şeydir ve bir şey sana ne kadar yakınsa, onu algılamak o kadar güç olur. Ne kadar yakınsa o kadar güç olur; ne kadar açıksa o kadar güç olur. Sana o kadar yakındır ki, seninle nefesin arasında boşluk yoktur. Ya da öylesine küçük bir boşluk var ki, çok titiz bir incelemeye ihtiyaç var, ancak o zaman belirli noktaların farkına varırsın. Bu noktalar bu tekniklerin temelidir. Bu yüzden her tekniği ele alacağım.
Images

Sadece Evet de, Hayır'a Dikkat et.!

Hayır Ego tatmini, evet ise kendini keşfetme yöntemidir. Hayır Egoyu güçlendirirken evet ise onu yok eder. -OSHO-

SADECE EVET DE! HAYIR’A DİKKAT ET
close-to-the-nature-66“Hayır” bizim ana tavrımız. Peki niye? Çünkü “hayır” dediğinde kendini birşey zannedersin. Annen hayır diyebildiği için kendini birşey zanneder. Çocuk olumsuz bir yanıt almış, egosu incinmiş, anneninkisi ise tatmin olmuştur. “Hayır” egoyu tatmin eder, egonun gıdasıdır. Kendimizi hayır demeye eğitme nedenimiz de budur.
Hayatta nereye gidersen git karşına hep hayır diyenler çıkacaktır çünkü hayır dediğinde, kendi otoriteni, birisi olduğunu hissedersin, çünkü hayır diyebilmektesindir. “Evet efendim” demek sana kendini değersiz, başkasının emrinde olan bir hiç gibi hissettirir. Ancak o zaman “evet efendim” dersin. Evet olumlu, hayır ise olumsuzdur. Şunu unutma; hayır ego tatmini, evet ise kendini keşfetme yöntemidir. Hayır egoyu güçlendirirken, evet ise onu yok eder. Öncelikle bak bakalım evet diyebiliyor musun? Ancak evet demek imkansızsa o zaman hayır de. Oysa bizim yöntemimiz önce hayır demek; ancak hayır demek imkansız olduğunda, yenik düşmüş bir tavırla evet diyoruz.
Bir gün bunu dene. Kendi kendine o gün her türlü durumda önce evetle başlayacağına dair söz ver. Bunun sana nasıl derin bir rahatlama sağlayacağına gör. Sadece sıradan şeylerde! çocuk sinemaya gitmek istiyor. O zaten gidecek, senin hayırın hiçbir şey ifade etmiyor. Tam tersine senin hayırın bir davetiyeye, bir cazibeye dönüşüyor çünkü sen egonu güçlendirirken, çocuk da kendi egosunu sağlamlaştırmaya çalışıyor. Senin hayırına karşı gelmeye çalışacak, ki bu hayırı evete dönüştürmenin yollarını zaten biliyor. Bunun için birazcık çaba, birazcık ısrar gerektiğini ve hayırın evet olacağını biliyor.
