Images

Otomatik Olumsuz Düşünce

Her düşünceye mutlaka bir ’’DUYGU’’ eşlik eder.

Düşünceyle ilgili oluşan duygu pozitifse kişi mutlu olur, haz alır. Hissedilen duygu negatifse kişi acı çeker, mutsuz olur.

İnsanı mutsuz eden her duygu olumsuzdur.

Bunaltı, sıkıntı, içdaralması, korku, acı, keder, hüzün, mutsuzluk, çaresizlik, yetersizliktir.

Değersizlik, önemsizlik, öfke, şiddet, kıskançlık, haset ve yenilmişlik gibi olumsuzluk içeren duygularından birini veya bir kaçını hissetmek kişinin duygu öncesindeki düşünceleriyle yakından ilgilidir.

İnsan zihni aynı andaiki  işlem yapamaz ve iki şeyi aynı anda düşünemez. İradeyle neyi düşüneceğini belirler. Trenin makasta ne tarafa gideceğini belirlemek gibidir. A-yolu pozitif B-yolu negatiftir.

Otomatik Olumsuz Düşünce geliştirdiyseniz, her şey  hep negatif gidecektir. Kötü düşünce negatif duygu, negatif duygu negatif davranış yaratır ve bu şekilde depresyon başlar.

Olumsuz Otomatik düşüncelerin etkisi altında bulunanlar, kendilerini bunaltıya sokacak en kötü ihtimalleri sıralarlar. Ellerinde bu düşünceleri için hiçbir delil yoktur. Denenmemiş, sonucu gözlenmemiş ve doğrulanmamış bilgi kaynaklarıyla kişi kendine cehennem hayatı yaşatır. Problem çözücü olarak bakmazlar. Birçoğu O.O.D.S nin ( Olumsuz otomatik düşünce sistemi) yarattığı problemlerin varlığını dahi anlayamaz, algıladıkları şeyinde çözümü için uğraşmazlar. Rahatsızlığın devamında bazıları, ilgi ve alaka odaklı çıkarları olduğunu sandıklarından ve yaşadıkları bunaltının(O.O.D.S.nin) çözüme ulaşması halinde sorunun oluşmasında kendi sorumlulukları olduğunun ortaya çıkacağı korkusundan ötürü çözüm de aramaz.

Yaşam muhteşem güzellikte manzarası olan sahil boyundaki yolda seyretmek gibidir.

Yolun sonundaki gideceğiniz yere varmak zorunda olduğunuz için, lanetler okuyarak ve zorunuza giderek yola çıkarsanız!

Yola çıktığınız aracınız daha önce hiç kullanmadığınız için, durduğu yerde başkaları tarafından taş atılarak, çizilerek, tekmelenerek, kirletilerek, çarpılarak deforme edilmişse!

Yakınlarınızın, çevrenizin kullandıklarını sandığınız araçlarında nasıl davrandıklarını gözlemleyerek araç kullandığınızı sanmışsanız!

Telaşla, acemilikle, taklitçilikle, korkuyla, öfkeyle kat ettiğiniz yoldaki güzellikleri görmeniz bir tarafa, ızdırap içerisinde-kazalar belalar sizin başınıza yağdığından,seyahatinizin bir an önce bitmesini istersiniz. Bir yerlerde ters giden bir şeyler olup ta mola verdiğinizde, derin nefes alın ve  olumsuz otomatik düşüncelerinizin yeteneklerinizi nasılda kısıtladığını farkına varın.

Kendilerine acıyan, kendilerini hayatın haksızlıklarına uğramış iyi insanlar olarak görenler, başlarına gelenleri hak etmediklerini düşünenler,  hiçbir zaman yürekten savaş verip hayata katılamayacaklardır. Kendilerine karşı acımasız davranıp dünyanın adaletsizliğinden kendilerini sorumlu tutanlar ve yaptıkları işlerde yalnızca kötülük görenler yaşamış sayılmayacaklardır.

En kutsal emanetiniz yaşamınız! Yaşamınızı ayaklar altına almayınız.

