Ego
mutsuzlukla geçinir; ne kadar çok mutsuzluk varsa onun için o kadar
beslenme vardır. Coşku dolu anlarda ego tamamen yok olur ve tam tersi:
Şayet ego yok olursa coşku üzerine yağmaya başlar. Eğer egoyu istersen
affedemezsin, unutamazsın; özellikle de acıları, yaraları, hakaretleri,
aşağılanmaları, kâbusları. Unutamayacağından değil. Onları abartmaya
devam edip duracaksın, onları vurgulayacaksın. Hayatında güzel olan
şeyleri unutmaya meyledeceksin, yaşamındaki neşeli anları unutacaksın;
onlar ego söz konusu olduğu sürece bir amaca hizmet etmezler. Neşe ego
için zehir gibidir ve mutsuzluksa vitamin gibidir.
Egonun
tüm mekanizmasını anlamak zorunda kalacaksın. Şayet affetmeye
çalışırsan bu gerçek affediş değildir. Çaba ile sadece
baskılayabilirsin. Sadece zihninin içinde sürüp giden aptalca oyunu
anladığında affedebilirsin. Yeniden ve yeniden onun tüm saçmalığı
görülmek zorundadır; aksi taktirde bir taraftan bastıracaksın ve o diğer
taraftan gelmeye başlayacak. Bir şekliyle onu bastıracaksın; o ise
kendisini başka bir biçimde gösterecek: Bazen o kadar zor fark edilir
bir biçimde olur ki onun çok iyi yenilenmiş, yeniden dekore edilmiş ve
dayanıp döşenmiş aynı eski yapı olduğunu fark etmek nerdeyse
imkânsızdır, neredeyse yeniymiş gibi görünür.