24 saat boyunca her duruma önce evetle başlamayı dene. Bunda çok zorlanacaksın çünkü ancak o zaman hayırın hep önce geldiğinin, aniden ağzından çıkıverdiğinin farkına varacaksın. Hayır herşeyden önce geliyor, bu bir alışkanlık olmuş. Ona başvurma, evete başvur ve evetin seni nasıl rahatlattığını gör.
Doğru düşünmek demek, önce evetle başlamak demektir. Hayırı kullanamayacağın anlamına gelmez bu; sadece yola öncelikle evetle çıkmak anlamına gelir. Evet diyen bir zihinle dünyaya bak ve ancak evet demenin mümkün olmadığı durumlarda hayıra başvur. Evetle başladığında hayır diyecek pek birşey bulamayacaksın. Hayırla başladığında ise evet diyecek pek birşey bulamayacaksın. Başlangıçtaki tavrın, herşeyin yüzde doksanını belirliyor. Her şeyi, hatta sonucu bile belirleyen şey bir şeye nasıl başladığındır. Doğru düşünmek demek, düşün ama anlayış duyarak düşün demektir. Evet diyen bir zihinle düşün. Zihin daima olumsuz olarak çalışır. Zihnin tüm faaliyeti olumsuzlamak, hayır demek üzere kurulmuştur.
Sadece kendini izle ve gün içinde kaç kere hayır dediğini görüp, kotayı düşür. Kendini izleyip kaç kere evet dediğini gör ve o kotayı yükselt. Gitgide  evet ve hayırın derecelerinde küçük bir değişiklik göreceksin ve temelde senin kişiliğin değişiyor olacak. Kaç kere evet daha kolay olacakken, hayır demeye aslında hiç gerek yokken hayır dediğini izle. Kaç kere evet diyebilecekken, ya hayır dediğini, ya da sessiz kaldığını takip et. Her evet deyişin egoya karşı geliştir. Ego eveti yutamaz, o hayırla beslenir. “Hayır! hayır! hayır!” dediğinde içinde büyük bir ego belirir.
Tren istasyonuna gitmen yeterlidir; sen gişede tek başına olsan bile memur başka bir şeyle ilgilenmeye başlar ve sana bakmaz. Hayır demeye çalışmaktadır. En azından seni bekletecektir. Çok meşgulmüş gibi davranacak, şu ve bu kayıtlara göz atacaktır. Seni beklemeye zorlayacaktır. Bu ona bir güç hissi, sıradan bir memur olmadığı, herkesi bekletebildiği duygusunu verir. Aklına gelen ilk şey “hayır”dır, “evet” demek neredeyse zordur. Ancak kendini tamamen çaresiz hissettiğinde, evet demek zorunda kaldığında evet dersin. İzle bunu! kendini evet diyen birine dönüştür; hayır demeyi bırak çünkü egoyu besleyen zehir budur.
-Yaşamın tamamen anlamsız olduğunu hissetmek bir yol ayırımına ulaşmak demektir; ya intiharı seçersin ya da bir arayışçı olmayı; ya deliliği seçersin ya da meditasyonu. Bu büyük bir dönüm noktasıdır.-OSHO
Images

