1. Zamanda
yolculuk.
Bir adamla
tanıştınız. Belki arkadaşınız tanıştırdı., belki internette tanıştınız ve
buluşma ayarlandı. Belki daha önceden tanıyordunuz ve ilk defa aranızda bir
şeyler olma ihtimali başladı.
İlk gece
hazırlanmaya başladınız. Ruj sürüldü. Saç yaptırıldı. En güzel elbise giyildi.
En iyi huylar yanınıza alındı. En yapmacık gülüşler onlarda hazır. Aaa dur
dur listeyi unutmayın.
Adamla
buluştunuz ve güzel ortamda güzel bir yemek yemeğe başladınız. Aklınız nerde
zannediyorsunuz.
Belki büyük
kısmı yemekte, adamda vs. ama bir o kadar büyük kısmı da bu adamın nasıl koca
olacağında. Hiç inkâr etmeyin listeniz varsa, karşılaştırmalar başlamış
demektir.
Şuna benzer
sahneler olmaya başlayacaktır. Siz istemeseniz bile.
Aaa bak
annesinden bahsederken umursamaz davrandı. Dur bakim, benim annemle ilgili bir
maddem vardı? Hah “annemle iyi anlaşsın.” maddesi. Aaa yok yok istemem. Adam
kendi annesinden bahsederken bile kendi gözleri parlamıyorsa benim annemi hiç
iplemez bu. Zaten Aykut’un ilk kitabını okudum, bu adamın çok kötü ego kodları
var annesiyle ilgili canım belli.
Adam belki size
işinden bahsederken, son derece heyecanlı bir şekilde hayalleri olduğundan
falan bahsetti, ama hayalleri işiyle alakalı değil di.
- Aaa
bu şimdi işi gücü bırakır ayol. Birde başıma kalacak. Üstüme iyilik sağlık.
Benim listemde bulunan koca, kendine ve bana bakabilmeli. Ay yok yok.
Gündemde olan
filmlerden bahsetmeye başladınız ve adam falanca filmi çok sevdiğini falanca
filmi ise hiç beğenmediğini ifade etti.
- Ayy
nedir bu benim bahtsızlığım. Hatice sana sormuştum da iyi bir çocuk mu bu diye.
Bununla oturup bir film bile seyredemem ki ben.
Olan ne biliyor
musunuz? Bir an için kafanızda birkaç yıl ileriye bir yolculuk yapıyorsunuz ve
adamla bir anda evlendiğinizi yada nişanlandığınzıı görmeye başlıyorsunuz.
Diyelimki kısacık ve sadece bir yıllık bir zamanda ileriye bir yolculuk
yaptınız kafanızda, kendinizi bu adamla birlikte gördünüz. Adam sizinle aynı
filmi bile izlemiyor. İşini gücünü bırakmış. Üstelik annenizle anlaşamıyor. Bu
testi hiçbir kadın ve erkek geçemez.
Bir ilişkide
iki tarafta birbirinden öğrenecek, ama siz zamanda yolculuk yapıp ileriye
gittiğinizde, diyelim ki bir yıl kadar, o adamın veya kadının, bir yıl içinde
sizden öğreneceklerini tamamen göz ardı ediyorsunuz, çünkü siz kafanızda bir
yıl ileriye giderken, numune olarak ele aldığınız adam veya kadın henüz o bir
yılı yaşamadı. Öğreneceklerini öğrenmedi. Yani sizin mayanızla bir hamur gibi
karışıp yoğrulmadı. Hiç kimse bu testi geçemez.
Listenize bir
göz atın. Eminim ki hepimizin listesindeki adam veya kadın mükemmel. İyi güzel.
Peki siz ne alemdesiniz? Ne zaman bu soruyu sorsam cevap klasik. “” Eee canım
vardır elbette benimde kusurlarım ne bileyim..” Ee mükemmel adam
veya kadın size niye baksın. O zaman.
2. Ben
niye bir şey vereyim ki, lüle lüle saçlarım yeter.
