3. Kısıtlayıcı İnançlardan Kurtulmak
(Arınmak)
Bu aşama
çekimyasası çalışmalarının kilit noktasını oluşturmaktadır. Önceki yazılarımda belirtmiştim
bilinçaltı kayıtlarımızdan ve inançlarımızdan bahsetmiştim. Ve bunların 0-6 yaş
aralığında oluştuğunu söylemiştim.
Bilinçaltımızdaki olumsuz ve kısıtlayıcı kayıtlar
bizim hedeflerimize ulaşmamızda en büyük engellerimizdir. Bir yer ulaşmak
istiyorsunuz ve o yol üzerinde onlarca kaya, taş ve engel var. Hedefe ulaşmak
için o engelleri yolunuzdan çekmek durumundasınız. Eğer o engelleri yolunuzdan
çekemezseniz enerjinizin çok büyük kısmını o engellerle mücadele içerisinde
geçirirsiniz. Ve birde fiziki olarak yeterli güce sahip değilseniz doğal olarak
hedefe ulaşacak enerjiniz kalmaz. O engelleri aşmaya çalışırken yaralanıp beden
sağlığınızı kaybedeceğiniz için hedefe ulaşsanız da tadına varacak enerjiniz
kalmayacaktır.
Olumsuz bilinçaltı kayıtları da aynen
böyledir. Bizim isteklerimiz önündeki en büyük engellerdir. Bilinçaltı çok az
enerji ile sonuca gitmek ister. Sonunda alacağı ödül harcayacağı enerjiden çok
fazlaysa ya da ödülü elde ettiğinde kendine haz vermiyorsa, ödülü elde etmek
ona coşku vermiyorsa çaba sarf etmez.
Ödülün bizim için uygun olup olmadığı
bilinçaltındaki inançlarımıza göre değişir.
İnanç
nedir?
İnanç doğruluğuna kayıtsız şartsız inanılan
şeydir.
Dikkat edin inançlar gerçek değildir. Doğru
olduğuna inanılan şeydir.
İnanmaktan
gelir. Yani soyut bir kavramdır. Ve zamana, yaşanılan ortama ve
kişiye doğru değişir. Aslında dünyada hiçbir şey aynı kalmaz sürekli değişir. Ancak sorun şu ki birilerinin
inandıklarının yanlış olduğuna ikna etmek ona yeni bir düşünce yüklemekten çok
zordur.
İnsan
yanlış olduğunu bilse de inandığı şeye tutunur. Çünkü onu bırakırsa kendinin
aptal duruma düşeceğini düşünür. Yıllarca yanlış bir şeyin peşinde koşmuş olmak
bir insan için kabul edilemez bir durumdur.
İnançlar,
bilinçaltının bizi korumak için kullandığı şeylerdir. Bilinçaltında sadece
inançlar vardır. Bilinçaltında olumlu yada olumsuz diye tasnif edilen bir şey
yoktur. Olumlu ya da olumsuzu biz tanımlarız.
Olumlu inanç,
yaşamımızda bizi destekleyen hedeflerimize ulaşmamıza yardımcı olan
inançlardır. Örneğin kırmızı ışıkta durmak gerekir inancı gibi.
Olumsuz inançlar, ise bizi
hedeflerimize ulaşmaktan alıkoyar. Örneğin erkeklere güvenilmez gibi. Olumsuz
inançlar kısıtlayıcı inançlardır. Bizim o davranışı yapmamızı engeller.
Olumsuz
inançlar isteğimize zıt yönde etki eder. Ve bilirsiniz ki zıt kuvvetler
birbirlerinin gücünü yok eder.
Olumsuz
inançlar bizi geçmişe bağlayan ipler gibidir. Biz ilerlemeye çalıştıkça o bizi
geçmişe bağlı tutar ve ilerlememizi engeller. Yapmamız gereken şey ise olumsuz/kısıtlayıcı
inançları temizleyerek olumsuz/kısıtlayıcı inançları destekleyici inanç
konumuna getirip aynı yönde bileşke kuvvet yaratmaktır.