Empati ile Güçlenin

EVE DÖNÜŞ
İç dünyanızın derinliklerine ait katmanlar olan enerji bedenlerinizde olup bitenlerin daha çok farkına varabilmenizin bir başka yoluda “Eve Dönüş” çalışmasıdır.  
Tüm talimatları baştan sona okuyun. Daha sonra adım adım uygulamaya geçin (gerektiği zaman bir gözünüzü açarak sayfaya bakabilirsiniz).
Bu uzun bir teknik olduğundan dolayı, her bir adım için kendinize 30 saniye izin vermek isteyebilirsiniz. Tekniği bir ya da iki kere yaptıktan sonra tekniği takip eden özete göz atabilirsiniz. Eve dönüş tekniğinde pek çok aşama olmasına karşın basit bir tekniktir. Amacımız hiçbir şeyi değiştirmeye çalışmadan çevrenizdeki şeyleri fark etmektir.
1. 10-15 dakika boyunca yalnız kalabileceğiniz ve kendinizi rahat hissedebileceğiniz bir yerde oturun.
2. Gözlerinizi kapatarak nefes alın: en az yedi kere içinizdeki Titreşimleri Artıran Nefes alın; yani nefesinizi burnunuzdan içinize çekerek ağzınızdan verin. Neden bu şekilde nefes alıp veriyoruz? Nefesinizi burnunuzdan içinize çekmek vibrasyonlarınızı yükseltme niyetinizle birleşerek vibrasyonlarınızı arttırır. Nefesinizi ağzınızdan vermek ise, üzerinizden yorgunluğunuzu, şüphelerinizi ve üzüntülerinizi atmak niyetinizle birleşerek bu olumsuz hislerden kurtulmanızı sağlar. Hayatınız boyunca çektiğiniz üzüntüler elbette Titreşim Artıran Nefeslerle birlikte birdenbire ortadan kaybolmayacak; ancak bu yöntemle adete bir muzun kabuğunu soyup atar gibi yüzey geriliminizi de soyup atabilirsiniz. Titreşim Artıran Nefesler bilincinizin de daha çok farkına varmanızı sağlarlar; bu yüzden iç sesinizin daha çok farkına varmak istediğiniz zamanlar da bu şekilde nefes alıp verin. Ve bilincinizin aracılığıyla yolculuk yapmak istediğinizde, Titreşim Artıran Nefesler istediğiniz yere gitmeniz konusunda size yardımcı olabilirler.
3. Nefes seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Nefes, tam şu anda bana neler söylüyorsun?” Dikkatinizi nefesinizin seviyesine yönlendirin. Bu seviyede kendinizi yumuşak nüansların farkına varırken bulacaksınız; Nefesi içine çekmenin niteliği ve süresi, derinliği, hangi burun deliğinin daha aktif olduğu, nefes alırken mi yoksa verirken mi daha çok özünüze varıldığı gibi…vs. OTOMATİK SOLUNUM farkına varılmayan bir lütuftur. BİLİNÇLİ SOLUNUM ise Tanrı’nın varlığına erişim yeridir.
4. Titreşim Artıran Nefes alın. Fiziksel beden seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: Beden, tam şu anda bana ne söylüyorsun?” Derinlerinde, ayaklarınızın tabanlarını, zemini ve yine ayaklarınızın tabanını keşfederek tüm vücudunuz boyunca başınızın tepesindeki saçlarınıza doğru yükselin. BEDENİNİZ sizin tapınağınız, oyun odanız ve mutfağınızdır, evinizdeki tüm odalardır. Bu beden, isteklerinizi yerinize getirmek için çok çalışır. Dikkatinizi çekebilmesi için hastalanmasını beklemeyin. Hemen şu an ona içinizden gelen bir hediye sunar gibi tüm dikkatinizi verin.
5. Titreşimleri Artıran Nefes alın. ZİHNİNİZ seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Zihin, tam şu anda nasılsın, hakkında bilmemi istediğin şey ne?” Zihin ve akıl ayrı şeylerdir; şu ana dikkatinizi verme, fiziksel algılarınızı daha derin kavrayarak aralarındaki ilişkileri yorumlayan ve bağdaştıran bir yetenektir. Zihninizle baş başa kalmak sizi canlandırır!