Yukarıda
sorduğum bir düşünmenizi istiyorum. Bu kadar mükemmel biri, yani idealinizdeki
adam size niye baksın? Siz aşağılık, beş para etmezsiniz demiyorum ASLA.
Gelin şu
listelerinizi baştan bir inceleyelim ve aslında bu listeleri yaparak, kafanızda
bile olsa, siz kendinizi nasıl olduğunuzdan daha aşağı bir yere indiriyorsunuz
birlikte görelim.
Diyelimki
listenizde şu 4 madde var.
İDEALİM OLAN
İNSAN
1.
Gözü benden başkasını görmesin.
2.
Kültürlü olsun. Kitap okumayı sevsin. İnsanların
yanında nasıl davranacağını bilsin.
3.
Varlıklı bir insan olsun.
4.
Beni hep sevsin.
Yukarıdaki
listeye bakıp hemen hemen hepinizin “ Eee ne yanlış var bunda? Herkes ilişkiden
bunları ister.” Dediğini çok iyi biliyorum, ama gelin bakalım İSTEYEN herkes
niye elde edemiyor.
Böyle
temellerle atılmış bir ilişkinin uzun süreli ve sağlıklı olması mümkün değil.
Çünkü:
Listenizde
yazdığınız bütün maddelerin aslında gözle görmek istemediğimiz ve sizin
gerçekten kendinizle ilgili ne hissettiğinizi gösteren yanları var.
************************************************
Daha fazla yaratım aracı ve bilgi için kitaplarımı satın alarak hayatınıza katkıda bulunmak ister misiniz?
Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabı
Daha İyi Bir yaşam için
BİLİNÇLİ YARATMA SANATI
******************************
Kitapları Temin İçin : cekimyasasi@hotmail.com
Tel/Whatsapp : 0 553 06 00 464
***********************************************
Madde 1. Gözü benden başkasını görmesin.
Gelin şimdi bu
cümlenin Türkçe altyazısını koyalım. Bakalım egonuz size aslında nasıl oyunlar
oynuyor.
- Benim
mutlu olmam için başkasının sevgisine ihtiyacım var. O sevgi benden kaçıp
gidecek diye ödüm kopuyor. Yani ben aslında yalnız kalmaktan ve sevilmemekten
korkan biriyim.
Eee bu durumda
sevmeyi becerebilen ve son derece sevgi dolu birisi sizi çekici bulacak mı?
Zannediyorsunuz.
Siz en son ne
zaman sevilmekten korkan enerjisiyle üstünüze yapışıp klacak birisini çekici
buldunuz?
Madde 2.
Kültürlü olsun. Kitap okumayı sevsin. İnsanların yanında nasıl davranacağını
bilsin.
Bununda Türkçe
Altyazısı şuna benziyor.
Ben kendi
başıma özgüveni asla yerinde olmayan biriyim. Ancak sen insanların beğenisini
kazanırsan, ben kendime güvenmeye başlayacağım, çünkü herkes bana “kız nasıl
bir süper bir adam bulmuşsun” diyecek. Benim özgüvenim bunu duymadıkça yerlerde
sürünüyor.
Madde 3.
Varlıklı bir insan olsun.
Türkçe
Altyazısı:
Ben bu
kitapları okuyorum, Kişisel Gelişim falan takip ediyorum, ama hala bir bok
anlamış değilim. Yani kendi varlığımı, paramı nasıl yaratacağım konusunda en
ufak bir fikrim yok. 70’li senelerin filmlerinde adamlar kadınlara bakıyordu.
En iyisi sende bana bak.
Başlangıçta
keyifli bir durum bu. Erkeğin size bakması. Ama neden önce siz kendi
ayaklarınız üzerinde durmayı seçmiyorsunuz.
Elbette
birbirinize destek olacaksınız. İlişki bu, evlilik bu, Elbette bazen siz, bazen
o fazla kazanacak. Sadece ben her şeyi karşı taraftan beklemeyin, eğer bekliyor
ve alıyorsanız çok kısa sürede bağımı hale geleceksiniz diyorum.