İyi düşünürken kötü hissetmeniz imkânsızdır. Duygularınıza dikkat edin ve olumsuz hislere sahipseniz hemen fark edip olumlu düşünce ile değiştirin. Kendinize başkalarının SİZE davranmasını istediğiniz gibi davranın. Kendinizi sevip sayın, kendi kendinizi MUTLU etmeye zaman ayırın. İnsan düşündüğü şey olur.
Psk. Özdemir Nayman

Images

Stresle İyi Geçinmek

Hayatımız büyük bir koşturmaca içerisinde geçiyor. Bir çoğumuz gün içinde bir çok şeyle meşgul olup, hep bir şeyleri yetiştirme, bir şeylere yetişme telaşı içerinde yaşıyoruz. Yapılması gereken işler, uyulması gereken kurallar, yetiştirilmesi gereken ödevler… tüm bunlar günlük yaşam içerisinde bizi strese sokan şeyler.......
Stres.... Bu “korkunç” kavram son yıllarda en çok kullandığımız, en çok duyduğumuz şeylerden biri. Google arama motorunda stres yazıp arama yaptığınızda 5.030.000 sonuç ile karşılaşıyorsunuz. Dile kolay, beş milyon.

Peki gerçekten çok mu kötüdür bu stres? Bize çok büyük sıkıntılar yaşatan bu şey gerçekte nedir? Hayatımıza kim kimler sokmuştur? Bu “düşmana” karşı ne yapabiliriz? Hiç sordunuz mu bu soruları kendinize? Şimdi bunlara verilen yanıtlarla yeniden bir gözden geçirelim kendimizi.

Stres kötü bir şey midir?

Hayır. Stres her zaman kötü değildir. Stres iyidir. İnsanın hedefine odaklanmasını ve hep ayık kalmasını sağlar. Bilinci açar. Hafızayı kuvvetlendirir. Tüm sinir sistemimizi aktif hale getirir. Daha hızlı düşünmemizi sağlar. Çözüm üretmemizi ve engelleri aşmamızı sağlar. Bu nedenle olgunlaştırır bizi. Olgunlaştıkça rahatlar ve eskiden bie büyük görünen sorunların ne kadar basit olduğunu fark ettirir. Olgunlaştıkça stres yaratacak durum ve ya durumları kendi kararlarımızla bizim seçmemizi sağlar. Hayata karşı güçlendirir bizi. Özgüvenimizi çoğaltır. Tüm bunları stres sayesinde kazanırız.
İyidir de diğer tüm iyi şeyler gibi fazlası zarar verir.

Nedir stres?

Stres vücudumuzun içsel ve ya dışsal uyaranlara verdiği bir tepkidir. Doğal bir süreçtir. Okul değişikliği, şehir değişikliği, terfi, gibi birçok değişikliği dışsal stres kaynakları olarak sayabiliriz. İçsel kaynaklar ise yaşadığımız fiziksel ve ruhsal sıkıntılardır. Birey bu tür durumlarla karşı karşıya geldiğinde farklı davranışlar sergileyebilir. Bunlar karşısında duyulan sıkıntıyı aşan birey bir üst seviyeye geçer ki, rahatlama seviyesi diyebiliriz. Rahatlama ile birey daha biraz daha olgunlaşmış ve özgüvenini daha da arttırmış bir bireydir, artık. Bu da beraberinde yeni değişikliklere yelken açma aşamasını getirir. Ve döngü yeniden başlamıştır. Değişim oluşmaya başlamış haliyle stres yeniden ve farklı bir düzeyde ortaya çıkmıştır. Bu döngü hayatın doğal döngüsüdür. Değişim ve gelişim stres sayesinde meydana gelir. Bununla beraber her türlü ( iyi ve ya kötü yönde) değişim stresin kaynağıdır da.

Hayatımıza kimler sokmuştur?


Hayatın doğal bir döngüsü olarak tanımladığımız stresi kimse hayatımıza sokmaz. Ama biz günlük yaşamımızı sürdürürken nasıl herhangi biri pankreasımızdan bahsetmeyinceye kadar aklımıza pankreasımız gelmezse, stres de belki bu kadar üzerine düşülüp dillendirilmeseydi aklımızda, başımızda ve ya ruhumuzda olmayacaktı, kim bilir. Dünyanın farklı bölgelerinde hala ilkel kabile hayatı sürdüren birçok toplulukta doğum sancısının olmadığını bulgulayan bilim adamları çok ilginçtir ki bu kabilelerin dillerinde de doğum sancısı ile ilgili ve ya onu çağrıştıracak her hangi bir kavrama da rastlamamışlardır. Bizim stresi bu kadar dillendirdikten ve onun ne menem kötü bir şey olduğunu sürekli ifade ettikten sonra halimizin çoğu sınavda içler acısı olmasının nedeni de bu olsa gerek değil midir?

Strese karşı ne yapabiliriz?

Ben ona karşı bir şey yapma taraftarı değilim şahsen. Ona karşı olmak yerine onu ve hayatımızdaki önemi kabullenip onunla beraber yaşamadan yanayım. Doğallığını kabullendiğimiz, bizi geliştireceğini bildiğimiz bir şeye “karşı bir şey yapmak” ne kadar doğru olabilir ki? Onun yerine ve kabullendikten sonra, hayatımıza daha farklı şeyler katarak yaşamımızı değiştirmek daha rahat bir yaşantıya kavuşmak için yeterli olacaktır. Küçük, ufak değişikliklerden bahsediyorum. Gün içinde küçük çaplı egzersizler, hep yapmayı istediğimiz hobimize başlamak, problem çözme yeteneklerimizi geliştirmek ( kişisel gelişimimiz için bir çok kurslar düzenlenmekte), doğru nefes almayı öğrenmek ve uygulamak ve ya günde 5 - 10 dakikanızı kendi içsel dünyanızda geçirmek ( tabi bunun için de oto hipnozu öğrenmek ) olabilir. Bunlardan size en uygun olanı seçerek yaşamınızın değişim merkezini harekete geçirmiş olursunuz.

Psk.Dan. İzzet Zülküf Çelik
Images

Hayatın Altın Kuralları

—Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşman gerekmez. Bak, aynı zamanda da baktığını gören ol.

—Geldiğin zaman boşluk dolduran değil, gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.

—Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma.
—Seni seviyorum derken inanarak söyle.
—Özür dilerken karşındakinin gözlerinin içine bak.
—İlk görüşte aşka inan.
—Evlenmeden önce en az altı ay nişanlı kal.
—Asla başkalarının hayalleri ile dalga geçme.
—Derinden ve inançla sev.
—Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam anlamıyla yaşayamazsın.
—Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş.
—İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp, onlar hakkında karar verme.
—İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
—İnsanlara beklediğinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol.
—Yavaş konuş ama hızlı düşün.
—Şunu daima hatırla ki, büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır.
—Eğer kaybedersen aklını da kaybetme.
—Üç S yi unutma:
      Sevgi - herkese,
     Saygı - kendine, başkalarına,
     Sorumluluk - Tüm hareketlerin için.
—Eğer hata yaptığını fark edersen, hemen onu düzeltmeye bak, bile bile devam etme.
—Konuşmayı sevdiğin biriyle evlen. Yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden fazla önem kazanacaktır.
—Anneni sev, say, ara.
—Şunu bil ki, bazen sessiz kalmak en iyi cevaptır.
—Sevdiklerinle tartışırken, o anı önemse, geçmişi kurcalama.
—Satır aralarını da oku, bilgilerini paylaş.
—Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlılık korkudan kurtarır.
—Dua et. Büyük güç verir.
—Düşün. Daha da büyük güç verir.
—Bazen istediğin bir şeyin olmaması senin için bir şanstır.
—En iyi ilişkin, birbirinize olan sevginiz, birbirinize ihtiyacınızdan fazla olduğu zaman olacaktır.
—Şunu bil ki; karakterin senin kaderindir.
—Sınırsızca sev, her gönülde çiçek olacağına, bir gönülde buket ol.
—Sevgi için kollarını kapalı tutma, sonra kendinden başka tutacak şey bulamazsın.
—İçinden ne geliyorsa yap. Doğal ol.
—Mutluluk, sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir.
—Gülmek için mutluluğu bekleme, sonra tebessüm bile edemezsin...
Images

Bilinç ve Bilinçaltı

Birçoğumuzun düşündüğünün aksine bir insanın dileklerine kavuşmasını sağlayan şey inandığı şey değildir. Bilinçaltımız zihnimizdeki düşünceye karşılık verdiğinde dileklerimiz gerçek olur.

...Hayatımızın ilk günlerinden itibaren bize aşılanan düşünce, inanç ve eğilimler hala bizimle birlikte ve hayatımızı yönlendirip etkilemeye devam ediyor.


Zihnimizin nasıl çalıştığına bakarsak, onun aslında iki bölüme sahip olduğunu görürüz:

Bilinçli zihnimiz (Rasyonel), ve bilinçaltı zihnimiz. (İrrasyonel)

Bizim bilinçli zihnimizle düşünüp alışkanlık haline getirdiğimiz her şey bilinçaltı zihnimize yerleşir. Bilinçaltımız kendisine iletilenleri bir müddet sonra hiçbir muhakeme yapmadan, tartışmadan doğru olarak kabul eder ve düşüncelerimizin doğasına bağlı olarak yaratmaya başlar.

Onu iyi ya da kötü tohumları kabul eden bir toprak gibi düşünürsek, bilinçaltımıza ancak iyi tohumlar ektiğimizde verim alabiliriz.

Bilinçaltımıza hangi düşünceleri ve inançları kabul ettirirsek, bunları dışarıda olaylar, durumlar ve koşullar olarak yaşarız. İçeriye ne yazarsak dışarıda onu yaşarız.


Gün boyu olumsuz, yıkıcı ve kötü düşünürsek, bu düşünceler yıkıcı duygular ortaya çıkarır.

Şu anda kendinizle ilgili düşüncelerinizi ve duygularınızı varlığınızın her parçası size ifade eder. Kendinizi kötü hissettiğinizde düşüncelerinizi gözlemlerseniz olumsuz düşünceler içinde olduğunuzu farkedeceksiniz. İyi şeyler düşünürken kendinizi kötü hissetmeniz imkansızdır.


Canlılığınız, hayata bağlılığınız, maddi durumunuz, dostlarınız, arkadaşlarınız, ilişkiniz kendinizle ilgili düşüncelerinizi mükemmel şekilde yansıtır.

Öfke, korku, kıskançlık, nefret gibi duygular bilinçaltımıza işleyen zehirlerdir. Bilinçaltınıza hayat dolu, sevgi dolu düşünceler iletin ve oraya yerleşen olumsuz kalıpları silin. Düşünceleriniz yapıcı ve sevgi dolu olduğunda, doğru cevabı almanız kaçınılmazdır.

Başarısızlığın üstesinden gelmek için yapacağınız şey, bilinçaltınızın isteğinizi kabul etmesini sağlamaktır. Siz bunun gerçekliğini kabul ederseniz “Zihin Yasası” size karşılık verecektir.

Ne zaman bilinçaltınızı sizin için bir şey yapmaya zorlamak isterseniz sonuç başarısızlık olur. Bilinçaltınız zihinsel zorlamalarınıza tepki vermez.
İnancınızın ve bilinçli zihninizin kabul ettiklerine olumlu tepki verir. İsteklerinize ve dilekleriniz için yaptığınız olumlamalara yürekten inanın. Yaptığınız olumlamayı bir müddet sonra bilinçli zihninizle reddederek çürütmeyin.


Olumlama öyle olduğunu söylemektir. Yaptığınız olumlamalarda tek bir konuya odaklanın
İstekleriniz ve hedefleriniz konusunda net olun, bilinçaltınıza karışık mesajlar göndermeyin.

Bütün olumlama cümlelerinizi olmuş gibi hayal ederek “şimdiki zamanda” hazırlayın.

Uyumadan önce olumsuz düşüncelerden kaçının, olumlamalarınızı yaparak ve arzularınızın gerçekleştiğini tekrar tekrar hayal ederek uykuya dalın.

Uykuya geçiş sırasında bilinçli zihnimiz büyük ölçüde geri çekilip, bilinçaltımız ortaya çıktığı için olumlarınızı ve imgelemelerinizi bu saatlerde yapın.

Unutmayın, siz uyurken bilinçaltınız uyumuyor ve çalışmaya devam ediyor. Bilinçaltınıza olumlu düşünceler gönderin, bırakın siz uyurken o çalışmaya devam etsin.

Sevgiyle kalın.
Images

Her Şey İlk Adımla Başlar

Doğru telkin doğru titreşimleri beraberinde getirir
Yapmanız gereken değişimi istemek

Her şey ,ilk adımı atmakla başlar...
Hayatını şifalandırabilirsin
Düşüncelerin doğası gereği titreşimler yayar
Ve doğal olarak çekim gücü vardır
Ne düşünürsen osun
Biran dur ve hemen şu soruyu sor
Ne düşünüyordun?
Hayatın ve düşüncelerin işleyişini daha fazla anladıkça
Hayatın daha iyi olucak

İlk önce yapman gereken 2 şey var

Enerjini doğru kullan ve düşünce biçimini değiştir

Düşünce gücünün yapıcı gücünden yararlanmak için yapmanız gereken sadece enerji blokajlarınızı kaldırıp (reiki ile ) bilinçaltınıza doğru mesajları vermektir.