6. Titreşimleri Artıran Nefes alın. Aklınız seviyesinde farkında olun. Şöyle sorun: “Akıl neler yapıyorsun? Tam şu anda bana ne öğretebilirsin?” AKIL, hayatı anlayabilmeniz için, meselelerin en ince tarafları üzerinde çalışarak ayırt eder ve yeni kavramlar oluşturur. En kültürlü yanınız olan aklınız, dikkatinizi çektiğinde sizi çok hoş şekillerde ödüllendirecektir.
7. Titreşimleri Artıran Nefes alın. “Bilinçsiz” olarak adlandırabileceğiniz en yüksek soyut duygularınızdan en ham ve derin seviyelerdeki hislerinize dek uzanan tüm DUYGULARINIZIN seviyesinde farkında olun. Görünüşe bakılırsa, Freud’un zamanında, insanlar çok kötü bir şekilde derin hislerden mahrum edildikleri için bu gizi çözebilmek amacıyla upuzun analizlere gereksinim duyuyorlardı. Ancak insanlık bilinci o zamandan beri büyük bir yol kat etti. Günümüzde en derinlerimizde yer alan duygularımızı dahi çok büyük bir çaba sarf etmeden keşfedebiliyoruz. Sadece sessizce oturarak, “Tam şu anda en derinlerde yatan duygum ne?diye sorun. Daha sonra bu soruyu bırakarak birkaç Titreşimleri Artıran Nefes alın. Cevap kendiliğinden size gelecektir.
8. Titreşimleri Artıran Nefes alın. İnsan deneyiminin sessiz bir tanığı olan Ruhunuz seviyesinde farkında olarak şöyle sorun, “Ruh, şimdi bana öğret. Hayatımın bütünlüğünü anlat bana“. RUHUNUZUN bir ağacın kökleri kadar gizli ama fark edilebilen tininizi, eksiksiz insan formu içinde ifade ettiğinin farkında olun. Evet, ruh kökler gibidir; dünyevi, dolaşık, tutarsız, karmaşık ve zengin. Bazen ruhunuzun lisanı, sağlamlığıyla sizi şaşırtabilir. Öyleyse şaşırın! Bu sizin ruhunuz, öyle değil mi? Farkındalığınızla birlikte ruhunuzun içine yolculuk yapın; o size tam şu anda en çok bilmeye gereksinim duyduğunuz şeyi söyleyecektir.
9. Titreşimleri Artıran Nefes alın. Sizi SİZ yapan Tanrı’nın kıvılcımlarından biri olan TİNİNİZİN seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: “Tin, içime daha fazla hakikat solu. Kim olduğum hakikatini kabul etmeye hazırım. Kim olduğumla ilgili ilahi hakikate şu ana kadar olduğundan daha çok uyanmam konusunda bana yardımcı ol. Nefes al ve ol. Bilgi sözler ya da görüntüler ile size gelecektir. Ya da sadece bir varlık hissedeceksiniz ile size gelecektir. Ya da sadece bir varlık hissedeceksiniz. Emin olun ki bu sizin tinsel varlığınızdır.
10. Fiziksel bedeninizi çevreleyen tabaka tabaka dizilmiş enerji bedenleri olan AURANIZIN seviyesinde farkında olarak şöyle sorun: Aura, bedenim içindeki ve çevresindeki enerji neye benziyor? Tepeden tırnağa ve her yönde auranızın görünmez bir ışık ve ses şeklinde titrediğini keşfedin. Bu, bilgidir. Bu elektromanyetik bir enerjidir. Daha sonra, onun hakkında entelektüel olarak daha fazla şey öğrenebilirsiniz. Ancak şimdilik auralar hakkındaki bilginiz ne düzeyde olursa olsun, kendinizi auranızı gözünüzde rengarenk bir halde canlandırmaya ya da değerli bir zerresini değiştirmeye zorlamayın.
11. Bitirmeden evvel, enerjinizi boşaltın. Omurganızın en altından başlayan bir ip düşünün. Onu aşağıya doğru çekin. Ve ne kadar derine gidebileceği konusunda çok mütevazi olmayın. Dünya gezegeninin en sıcak ve yoğun özü olan çekirdeğe yani dünyanın merkezine kadar götürebilirsiniz.
12. Şimdi kendinizi yedi ya da daha fazla ENERJİ BOŞALTAN NEFES’in faydalarına verebilirsiniz. Bunlar hızlı, sığ nefeslerdir; ağızdan alır ve verirsiniz -biraz üfürmek ve biraz da ıslık çalmak gibi. Dudaklarınızı büzerek yapın! Enerjinizi boşaltma niyetinizle birleşen bu solunum şekli, tinsel deneyiminizi fiziksel bedeninizle birleştirmeye yardımcı olur.