Şu ya da bu
sebepten dolayı ilişkinizde BAĞIMLI hale geliyorsanız, hatırlayın ki BAĞIMLILIK
bir ilişkinin KANSERİDİR.
Madde 4. Beni
hep sevsin.
Bu yalana, size
söylendiğinde gerçekten inanıyor musunuz? Veya siz söylerken cidden inanarak mı
söylüyorsunuz?
“Sevgi sonsuza
kadar sürmez” gibi bir ego kodum yok. Aksine sürebileceğini çok iyi biliyorum.
Benim size sormak istediğim bunun sözünü bugünden nasıl verebilirsiniz veya
Size verilmesini nasıl isteyebilirsiniz.
Yahu bu kadar
etkilenmeyin şu romantik filmlerden. Sadece film onlar, gerçek değil. Bir düğün
sahnesinde iki taraf birbirine hayatlarının en büyük yalanını söylüyor, bütün
davetliler bu yalanı çılgınlar gibi alkışlıyorlar. Siz harika bir yolculuğa
yalan söyleyerek başlıyorsunuz. “Ölüm bizi ayırana kadar seni seveceğim.”
Hangi doğruları
başkalarından ödünç aldınız. Kendi doğrunuz ne?
Size basit bir
soru sormak istiyorum. Diyelim ki size telefon numaramı verdim ve dedim ki
“şekerim, bundan sonra her salı günü saat 12.00’de benim telefonumu bir kere
çaldırıp kapatmanı istiyorum, Ölene dek.” Hadi bakalım.
Beni sevmenizi
falan istemiyorum, sadece Salı günü saat 12.00’de telefonumu çaldırıp
kapatmanızı istiyorum. Kaçınız bana bu sözü verebilirsiniz? İçinizde verenler
olacaktır laf olsun diye de, peki kaçınız Gerçekten Bu sözü Tutabilir.
Evet, bir
ilişki, bir evlilik ölene kadar sürebilir. Son derece de keyifli bir durumdur
bu. Umuyorum ki Esra ile bende böyle olacağız, ama buna; “Her gün sabah
kalktığımızda, o gün yine birlikte olmayı seçerek ulaşabiliriz.” Şimdiden bunun
sözünü ya da ispatını arayarak değil.
Karşınızdaki
kişi size bu sözü verdiyse ve siz bunun beklentisi içindeyseniz, her dakikanız
bunun ispatlarını arayarak geçireceksiniz. İspat aramak zorundasınız zaten.,
çünkü siz de içten içe, verilmesi imkansız bir sözün verildiğinin
farkındasınız. O yüzden sürekli ispat arıyorsunuz.
- Gelince
beni niye öpmedi.
- Bak
gitti arkadaşlarıyla oturdu önce.
- Bugün
mesaj çekmedi.
- Aaa
albümünde benim resmim sadece bir tane niye 100 tane değil.
- Bak
maça gitti beni unuttu. İnsan bir özledim falan yazar.
Ancak bize
imkânsız görünen şeyin ispatını ararız.
- “Ben
ıslık çalarım” diyen birine “hadi canım ammada attın” demeyiz çünkü bu doğal
bir şeydir.
- “Benim
arabam var” diyen bir arkadaşımızdan bunu ispatlamasını istemezsiniz.
İspat
istediğiniz durumlar da sadece bunun imkânsız gibi göründüğü durumlardır. Size
verilmesini istediğiniz garantinin ne kadar imkânsız olduğunu biliyorsunuz ama
inansınız geliyor işte.
Listeniz iyi
güzelde; hep alan taraf sizsiniz. Peki, siz ne vereceksiniz?
Önce
alıcı ve verici kavramlarını açıklamak istiyorum. Alıcı olmayı seçenler ve
Verici olmayı seçenler. Arada gidip gelebilirsiniz bile.