Manyetik enerjiniz tüm bedeninizi adeta bir zırh, bir fanus gibi saracak ve içsel gücünüzün dıştan gelen negatif enerjilerle yıpranmasına engel olacaktır.
Sözleriniz çok daha etkili olacak ve insanları etkileme kabiliyetiniz büyük bir oranda artacaktır.
Bu enerjiyi kullanmayı ve düşüncenizi yönetmeyi bir kez öğrendiğinizde
Kendinizi çocuk bahçesinde oynayan mutlu bir çocuk gibi hissedeceksiniz

0-6 yaş çocuklarını izlediğimiz de hareketlerine baktığımızda hayata karşı korkusuzdurlar
Yapmak istediklerinin karşısında hiçbir engel yoktur düşünür ister uygularlarlar onları engelleyen ne olabilirdi ki zaten J

Düşündüklerinin anında olacağını bilirler
Henüz biz yetişkinlerin kendilerine koydukları engelleri hayatlarına çekmemişlerdir…
Her şey ilk adımı atmakla başlar.
Hayatını şifalandırabilirsin.

Sevgiyle kalın.
Enerji tadında.

 
Images

Doğru Bakış Açısı

İnsan olarak hayatta acı ve tatlı pek çok olayla karşılaşırız. Yol arkadaşlarımız tarafından terk edilebilir hastalanabilir mal varlığımızı yitirebilir sevdiklerimiz bize kapılarını kapatabilir v.s
Genelde bu gibi durumlarda insanlar çok çabuk sinirlenip üzülürler hayata ve olaylara karşı bakış açıların...da bir değişme oluşur. Hatta aynı hareketleri olayları onlar da karşılarındakine yapmaya kalkarlar. Bu da insanın nefsi karşısındaki acizliğini gösterir. Nefsine yenik düşmeyen insanlar ise bu olayları sabırla karşılayarak bu durumları olumlu şekilde nasıl değerlendirebileceklerini düşünürler.
Hayatta en kötü şeylerde en çirkin işlerde bile bir güzellik vardır. Yolda giderken Mevlana’ya yanında bulunanlar ın köpek leşinden tiksinmeleri karşısında Mevlananın : "Ne güzel dişleri var" demesi gibi. Yeter ki insan olumlu yönden bakmayı bilsin.
İnsan çerçevesini küçük dar bir alanla sınırlı tutarsa bakış açısı da o derece küçük olur. "Sürekli güneş var" diye ekinlerinin kuruyacağını düşünüp güneşe söylenenler "Yağmur yağıyor işçiler çalışamayacak" diyen patronlar "Sel gelip motorlar arızalansın da para kazanayım" diye bekleyen elektrikçiler verilenler karşısında cüzi bir miktar parası alınacak diye düşünenler "Verdiğim yemek zayi oldu" diye oturup üzülenler yol arkadaşı kendisine bir şey dedi diye kızıp gidenler... İşte bunlar bakış açıları dar olaylar karşısında tamamen aciz nefislerine yenik düşmüş ve küçük kabuklarının içinden çıkamayan insanlardır. Kendilerine belirli bir çember çizmiş ve bu çember içerisinden çıkmamak için direnmektedirler.
Bir de bu olayların tersine bakalım isterseniz. Yağmurun ve güneşin faydalarını bilen ve buna şükreden patronlar sel karşısında insanların mağduriyetlerini düşünen bir elektrikçi "Yaptığım yemek güzel olmadı" diyerek sebebini araştıran ve daha güzelini yapmaya çalışan bir aşçı "Birlikte yürüdüğüm kişi bana neden böyle söyledi ?" diye düşünen ve bundan ders çıkaran Müslüman... Evet bakın bir anda nasıl da degişiyor insanın bakış açısı. Yeter ki o çemberi geniş tutarak olaylara doğru yerden bakabilelim.
Bir insanla sorun yaşadığınızı düşünün bir an için. Ve bu kişi ilk etapta öyle bir tepki veriyor ki olayların gelişimini öyle bir değerlendiriyor ki sormayın. Bu değerlendirme esnasında kelimelere öyle bir anlam kazandırıyor ki nefsi bir bakış açısı ile acı olan gerçeğin üzerini gelin gibi giyindiriyor. Ve haksız olduğunu bile bile geçmişte sizinle olan uzun vadedeki birlikteliğini bir anda ters yönde değerlendiriyor. Halbuki birliktelik fedakarlık ister birliktelik bakış açınızın dar olmamasını gerektirir. Arada sorun olarak görülen şeylerin aslında bir hiç olduğunu ve arkadaşını yarı yolda bırakmanın acısını ancak ondan uzaklaşınca anlar. Gemiyi en son kaptanın terkedeceğini biliyoruz ama tayfaların da yolculardan önce kendilerini kurtarma çabalarına anlam olumlu bir anlam veremeyiz. Bütün tayfaların kaptana yardım ettiğini düşünürsek bunun adına "Gemisini kurtaran kaptan ve tayfalar" deriz.
Her insanın bu şekilde olumlu düşündüğünü varsayacak olursak kişiler arasında hiçbir sorun kalmayacaktır. Ve bu durumda ister insanlara karşı olsun ister hayattaki diğer olumsuzluklara karşı olsun ilginç bir sevgi duymaya başlarsınız. Bu şekilde bir hareket karşıdaki kişide de değişmelere sebep olacak ve onun olumlu adımlar atmasına vesile olacaktır.
Images

Zorluklarla Mücadelede Etkili 9 Adım

Hayat zıtlıkların bir arada yaşandığı tiyatro sahnesi gibidir. Bu sahnede oyun kimi zaman kolaylık, genişlik ve sevinç içinde kimi zaman da zorluk, hüzün ve darlık içinde oynanır.

Oyuncular hep kolay olanı oynamak ister, ama hayat sahnesi buna müsaade etmez. Çünkü bu oyunun ayrılmaz bir parçası da zorluklardır. Hayat oy...ununun, zorluk lu sahnelerini kolay oynayabilmek için zorluklarla mücadelede etkili olan dokuz adımı sizlerle paylaşıyoruz:

1. Kendi gücünü keşfetme: Zorlukları yenmede ve engelleri aşmada asıl güç, kişinin kendisinde saklıdır. Bu gücün farkına varmayanlar hayatta başarılı olamazlar. Kendi gücünün farkına varamayanlar, kendinden dahi korkan cesaretsiz kişilerdir. Böyle kimseler asla başarılı olamazlar ve insanların en mutsuzlarını çoğunlukla bu tipler oluşturur.

2. Korkusuzca ilerleme: İnsanın kendisini yersiz kaygı ve kuşkuların esiri olmaktan kurtarması başarı için ön koşuldur.

3. Zorlukların değerli olduğunu düşünme: Hayat sonsuz zorluklarla mücadeleden ibarettir. Mücadeleden yıldığınız an yaşamanız biter. İnsana her türlü zorlukla mücadele etme gücünün verildiği unutulmamalıdır.

4. Bilgi ile gücünü arttırma: Zorluklara karşı en etkili silah bilgidir. Bilgi, hayat mücadelesinde bizim, en büyük, en sağlam silahımızdır. Bu kalkanı terk ettiğimiz gün derhal yenilir ve yok oluruz!

5. Zamanında karar verme, işleri zamanında yapma: Gecikmiş karar kaybettirir. Yerinde ve zamanında karar vermeyen bir kişi, karşılaştığı fırsatların beklediği fırsatlar olduğunun farkına varamaz. Hayatında bir daha bekli de karşılaşamayacağı önemli fırsatları kaçırır. Bir düşünür şöyle der: "Zor işler zamanında yapmamız gerekip de yapamadığımız kolay işlerin birikmesi ile oluşur."

6. Her şeye rağmen sabretme: Zorluklarla mücadelede en iyi zırh sabırdır. Bu zırhı kuşanmış insanın aşamayacağı engel yoktur. Zirveye ulaşmış bütün insanların görünmez zırhının sabır olduğunu unutmayın.

7. Bir bilene sor prensibi: Zorlukları yenmenin birçok yolu vardır. En kestirme olanı ise, bir bilene sorma prensibidir.

8. Yaşadıklarından ders alma: Yaşadıkları sıkıntıları doğru anlayan ve onlardan ders çıkaran kimseler, aynı zorlukları ve benzer sıkıntıları bir daha yaşamazlar.

9. Ümidini devamlı canlı tutmak: Gecenin ardından gündüz nasıl doğuyorsa, unutulmamalıdır ki her zorluğun ardından pek çok güzellikler ve kolaylıklar vardır