13. Dikkatinizi dışarıya, vücudunuza ve çevrenize yöneltin. Gözlerinizi açmadan önce esnemek için birkaç saniye bekleyin.
14. Kendinizi hazır hissettiğinizde gözlerinizi açın. Eve dönüş tekniğini tamamladınız. Gözleriniz açık ve dikkatiniz dışarıya yönelmiş olduğu halde kendinizi bir bütün olarak kim olduğunuzla daha bağlantılı hissedeceksiniz.
EVE DÖNÜŞ – HIZLI VERSİYON
  • Dikkatinizi kendinize vermeye hazırlanın
  • Yedi titreşim artıran nefes alın
  • Dikkatinize nefesinize verin “Nefes, tam şu anda bana neler söylüyorsun?”
  • Dikkatinizi fiziksel bedeninize verin “Beden, tam şu anda bana ne söylüyorsun?”
  • Dikkatinizi bilinçli zihninize verin “Zihin, tam şu anda nasılsın, hakkında bilmemi istediğin şey ne?”
  • Dikkatinizi aklınıza verin “Akıl neler yapıyorsun? Tam şu anda bana ne öğretebilirsin?”
  • Dikkatinizi duygularınıza verin “Tam şu anda en derinlerde yatan duygum ne?”
  • Dikkatinizi ruhunuza verin “Ruh, şimdi bana öğret. Hayatımın bütünlüğünü anlat bana
  • Dikkatinizi tininize verin “Tin, içime daha fazla hakikat solu. Kim olduğum hakikatini kabul etmeye hazırım. Kim olduğumla ilgili ilahi hakikate şu ana kadar olduğundan daha çok uyanmam konusunda bana yardımcı ol
  • Dikkatinizi auranıza verin “Aura, bedenim içindeki ve çevresindeki enerji neye benziyor?
  • Enerji boşaltım kablonuzu yerleştirin
  • Yedi enerji boşaltıcı nefes alın
  • Dikkatinizi dışarıya, çevrenize yöneltin
  • Gözlerinizi açın
Bu teknikteki en önemli nokta, en iyi sonuçlar için bir şeye odaklanmaya çalışmamaktır. Sadece dikkatinizi verin, başka bir şeye gerek yoktur. Bu tekniğin gücü, kendi evinizde kendinizi fark etmenizden başka bir şeyi içermez. Bunu bir “olduğun gibi gel” partisi olarak düşünebilirsiniz. Olduğunuz şekilde kendinizi ziyaret etmeye istekli olmak, büyük bir kendini kayıtsız şartsız sevme yeteneğidir. Burada yaptığınız şey, bilincinizi uyandırmak ve bilincinizle yolculuk etmeyi öğrenmek. Ayrıca bu teknikle enerjinizi içine yönlendiriyorsunuz. Eve Dönüş tekniğinde, adından da belli olduğu gibi, amacınız kendiniz ile, yani size ait odaların ya da parçaların tümüyle birleşmek.
İç dünyanıza yani içeri girmek sizi şoke edebilir, özellikle de daha önce çok fazla deneyiminiz yoksa. Çok fazla şey olup bitiyor. Ama hiç durmamacasına olan bu hareketlilik bir yanılsama. Deneyiminizi tekrarladıkça, bu kaosa yol açan yüzey geriliminiz de ortadan kaybolacaktır. Bu arada önemli nokta çok basit: Düşünceler ve bedeninizin nazik farkındalığı arasında seçim yapmanız gerektiğinde  bedeninize dönün. Düşünceler ve zihninizin nazik farkındalığı arasında seçim yapmanız gerektiğinde zihninize dönün…vs. Kendinizi arayışınız esnasında, belli bir noktaya kadar dikkatinizi verin.
Sıkıntı baş gösterince, birkaç titreşim artıran nefes alın. Can sıkıntısının bedeninizin herhangi bir kısmı ile bağlantılı olup olmadığını sorun. Otomatik olarak zihniniz bedeninizin rahatsızlık hisseden bir tarafına yönelmiş olabilir. Bu durumda bu his ya da basınç ortadan kalkana kadar dikkatinizi oraya verin. Bir diğer olasılık şudur; sizin “sıkıntı” adını verdiğiniz şey, sadece tamamen yalnız başına kalmaktan duyduğunuz bir rahatsızlık da olabilir.
Bu özel deneyiminizden bağımsız olarak bu süreç tinsel yaşamınızla maddi yaşantınız arasındaki uyumu güçlendirecektir. Bu da sizi daha yüksek bir bilinçlilik durumuna ulaştırır.
Empati İle Güçlenin

Rose Rosetree
Images

Affedebilirim, fakat unutmam demek, affetmeyeceğim demenin başka bir şeklidir

Nefreti aşmanın tek yolu var:
Affetmek. Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz. Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.
Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir.
Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.
Affetmek
insanı derinleştirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir. Çünkü affetmek bir seçimdir.
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.
Affetmek bir süreçtir. Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.
Affetmeyi
seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur.
Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.
Affetmek bir seçimdir.
Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir.
Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık oluşturmayacaktır.
O acılar sizin acılarınız.
Affetmek kolay değildir.
Fakat özgürleşmek için gereklidir.
Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır.
Oysa aaffetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir.
  • Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
  • Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
  • Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
  • Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
  • Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
  • Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
  • Affetmek, o kişiyi hakli bulmak değil.
  • Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.
  • Affetmek kırgınlığın, kızgınlığın, nefretin hapishanesinden özgürlüğe çıkmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.
“Duygusal unutma” affetmenin diğer adıdır.
İşte Bu yüzden AFFEDİN….
Kim diyebilir ki, ben bu dünyada, kimseyi kırmadım ve kırılmadım?
Birilerine kızıp, öfke duyup, darılıp, küstük belki de. İçimizde bunca yoğun duygudan sonra, öfke, kin, intikam alma gibi olumsuz duygular gelişti. İşte bütün bu olumsuz duygular bizi yaşadığımız anın zevkini çıkartmaktan, mutlu bir yaşantı sürmekten, sözün kısası daha kaliteli bir yaşam için ileriye doğru bir adım atmaya engel olurlar.
Affetmek olan biteni geride bırakmak, öfkeyi, yenip kin beslemeğe son vermek demektir.
Haklı olduğunuz konuda hissettiğiniz hıncın, kızgınlığın, cezalandırma arzularının yenilip, bunun üstüne zafer kazanarak, artık o kişiye öfke duymamaktır. Bu bir erdemdir. Öfke bizim hayatı mutlu bir şekilde yaşamaktan alı koyar.
Affetmek, bir hatayı, yapılmış bir hakareti ya da hareketi ortadan kaldırmaz. Geçmişte yaşadığımız deneyimleri unutmamıza neden olmaz, bu deneyimler ilerde bizim aynı hatalara düşmemize engel olan, acı ama güzel derslerdir.
Affederek bizi üzen, öfkemizin dev dalgalar gibi büyümesine sebep olan kişinin, davranışlarını onaylamak değildir. Yapılmış olanların kabul edilebilir ya da önemsiz olduğu anlamını da içermez. Hele bir fedakârlık hiç değildir. Eğer bizi üzen, inciten kişiye, bir maske takarak sanki bir şey yokmuşçasına ya da tepkisiz kalarak davranıyorsak ve ilişkimizi devam ettiriyorsak, bu gerçek anlamda bir af ediş olmadığı gibi, kişinin kendine olan dürüstlüğüne de engel teşkil etmektedir.
Burada gerçek duygularımızı geçici bir süre için örtmüş oluruz. Hayattan artık zevk almıyoruzdur çünkü sahte duygular sergilemekteyizdir. Kızgınlığımız onun en zayıf anında ortaya çıkabilir ve öç alabilmek için acımasız davranışlar sergileyebiliriz.

Birisini affetmek, bizi üzen kişinin borcunu iptal etmektir. Eğer birini af etmeyi ret ediyorsak bu hala o kişiden bir beklentimiz olduğunu, bir şeyler istediğimizi gösterir, bu bir öfkeden sonra almak istediğiniz bir intikam dahi olsa, bizi sonsuza dek ona bağlı kılar. En iyisi, yapacak bir şeyleri olmayan, buna gücü yetmeyen bu kişileri af etmektir.
Bu sizin asla gerçekleşmeyecek olan beklentilerinizi ortadan kaldırarak içinizi yakan, çekmekte olduğunuz acının da sona ermesi anlamına gelmektedir. Gerçek gücümüzü geri kazanmak, hatalarımızdan pay almaktır.

Ancak gerçekten güçlü insanlar af edebilir, bu cesurların işidir. Sahte ya da suni bir af ediş ise korkakların, çıkarcıların işidir. Sakladığımız kızgınlık duygusunun bir süre sonra engellenemeyerek ortaya çıkmasına ve bunun sonucunda da bizim mutsuz, saldırgan biri olmamıza sonuçta yalnızlığımıza neden olur.
Sizi üzen bu insanları bırakın gitsin. Sonsuza kadar aklınızdan çıkartın, unutun. Bağışlayın ve onunla olan tüm bağlarınızı koparın, onu serbest bırakarak, ne kadar özgür ve mutlu olduğunuzu görün. Şimdi o pencereden yeniden bakın dışarısı ne kadar temiz ve berrak görünüyor, işte artık tam manası ile özgürsünüz. Şimdi bu anın keyfini çıkarın ve zamanı doya, doya yaşamaya başlayın.

www.adilmavis.com




Kitabımı edinerek kendinize ve bana katkıda 

bulunmak ister misiniz?












KONTROL SENDE

Çekim Yasası Ve Bilinçaltı Dönüşüm Teknikleri Kitabı



Images

Evrenin Yasalarını Anlamak ve Refah İçerisinde Yaşamak-6

Bu bölümde refahı hayatınıza daha fazla çekmeniz için gerekli uygulamalar verilmiştir.
Bu uygulamaları zorunlu olarak yapmanız gerekenler, yapılmasının önemle tavsiye edildiği çalışmalar ve, sevmeniz durumda yapmanızın faydası olacağı çalışmalar olarak üçe ayırarak vermeyi uygun gördüm. Özellikle mutlaka yapmanız gereken alıştırmaları kesinlikle yapmalısınız. Bunlar yazılarda "MUTLAKA YAPIN" ibaresiyle yer alacaktır. Hayatınıza daha fazla bolluk ve bereketi çekmeniz, refah içinde yaşamanız için bu çalışmaları kesinlikle, size anlatıldığı şekilde yapmalısınız. Eksik yada kendi isteğinizle değişim yaptığınız çalışmaların faydası olmama ihtimali çok yüksektir. Yapmanızın önemle tavsiye edildiği çalışmalar ise "ÖNEMLİ TAVSİYE" ibaresiyle başlıklarda yer alacaktır. Bu çalışmalar sonuç almanızı kolaylaştıracak ve hızlandıracak çalışmalardır. Bunların da yapılması başarınızı arttıracaktır. Sevmeniz durumda yapmanızın faydası olacağı çalışmalar içinse herhangi bir ibare yoktur.

REFAH PROGRAMINIZI BAŞLATMADAN ÖNCE BİR KERE BİLE OLSA YAPMANIZ GEREKEN ÇALIŞMALAR - ÖNEMLİ TAVSİYE

Meditasyon Pozisyonu

Çalışmalar öncesinde meditasyon pozisyonunuzu alın. Eğer yapabiliyorsanız lotus oturuşu buna çok uygundur. Ancak yeni deneyim kazananlar genelde bu pozisyonu tam olarak başaramazlar. Yere bağdaş kurup oturmak sizin için daha kolay olabilir. Ancak omurganız mutlaka dik olmalıdır ve kesinlikle rahat bir durumda olmalısınız. Meditasyon esnasında vücudunuzda oluşacak bir rahatsızlık meditasyondan istediğini etkiyi almanızı zorlaştıracaktır. Eğer yere oturmak zor geliyorsa bunu bir sandalye üzerinde de yapabilirsiniz. Ancak kesinlikle yatağa yada yere uzanmayın. Bu gevşeme için uygun bir pozisyon olabilir ancak meditasyon için kesinlikle uygun değildir.

Şimdi derin nefesler almaya başlayın. Nefes alırken önce diyaframınız sonra göğsünüzün alt kısmı, daha sonra orta kısmı ve en son üst kısmı hava ile dolmalı. Nefesleriniz yavaş ve derin olmalı. Kafanızdan tüm düşünceleri uzaklaştırın ve sadece nefesinize konsantre olun. Eğer aklınıza farklı bir düşünce gelirse onu sadece izleyin. Bırakın beyninizden akıp gitsin siz nefesinize konsantre olmaya devanı edin. Bu şekilde 1'den 10'a kadar nefes alın ve verin. Bu sırada gevşediğinizi ve tamamen rahatladığınız imgeleyin. Vücudunuzdaki tüm kaslar gevşesin ve hiç bir gerilim kalmasın. Kendinizi tamamen rahat bırakmanız ve gevşemeniz çok önemlidir. Ayrıca nefesi burnunuzdan alıp burnunuzdan vermenizde bir diğer önemli noktadır. Kesinlikle nefes alıp verirken ağzınızı kullanmayın.