ALICI YAKLAŞIM
Tek amaçları
istediklerini elde etmektir. Alırlar, alırlar, alırlar. Bunun için ne
gerekiyorsa yaparlar. İşleri bittiğinde, istediklerini aldığında, alacak bir
şey kalmadığında veya alamayacağını anladığında hemen uzaklaşırlar.
VERİCİ OLAYI
Amaçları hem
almak hem de vermektir. Çok güzel bir armoni içinde hem alırlar hem de
veririler.
İstemediğiniz
bir şeyi sadece sonuçları yüzünden yapıyorsanız, yaptığınız her ne olursa olsun
siz bir alıcısınız. Her ne kadar yapmaya mecbur görünseniz görünün sonuç
değişmeyecektir. Yaptığınız şeyi sadece kendiniz için yapıyorsunuzdur.
- İş
yerinde mesai saatleri, sırf patron ortalıkta yok diye oyun oynuyorsanız
muhtemelen siz bir alıcısınız.
- Komşunuzdan
aslında hoşlanmıyor sadece tatsızlık çıkmasın diye hala hoşlanıyormuşsunuz gibi
yapıyorsanız muhtemelen siz bir alıcısınız.
- Sevgilinizin
en yakın arkadaşında hiç hazzetmiyor, ama gördüğünüzde “ ahh canım “ diye
sarılıyorsanız muhtemelen siz bir alıcısınız.
Alıcı olduğunuz
sürece, hayatınıza sürekli sizden almak isteyen ve sizin bu enerjinizden
hoşlanmayıp, sizden uzaklaşan insanları çekeceksiniz haberiniz olsun. Çünkü
çekim yasası gerçekten var.
Kendileri
istediği için bir işi yapan, ama karşılığında sanki size bir iyilik yapıyorlarmış
gibi davrananlar, hatta siz bunu güya iyiliği takdir etmediğinizde üstüne birde
bozulanlar var ya, İşte onlar tam bir alıcı, çünkü sizden istediği takdiri
almadıkları ana adı üstünde ALMAMIŞ oluyorlar.
İnsanlık
tarihinde daha bir kişi bile sadece başkasına yardım olsun diye bir şey
yapmadı, yapamaz da. Aklınıza gelebilecek her türlü iyi insan, ulu insan, lider
yönetici, arkadaş, anne baba, hep önce kendileri için yaptılar. İlle elle
tutulur bir karşılık bekledikleri için değil belki, ama tatmin olmak, vizyonlarını
gerçekleştirmek için yaptılar, her ne yaptılarsa.
Alıcıdan
vericiye geçişim, Bencilleşerek oldu. Yani önce ben demeye başladım. Biliyorum
kafanız allak bullak oldu. Çünkü deminden beri, alıcı olan bencildir gibi bir
şey sanıyordunuz. Aradaki fark aslında çok basit: “ Hep bana ile Önce ben sonra
sen” arasındaki fark gibi.
Vericiler
Alma-Verme işini mükemmel bir harmoni içinde yaparlar. Dengeyi sağlayan Bakış
açısı ise “ Ben bunu yapmak istiyor muyum?” sorusunda
gizlidir. Yani bencil olacağız ki, benden isteneni verirken muhasebe
tutmaya başlamayalım.
İşte lüle lüle
saçlar, kaslı kollar bu noktada yetersiz kalıyor. Bir ilişkide ne
vereceğinizi hiç düşünüyor musunuz?
Siz hiç
düşündünüz mü? Karşınızdaki kadın ya da erkek sizden ne alacak? Yani ne vermeyi
vaat ediyorsunuz?
3. Kendi
kendime çelişirim.
Elimde liste,
bir ilişki ararken aslında nasıl bir çelişkili siparişler verdiğimin farkında
bile değildim. Ta ki listedeki maddeleri incelemeye başlayana kadar.
- Doktor
olsun, mühendis olsun.
- Annemle
babamla iyi anlaşsın.
- Arkadaşlarla
iyi geçinsin.
- Beni
hep sevsin.
