Maddi
konularda egoyu ikna çalışmları yapıyordum. Bu konuda yazı yazmak için
başlangıç yaptım ama yazıyı bitiremedim. Yazının devamını yazmak içimden
gelmiyordu ve bende bunun için kendimi zorlamadım ve akışına bıraktım.
Çünkü bu durum bana aslında şunu hatırlattı, eğer yazıyı böyle yazarsam
eksik bir şeyler olacak, deneyimlemem gereken bir şeyler daha var, onu
ya da onları deneyimledikten sonra yazı tam olarak amacına uygun
yazılabilecekti.
Bende
olayı akışına bıraktım ve kendimle ilgili çalışmalara devam ettim. Bir
olay üzerine arkadaşımla konuşurken çekimser olduğumu fark ettim. İşle
ilgili bir konuydu bu ve normalde o konuda yazılı bir kural olmasına ve
hak olarak verilmesine rağmen uygulamada amirler tarafından bu konunun
gündeme getirilmesi pek hoş karşılanmıyordu. Ya da biz öyle
değerlendiriyorduk. Sonuçta hakkımız olduğunu düşündüğümüz şeyi
uygulamada istemek zorunda olmaktan rahatsız olduğum bir durumdu. Çok
önemli olmamakla birlikte gündeme getirildiğinde üst kademe tarafından
hoş karşılanmayacağını düşündüğümüz kalıplaşmış bir durumdu.
Bununla
ilgili temizlik çalışması yapmaya karar verdim. Yaptığım çalışmalar
sonrasında bu olumsuz duygunun farklı ayaklarını temizledikten sonra
kafamda bir şimşek çaktı. Aslında burada ki en büyük problem bizim o
duruma yapmış olduğumuz tanımın içindeydi.
Hak Etmek ya da Hak Etmemek.
Hayatımızın her alanında etkili olan bir konuydu. Bizim tüm yaşamımızda
kendimizi kafese kapatmamıza neden olabilecek güçte olan kelimelerdi.