İşin
kritik noktası da burada ortaya çıkmaktadır. İnançlarımız yıllarca
tekrarlana tekrarlana yaşamımızın bir parçası olmuştur. Onun yanlış olduğunu ya
da değiştirilmesi gerektiğini içinde bulunduğumuz durumda fark etmek çok
zordur.
Einsteinin bir sözü vardır. ”Sorunlar bulunduğu düzlemde çözülmez.” diye.
Bizim içinde bulunduğumuz durumda budur. Sorunu çözmek için bir üst boyuta
çıkıp kendimize dışarıdan bakmamız gerekiyor. Tabi ki önce sorun olduğunun
farkına varmak ve değiştirmeye niyet etmek önemli.
Örneğin, sigara içmek sağlık açısından zararlıdır.
Ama aynı zamanda sigara kullanan kişiler için kendini iyi hissettirme
yöntemidir. İkincil kazançlar vardır. Örneğin kendimizi yalnız hissettiğimizde
bize arkadaştır. Stresli halimizde bizi rahatlatır. Hatta bazı işyerlerinde
sohbet ve sosyalleşme imkânıdır. Bütün bunlar birleştiğinde (fayda –zarar)
dediğimizde ikincil kazançlar nedeniyle sigara bırakılma işlemi çoğunlukla
başarısızlıkla sonuçlanır.
Sigara içmenin bağlı olduğu konular
çözülmeden yerlerine daha uygun davranış kalıpları konulmadan çok büyük şok
yaşamadıysak veya bırakmak için önemli bir neden bulamazsak iradi olarak
sigarayı bırakmak zordur.
Onun için
arınmak önemlidir. Ne kadar olumsuz çok inanç kalıplarından
arınırsak o kadar farkındalığımız artar.
Bilinçaltı
kayıtları nasıl oluşur?
Bilinçaltı kayıtlarının çok büyük bölümü 0-6
yaş aralığında oluşur. İnsanoğlu deneyimle öğrenen bir varlıktır. Bilinçaltının
görevi bedeni hayatta tutmak olduğu için ilk hayatta kalma tecrübelerini bu
yaşlarda öğrenir. Ve yaşantısı boyunca bunlara tutunarak devam eder. Beden
büyürken bilinçaltı aynı şekilde ona paralel büyümüz. Sadece bilinçli aklımız
büyür. Bilinçaltımız ise mevcut deneyimlenmiş bilgilere sıkı sıkıya bağlı
kalır.
Örneğin beş yaşında bir köpek tarafından
ısırılmışsa, 30 yaşında olsa dahi küçük bir köpek gördüğü zaman korkuyla çok
büyük tepki verir ve kaçar. Ya da kedi cırmalamışsa kedinin yanına yanaşmaz.
Doğduğumuzda bulunduğumuz aile ortamı bizim
için çok önemlidir. Bilinçaltının öğrenme biçimi aynalamak ve deneyimlemek olduğu
için özellikle bizi hayatta tutan kişilerin davranış kalıpları bizim ileriki hayatımız
boyunca rehber ve referans olacaktır.
İnsan
beden ve ruhtan oluşmuştur. Beden hayatta kalmak için emniyet ve güven isterken
ruh ise özgür olmak ister.
Ve yaşantısı emniyet ve güven ile özgürlük
arasında bir yerlerde kendine yer aramakla geçer. İkisi arasında denge
kuramadığı sürece ise mutsuz ve huzursuz olur. Emniyet ve güven konusuna çok
yoğun takılırsa ruhu mutsuz ve huzursuz olacakken, fazlaca özgürce davranış ise
bedenin yaşamasını tehlikeye atacaktır.
İnsan doğduğunda yalnız başına hayatta
kalmaz. Doğumundan itibaren hayatta kalabilmesi için bakıma ihtiyacı vardır. Emniyet
ve güvende olmak onun hayatta kalmasının garantisidir. Ve bu dönemde anne ve
baba bunu sağlar. Bulunduğu ortam hayatta kalabilmenin bir okuludur.
Altı yaşına kadar yaşadıklarına mevcut bilgi
birikimine göre anlamlar yükleyerek inanç kalıplarını oluşturur. Ancak
doğruluğunu sorgulayamaz çünkü bilinçli aklı henüz yeterince bilgiye sahip
değildir.
Onu besleyip büyüten kişilerin sözleri ve
istekleri onun için çok önemlidir. Çünkü hayatta kalmak için onlara muhtaçtır.
Örneğin seni yaşlanınca bana bakman için
doğurdum telkini o çocuk için bir emirdir. Ruhu özgür bir birey olup kendi
hayatını yaşamak istedikçe o kendisine verilen görev nedeniyle birçok şeyden
kendini kısıtlayarak bir hapishane hayatı yaşayabilir. Tüm hayatını anne ve
babasına bakmaya adayarak kendi yaşantısını yok sayabilir.
Her özgürlük isteği ve davranışında kendine
böyle düşündüğü için kızıp kendini cezalandırmak için hayatına sıkıntı ve eza
getirecek davranışları çekebilir. Hatta kendini hastalandırabilir.
Bir danışanımla yapmış olduğum çalışmada bunu
deneyimledim.
Bacaklarındaki ve vücudundaki ağrılardan rahatsız
olduğunu belirterek bunlardan kurtulmak için yardım amaçlı başvurmuştu.
İki yıl önce kaslarında ağrılar nedeniyle fizyoterapiste
gitmiş oda bir kas hastalığı olabileceğini söylemiş. Devamında internetten
gelip bu hastalığı araştırmış. Belirtilerine bakmış ve devamında bacaklarındaki
ve vücudundaki ağrılar artmıştı. Ve işin ilginci bir süre sonra doktor ona
dediği hastalığa sahip olmadığını söylemesine rağmen bu belirtiler devam
etmişti.
Ailenin en büyük çocuğu bir hanımdı. Anne ve babası
15 yaşındayken ayrılmış annesi ailenin tüm sorumluluğunu kendisine yüklemiş.
Üzerine aldığı bu yük nedeniyle okumak yerine kısa yoldan para kazanabilecek
bir mesleğe atılmış. Devamında kardeşlerini okutmuş. Onları iş sahibi yapmış. Kardeşlerinin
bir kısmı evlenip kendi hayatlarını kurarak evden ayrılmış. Bu arada bir
evlilik yapmış ancak kendini sabote ederek ayrılmış.
Kendisinden şunu yapmasını istedim,
bacaklarındaki ağrıya odaklanmasını ve ona ne mesaj iletmek istediğini
sormasını istedim. Önce odaklanmakta zorlandı. Sonra ise “Rahat ol” diyor dedi. “Rahat olmak ne demek?”
dedim. “Gezmek tozmak ve eğlenmek” dedi.
Senin için ne anlam ifade ediyor dediğimde,
yalnız başına bir şey yapmak istemediğini, çünkü para harcarken rahatsız ve
huzursuz olduğunu kardeşlerine ve ailesine harcamak varken kendine harcadığı
için suçluluk duyduğunu söyledi. Ve bu suçluluk duygusunu o kadar yoğun yaşamıştı
ki bilinçaltı da onu korumak için kendi başına dışarıya çıkıp bir şeyler
yapmasını engellemek için onu rahatsızlandırmıştı.
Arınmak
olumsuz inançlar diye tanımladığımız bizi geçmişe bağlı tutan düşüncelerin
iplerini çözmektir. O inancın oluştuğu ortamdaki algıyı
değiştirmektir. Çünkü bizim için önemli olan şey başımıza ne geldiği değil, bizim ne algıladığımızdır. Çünkü
inanç kalıpları bizim algılarımızdan oluşur.
Algılarımız değiştirmek için ise o algının
oluştuğu ortamı yaratıp önce oradaki algıyı duyguyu hissetmek devamında ise
oradaki olayı yaşayan içimizdeki çocuğa “orada ne olursa olsun devamında hayatta
kalacağının” bilgisinin
vermek gerekmektedir. Kritik telkinde budur. Bilinçaltının görevi malum bedeni
korumaktı. Bugün size bir yıl sonra
hayatınızdaki her şeyin istediğiniz gibi olacağını söylesem, şu anda ne kadar
endişeniz varsa hepsinden bir anda kurtulursunuz. Korku ya da kaygılarınız bir
anda yok olur. Aynen sonunu bildiğiniz filmi izlemenin rahatlığı gibi olaylara çok
rahat ve sakin bakabilirsiniz.
Çocuk halimiz içinde geçerli olan şey budur.
Ben çalışmalarımda en büyük ve kolay değişimi regresyonda götürdüğüm
sahnede erişkinden o çocuğa “senin başına ne gelirse gelsin ne badire
içine girersen gir sana hiçbir şey olmayacak. Korktuğun hiçbir şey
gerçekleşmeyecek gerçekleşse dahi hayatta kalıp hayatını devam ettireceksin”
telkinini yaptırdığımda oradaki çocuğa büyük bir rahatlama gelmekte ve sahneyi
ikince kez yeniden yaşarken bir önceki hissettiği stresli sıkıntılı duygular
kaybolmaktadır.
Arınmak
yıllarca sırtında taşıdığın gereksiz yüklerden kurtulmaktır. Bir aracınız varsa
ve hızla hedefinize varmak istiyorsanız aracın içindeki gereksiz yükleri
boşaltırsınız. Aynen bu durumu zihninize de uygulamak durumundasınız. Zihninizdeki
gereksiz işe yaramaz duygular sizin beyninizi sürekli meşgul eder size geçmişe
bağlı tutar ve şimdinin farkında olmanızı etkiler.
Affetmek en güzel arınma biçimidir.
En büyük
sıkıntılarımızdan bir tanesi geçmişte olmuş bitmiş bir olayı zihninizde onlarca
kez yeniden yaşamamızdır. Evet, işin ilginci de şudur geçmişte bir kişi bize
bir davranışta bulunmuş ya da bir söz söylemiş ve bu durum bizim çok zorumuza
gitmiş ve bizi yaralamıştır. Ya da bir hata yapmışızdır. Farkında olmadığımız konu ise o olayın
geçmişte olup bittiğidir.
Yapan
kişi için olay bitmesine rağmen bizim için o olay yıllarca zihnimizde devam
eder. O kişiye ya da kendimize sürekli öfkeleniriz. Farkında olmadığımız konu
ise o olaya gerçekte bir ya da birkaç kez maruz kalmış olmamıza rağmen biz
yıllarca zihnimizde kendimize onlarca yüzlerce kez aynı davranışta bulunuyoruz.
Sonrada karşımızdakini suçlarız. Aslında
biz bize o zalimce davranışı yapandan onlarca kez daha zalim davrandığımızın
farkında değiliz.
Bunun
için yapmamız gereken şey olayların enerjisini taşımak yerine o olayları
taşımayı bırakmaktır. Bu da en güzel şekilde affetmekle olur. Affetmek, diğer
kişinin yaptığının yanına kar kalması değil bizim zihnimizdeki gereksiz
yüklerden kendimizi özgürleştirmemizdir. Sorun olarak gördüğümüz konularda
diğer kişileri affettiğimizde asıl affedilmesi gereken kişinin kendimiz
olduğunu görürüz. Ve kendimiz affettiğimizde aslında layıklık boyutumuzun bir anda arttığını görürüz.
Kendimize
karşı daha şefkatli ve sevecen davranmaya başladığımızda, kendimizi sevmeye
başlarız, kendimizi sevdikçe enerjimiz değişir. İnsanların yanında çok daha
rahat davranmaya kendimiz için çok rahat bir şeyler istemeye başlarız.
Affetme
ilgili daha fazla bilgi için sitemde bulunan yazıları okumanızı tavsiye ederim.
Affetmek ne demektir?
Affetmek ve Özgürleşmek
Affetme ile ilgili detaylı bilgi bulabileceğiniz Akın Berk' e ait Affetmek Öğrenilebilir pdf kitabını buradan indirebilirsiniz.
Bu engelleri kaldırmak için ne yapmamız gerekiyor?
Yapılması
gereken şey bizi tutan inançlarımızı tespit etmek ve onlardan arınmak. Tabi
benim kullandığım regresyon yöntemi bilinçaltı kayıtlarını değiştirmekte
kullanılan yöntemlerden birisi onlarca yöntem oldu. Her gün farklı bir yöntem ismini
duyuyorum. Aslında buda doğal bir şey. Çünkü 7 milyar insan 7 milyar ayrı dünya
var. Herkesin zevk aldığı anladığı şey farklı olduğu için her insan kendine
yakın olanı seçiyor.
Eğer
kendinize güveniyorsanız bu tekniklerden herhangi birisini alıp hayatınıza
uygulayabilir ya da profesyonel birinden destek alabilirsiniz. Hızlı yol almak istiyorsanız profesyonel
birinden destek almanızı tavsiye ederim.
Bilmeniz
gereken bir konu ise bu çalışmalar bir süreç Etkisi çalışmaya devam ettikçe
artıyor. Çok özel travmalar da belki tek seansta çözüm bulunabilirken yumak
olmuş onlarca bağlantısı olan konularda çalışmalara ısrarla devam etmek sonuca
ulaştırıyor. Yapmış olduğum çalışmalarda üçüncü seanstan sonra kişilerin
farkındalık düzeyinin çok artığını deneyimledim.
Tek seansta
da rahatlama oluyor. Bir basınçlı kap düşünün sürekli içine hava doluyor,
doldukça basınç artıyor. Siz onun içindekinin havanın bir miktarını
boşalttığınızda bir rahatlama olacaktır. Ancak hava dolmaya devam ettikçe bir
süre sonra yeniden o basınç artacak ve rahatsızlık verecektir. Yapılan
çalışmalarda her seansta rahatlama olmaktadır. O rahatlamayı devam ettirebilmek
için derine inip kökendeki sorunu besleyen konuları temizlemek gerekmektedir.
Bireysel Danışmanlık Hizmeti için lütfen tıklayınız.
Vücudumuzda iki büyük enerji kaynağı var. Kalbimiz ve beynimiz. Bilinçli olarak düşünen kısmımız beynimizken, kalbimiz bilinçaltımıza bağlıdır. Kalbimizin enerjisi beynimizin enerjisinden 5000 kat daha fazladır. Bunun anlamı da şudur ki kalbimizi ikna etmeden bir şeyi elde etmeye çalışmak akıntıya karşı kürek çekmeye benzer. Çok zordur.
Arınmak bizi sınırlayıcı düşüncelerden kurtarıp
kalbimizle beynimizi aynı hizaya getirmemizi sağlar.
4. İmgelemek ve Netleşmek
İmgelemek
çekim yasasının çalıştıran en büyük çekici güç ve lokomotifidir. İlk adımı
anlatırken “Ne istemediğinizi tanımlayın”
derken bildiğimiz şeyleri kolayca tanımlayabildiğimizi söylemiştim.
Evet,
hayatımızın sürekli aynı yerde dönüp durmasının en büyük nedeni de budur.
Bilinçaltı muhafazakârdır. Değişimi sevmez. Hayatta kalmak tek hedefidir. Ne
kadar sıkıntılıda olsa alıştığı ortamda yaşamak ister. Çünkü alıştığı ortam ne
kadar sıkıntılıda olsa sonuçta hayatına devam ettiği için o ortamı bilinmezlik
ortamına tercih eder. Şiddet gördüğü halde hala aynı evde şiddet gördüğü
kişiyle yaşayan kadınların içinde bulunduğu durum da budur.
Bildiğimiz
şeyler hayatımızın bir parçasıdır. Hayatımıza değişiklik yapmak istiyorsak
bilinmezlik durumunu bilinir hale getirmemiz gerekmektedir. Evet bilinmezlik
durumunda dahi hayatta kalabileceğimizi bilinçaltımıza anlatmamız daha doğrusu
göstermemiz gerekiyor. Bunun için yapacağımız şey ise imgelemektir.
Beynimiz
gerçekle hayalin arasındaki farkı fark edemez. Yani gerçekte görüp
yaşadıklarımızla beynimizi de yaptığımız canlandırmada aynı etkiyi yaratır.
Beynin bu özelliğinden yararlanarak bilinçaltımıza yeni durumun güvenli
olduğunu göstereceğiz. Bunu sağlayacak şey ise imgelemedir.
İmgeleme bize bilmediğimiz şeyleri deneme
imkanı sağlar.
İmgelemek
hayal kurmaktan farklıdır. Hayal kurmak durağan bir resimdir. Durağan olduğu
içinde bir enerjisi yoktur.
İmgelemek ise gözünde canlıymış gibi
canlandırmaktır.
Bu durum tüm duyularımızı kullanarak onu
hissetmemizi sağlar. Bu durum bize
isteğimizle uyum içerisinde olmamızı sağlar.
İmgelemek
isteğimizin sonunda ne hissedeceğimizin, ne olacağının provasıdır. Bu prova
bize istediğimizi elde ettiğimizde hissedeceğimiz duyguları görerek isteğimizin
gerçekten bizim istediğimiz şey olup olmadığını görmemizi sağlar.
Olaya şöyle de bakabilirsiniz. Bir giyim
mağazasına gittiniz. Bir elbise almaya niyetlendiniz. Askılardaki elbiselere
bakar, kumaşına dokunur, rengini bakar ve hoşunuza giden elbiseyi beğenirsiniz.
Sonra bedeninizi biliyorsanız uygun beden numarasını alır, bilmiyorsanız birkaç
beden alır ve deneme kabininde üstünüze giyersiniz. Önce uygun beden seçer
devamında üzerinizde nasıl durduğuna bakarsınız. Belki birkaç tane daha dener
sonunda kendinize en çok yakıştığını düşündüğünüz en çok beğendiğinizi almaya
karar verirsiniz. Görsel, fiziksel, dokunsal duygularımızın hepsinden onay alırsınız.
Beğenmediğinizi almazsınız.
Prova ederek elbiseyi size uygun olup olmadığını
isteyip istemediğini test etmiş olursunuz.
İmgelemekte,
isteklerinizin prova edilmesidir. Kâinata baktınız, hoşunuza giden
şeyler için istek yaptınız. Boşuna enerji ve çaba sarf etmemek için ve onun
size uygun istek olup olmadığını anlamak için test etmek, giyside olduğu gibi
prova etmeniz gerekmektedir. İmgelemek bize bunu sağlar. Elbise için yaptığınız
adımların benzerini imgeleyerek sanki isteğe sahipmiş gibi yapmanız gerekiyor.
Elbiseyi seçerken devreye soktuğunuz beş duyunuzu isteğiniz içinde devreye
sokmanız gerekmektedir. Elbisenin bedene uygunluğunu denerken, isteğimizin
kalbinizle uygun olup olmadığını deneriz. Bunun içinde elbisede olduğu gibi
isteğimize bakarak, onu görerek, ona dokunarak, sesini duyarak, kokusunu hissederek
hissettirdiğine bakacağız.
Yaptığımız
her şeyi kendimizi iyi hissetmek için yaparız. Eğer
istediğimizi elde etmek bize kendimizi iyi hissettiriyorsa o bize uygun bir
istektir. İyi hissettirmiyorsa uygun bir istek değildir.
Bu durumda bir karar vermemiz gerekmektedir.
Ya istekten vazgeçip yeni bir istek boyutuna geçeceğiz ya da kendimizi o isteğe
uyumlu hale getirme çalışması yapacağız.
İstekle
uyumlu hale gelebilmek için uyumu bozan parçaların temizlenmesi gerekmekte olup
buda arınmayla sağlanır. Hala içimizde kıyıda köşede kalmış olumsuz sınırlayıcı
bilinçaltı kayıtlarının bulunup temizlenmesi gerekmektedir. Bu işi imgeleme
esnasında isteğimize ulaştığımızda coşku hissedene kadar yapmak gerekmektedir.
Arınma çalışmaları yaptığınız halde hala o
coşkuyu hissedemiyorsanız o zaman isteğiniz üzerinde değişikliğe ihtiyaç var
demektir.
Örneğin, İstek bizim zihinsel limitlerinin
dışındaysa önce onu zihinsel limiteler içerisine almamız gerekmektedir.
Eğer sizin aylık parasal ortalama geliriniz 3.000
lira ise siz aylık 1.000.000 lira gelire sahip olmayı imgelediğinizde bu sizin
üstünüze oturmaz. Çünkü ikisi arasında çok büyük fark vardır ve bilinçaltı onu
alamayacağınızı bilir. Ancak önce zihinsel limitinizi 10.000 bine sonra adım
adım 20.000, 50.000, 100.000 vs. genişletirseniz bu sizin isteğinizi elde
etmeyi kolaylaştıracaktır.
İmgeleme ile yaptığınız şey elbiseyi bedeninize
uydurmaktan daha fazlasıdır. Burada hem istek hem de zihin üzerinde
değişiklik yapabilmektesiniz. Farklı olarak zihninizi de isteğinize uydurmaktasınız.
Bazen de istek ve hedeflerimiz birilerinden
satın alınmış başkalarına ait isteklerdir. Öyle olduğu içinde
onları elde ettiğimizde zevk almayız. İmgeleme yaparken bunları fark etme imkânına
sahip oluruz.
İmgeledikçe isteğimizle daha fazla haşır
neşir oldukça o bizim bir parçamız olur. Bilinmezlik konumundan
bilinirlik konumuna geçer. Bilinçaltı hayatta kalacağını emniyette olacağına
kanaat getirir. Ve bu durum kalbi zihinle aynı hizaya getireceği için her imgelemede
enerji daha çok yükselir.
Benim
tavsiyem bu konuda her gün sabah ve akşam yapılmasıdır. Bunu yaparken beş
duyumuzu işin içine katmamız gerekir. Biz hayatımızdaki her şeyi beş duyumuzla
algılarız. İsteğimizi göreceğiz, ona dokunduğumuzda hissedeceğimiz duyguyu
hissedeceğiz. Onu ısırdığımızdaki tadı hissedeceğiz. Onun sesine aşına
olacağız. Onun kokusuna aşina olacağız ki bize tanıdık gelsin.
Doğal
olarak ta imgelemede de bunu hissederek yapmak durumundayız. Bu durum bize
bilinçaltımızın iyice öğrenmesini sağlar.
İlk
günler imgeleme yaparken bazı şeyleri hissedemeyebilirsiniz. Ama gün geçtikçe
ve imgelemeye devam ettikçe enerji yükselecektir. Hisler ortaya çıkacaktır.
İmgelemenin sağladığı bir diğer büyük yardım
isteğimiz olmasının önündeki düşünce engellerini gösterir. Olumsuz
düşüncelerimizi ortaya çıkartır. İmgeleme yaparken bilinçaltındaki düşünceler
su yüzüne çıkmaya başlar. Onları görmeye başlarsınız. Zenginlik istiyorsanız,
zenginliği imgelemeye başladığınızda neden yıllarca onu elde edemediğinizi
görmeye başlarsınız. Soyut zenginlik kavramını somuta çevirmeye başladıkça
parayla olan ilişkinizi görmeye başlarsınız.
Örneğin
ben çalışmalarımda bu durumu net olarak gördüm. BMW araba isterken ya da
istediğimi düşünürken aslında kendimi BMW arabaya binmeye layık olmadığımı
imgeleme sırasında fark ettim. BMW bindiğimi imgelediğimde BMW araba içerisinde
emanet durduğumu fark ettim. Sanki birisi hop hemşerim ne arıyorsun o arabanın
içinde deyip beni indirecek gibi geliyordu. Arabaya binecek kelli felli adam
tip yoktu bende. Doğal olarak ta yıllarca sadece dilimde BMW araba istiyordum.
İşin bir
diğer ilginç yönü ise araba benim için fuzuli masraf kapısıydı. Mevcut arabama
binerken bile ben benzin masrafını düşünüyordum. Araba benim için haftada birkaç
kez binilen onun dışında kapının önünde yatan bir şeydi, fazla para bağlamak
bana mantıklı gelmiyordu.
Bir diğer
konu ise lüks ev isteğimdi. Ev isteği yaparken imgelemede bir şeyler bana yavan
geliyordu. Bunun için ev isteğimi sorgulamaya başladım. Ev benim için ne anlam
geliyordu?
Çocukluğumdan
itibaren ev benim özgürlük alanım değildir. Benim kontrolüm altında değildi.
İki abimin evlenmesiyle eve iki gelin gelmiş iki oda benim için yasak alanına
girmişti. İki kadın iki odayı sahiplenmişti. Evdeki serbest dolaşacağım alan
azalmıştı. Şimdiki hayatıma baktığımda olay aynıydı. Evdeki her şeyin kontrolü
eşimdeydi. Ben evde bir şeyin yerini değiştirsem dahi eşim hoşlanmadı mı bir
süre sonra eski haline getiriyordu. Ve evin içerisinde zaman zaman yalnız
başıma kalmak istediğimde eşim peşimden geliyor ne yapıyorsun diye soruyordu.
Bu durum bana geçmişte evdeki boş odada kendi kendime bir şeyler yapmak
istediğimde yengelerimin bir yerlerden çıkıp gelmesine benzer bir durumdu. Evde
ben kendimi özgür hissedemiyordum. Ve ev isteği de bu nedenle benim için cazip
değildi ve coşku hissettirmiyordu.
İmgelerken
işin içine bu nedenle duyguyu katamıyordum. Çünkü ev ve özgür olmak örtüşmüyordu.
Birileri için baba evinden ayrılıp kendi evini kurmak özgür olmak algılanabilirken
bende farklı bir durum söz konusuydu. Birileri ile yaşamak durumundaysan ev
ortak bir alandı. Ortak bir alanda da özgür olamazsın.
İmgeleme
ile ilgili daha fazla bilgi için aşağıdaki yazıları bulabilirsiniz.
Görüntelemenin Dönüşüm Enerjisi
Evet dört
aşamayı tanımladıktan sonra sıra geldi son adıma “Serbest Bırakmak ve Yaratıcı Adımlar Atmak” adımına. Bunuda bir sonraki yazımda anlatacağım.
Sevgiyle
Halis
Şahiner
Önceki Yazılar:
KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN
Önceki Yazılar:
Çekim Yasası Nasıl Çalışır? -1
Çekim Yasası Nasıl Çalışır-2- Bilinçli Olarak Çekim Yasasını Çalıştırmak.
************************************************
KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza katkıda bulunmak ister misiniz?
KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN
***********************************************
merhabalar Yazınızı Severek Okudun Ben Çekim Yasası ile 2008 De Tanıstım Hayatıma Geçireli 4 sene oldu size Örnek Verirsem İlk arabam renolt spring idi soyle gelişti bilgisayarıma renolt 19 europa resmi koymustum hergün onu görüyor ve o heycanı yasıyordum rengini dahil ve 1 sene geçmeden beyaz renolt spring im oldu beklmedik bi şekilde 6000 tl araba bana 3500 tl mal olmustu evet burada para önemli değil istemek zaten sartlar kendiliğinden olusuyor sonra doğan sahine taktım kafayı onada sahip oldum ve klimalı araba olsun istiyordum şimdi chevrote biniyorum.ve buna benzer bir kaç örnekler istemek çok önemli ne istediğini bilmek nasıl su anda yeni bi seye sahipseniz heycsnlsnır ve o duyguyu yasarsınız imgelerken aynı duyguları yasamak lazım sizin dediğiniz gibi inanmanız lazım ve zaten dediğim gibi sartlar gelisiyor kaygı yok endişie yok sadece inanın ve duyguları yaşayın ..
YanıtlaSil