- Her
şeyi benimle paylaşsın.
- Sürekli
benimle olmak istesin.
- Gözü
benden başkasını görmek istemesin.
- Bana
hep sadık olsun.
- Birlikte
çok iyi vakit geçirelim.
- Beni
korusun benimle ilgilensin, bana baksın.
- Kültürlü
olsun. Kitap okumayı sevsin.
- Aynı
tip filmlerden hoşlanalım.
Şöyle bir bakın
bakalım bu listede, kendi içinde değil karşılaştırıldığında çelişen maddeler
var mı sizce?
Böyle bir adam
ısmarladınız ve geldi. Arkadaşlarınızla çok iyi geçiniyor, anne babanızla çok
iyi geçiniyor, herkes onu çok iyi seviyor. Eee şekerler bu kadar sevilen adam
sadece sizin tarafınızda değil, kendi hayatında da belli oranda seviliyor olmaz
mı? Demek ki adam çok sempatik, çok cana yakın, sıcak artık ne derseniz. Bu
adamı başka sevenler olmayacak mı? Olacak. Eee bu adam onlarla hayatını nasıl
devam ettirecek? Eğer sizin maddelerinizden biri “ Beni korusun, benimle
ilgilensin, bana baksın, sürekli benimle olmak istesin .” diyorsa ?*
Adam üç maddeye
uyarken, otomatik olarak başka madde ihlalinden dolayı suçlu olacaktır.
Adam gerçekten
her maddeye uydu. Sizi koruyor, size bakıyor, gözü sizden başkasını görmüyor.
Yani adamın dünyası haline geldiniz. Son derece değerlisiniz. Bakın şimdi
aslında nasıl bir tuzağa çekiyorsunuz ilişkiyi. Adamın en değerli varlığı
oldunuz, sonra birdenbire günün birinde kalkıp “ Aaa biraz nefes alayım, çok üstüme
geldin” deyiveriyorsunuz. Şimdi adam ne yapsın? Durup dururken kıskanç bir
kazma çıktı. Oda anlamadı bu duruma nasıl düştüğü. Eee siz demediniz
mi ben çok değerliyim, bana bak, beni koru. Oda kendi çapında yapıyor işte.
Şimdi oturun arkadaşlarınıza yakının “Ayy başta adam çok tatlıydı, ama şimdi
tam bir piskopata döndü.” Diye.
Bunu
anlattığımda hemen listeler değişiveriyor. “canım dozunda korusun. İlgilensin,
yapışmasın yahu”. Eee listende yazan bumuydu. İstedin everen verdi. Ne diye
şimdi adamı suçluyorsun.
Şu ana kadar
detaylı bir şekilde listeleme olayının neden işe yaramayacağını anladınız
sanırım. Eeee peki liste yapmayacaksak istediğimiz adamı ya da kadını nasıl
bulacağız? Evrene nasıl ısmarlayacağız?
Yine listeler
yaparak tama ama farklı bir şey listeleyeceğiz.
Listelediğiniz
her maddenin aslında sizin içinizde oluşturmasını beklediğiniz duygusal
karşılığı var. Aslında istediğiniz gerçekten uzun boy, zengin adam vs.
değil o özelliklerin sizde yaratacağı duygusal karşılık. Bu karşılık her
bireyde değişecektir. Ben size birkaç örnek vereyim.
Aradığım
Özellik
|
Aslında
hissetmek istediklerim
|
Uzun Boylu
Olsun
|
Belki yanında
kendiniz güvende hissetmek istediğiniz için
|
Annemle iyi
anlaşsın
|
Bir ilişki
sırasında huzurlu hissetmek istediğiniz için
|
Okumuş
kültürlü olsun
|
Belki
ilişkinin doyurucu olduğunu hissetmek için
|
Eğer bir
ilişkide sadece ve sadece Hissetmek istediklerinize odaklanırsanız, hem
kendinize hem de karşınıza çıkan insanlara bir fırsat tanımış olursunuz.
İstediğiniz
ilişkide, sadece NE HİSSETMEK istediğinize odaklanmanız öneriyorum. Evrenin işi
o zaman o kadar kolay oluyor, size o kadar hızlı getirebilme imkanı doğuyor ki,
siz daha farkında bile varmadan kendinizi bu ilişki içerisinde
bulabiliyorsunuz.
Benim bu
keşifler sonraki listem neydi derseniz?
“Kendisi gibi
olmak isteyeceğim, benim gibi olmak isteyecek bir kadınla, huzur dolu bir
ilişki.”
Burada asla bir
elmanın iki yarısı olmaktan, tamamen aynı olmaktan falan bahsetmiyorum.
Bahsetsem zaten başından beri yazdıklarımla çelişmiş olurum. Benim size
bahsettiğim birlikte büyümek ve gelişmek.
Şu anda
yaşadığımız da aynen böyle bir ilişki.
Atla deve
değil, biz becerdiysek sizde becerebilirsiniz. Sadece ve sadece hislerinize
odaklanın yeter.
Aykut Oğut
Birisi
bana Aykut, hayatında öğrendiğin ve değişmende, başarılı olmanda sana en çok
yardımı olan şey neydi? dese, şunu söylerdim: Hiç kimsenin doğrusunu körü
körüne takip etmemek! Kendi doğrumu, yani kendi gerçekliğimi ve onu YARATMA
gücümü kullanmayı öğrenmek! Çocukken izlediğim bir karate filminde kahraman,
hayatın sırlarını anlatan kitabı bulmak için düşer yollara. Canavarlarla
dövüşüp yendikten sonra bir tapınağa ulaşır. Tapınakta kitabı korumakla
görevli rahip der ki: - İstersen hiç okuma bu kitabı, sadece koruyucusu ol.
Çünkü içinde bulacakların hiç hoşuna gitmeyebilir. Kahramanımız bir an
tereddüt eder. - Deme öyle müdür yaw, uzun yol geldim karıştırma kafamı. Hay
Allah, şimdi bakmazsam hanım da çok kızar mahalleye dönünce. Demez elbette ve
kitabın sayfalarını çevirmeye başlar. Gördüğü şey sadece kendi yüzüdür. Çünkü
her sayfa AYNADAN oluşmaktadır. O zamanlar hiç anlamamıştım ama 29 Sene
sonra, gerçeğin aslında bu kadar BASİT olduğunu öğrendim ve kitabın kapağını
ayna yapma fikri çıktı ortaya. Ehh o zaman kapağı ayna olan bir kitaba bakıp,
kendilerini gördüklerinde, ismine de OKUYUCU KARAR VERMELİ dedik.
Doğrularınıza siz karar verin, kitabın adını bile siz koyun. Hadi gelin
sohbete kaldığımız yerden devam edelim. Alın çayınızı kahvenizi. Oturun
yamacıma şöyle... Bir varmış bir yokmuuuuş..... Evvel zaman içinde bir evren
varmııııııışş............
|
|
Mükemmel bir ilişki,
Mükemmel iş, Mükemmel kazanç, Mükemmel dostluklar, Mükemmel aile ilişkileri,
Mükemmel bir hayat, Aslında yoktur... Varolan ilişkinize, işinize,
kazancınıza, dostluklarınıza, aile ilişkilerinize, hayatınıza Mükemmel bir
bakış açısı vardır. Biz bu kitapta, ''kendi mükemmel'' bakış açımızı
paylaşıyoruz sizlerle. Bizim hayatımızı, tek kelimeyle, Mükemmel hale getiren
bakış açımızı. Hangilerine inanacağınız, hangilerini uygulayacağınız,
hangilerine sırtınızı döneceğiniz, tamamen size kalmış. Teorilerden uzak,
sadece yaşanmışlıkların paylaşıldığı yolculuğumuza, sizleri de davet
ediyoruz.
Hoşgeldiniz.
-Aykut,
Esra-
|
0 yorum: