Affetmekle
ilgili yazı yazmaya karar verdiğimde AFFETMEKLE ilgili değişik
tanımlara ulaştım. Tanımların hemen hemen tümünde ortak bir nokta
olduğunu fark ettim. Affetmenin temel kazancı affeden kişiyedir. Belki
bu yazıyı okuyan herkesin hayatında, geçmişe baktığında hala
affedemediği birileri olabilir. Hala düşündüğünde öfkesini canlı tuttuğu
bu olaylar kişiyi nasıl da tutsak eder. Bu tutsaklıktan kurtulmanın
yolu var mıdır?
İnsanların
fark edipte yön veremeyecekleri duygu yoktur. Yeter ki fark edelim,
fark ettikten sonra temel olarak yapılması gereken şey düşünce
şablonlarımıza bakmak, değişmesi gerekenleri değiştirmektir.
Örneğin;
Affedersem tekrar yapar yanlış bir şablondur. Eğer bunu düşünüyorsanız
hemen şunu da hatırlayın, affedin ama unutmayın. Affetmek unutmak demek
değildir. Affetmek gerçeği unutmanızı değil onu çok iyi hatırlamanızı ve
anlamanızı ister.
Affedersem
ben kendimi değiştirmiş olurum halbuki onun değişmesi gerekiyor başka
bir yanlış şablondur. Eğer başkasını değiştirebileceğinizi sanıyorsanız
bu düşüncenizden vazgeçin, çünkü ne bir başkasını, ne de hayatı kontrol
edemezsiniz, tek kontrol edebileceğiniz şey, kendi duygu ve
düşüncelerinizdir.
Hayat
adildir, kötüler her zaman cezalandırılır, iyiler ise her zaman
ödüllendirilir şablonu size uyuyor mu?... Bunu çok istesek de hayat adil
değildir. Hayatta farklı dengeler ya da doğrular olsa da adalet
beklentiniz her zaman karşılanmaz. Bu beklentiyle hayata
yaklaşıyorsanız hemen şu sözü bir okuyun. ‘ İyi bir insan olduğunuz
için dünyanın size adil davranmasını beklemek, vejetaryen olduğunuz için
bir boğanın size saldırmamasını beklemek gibidir.’
Affetmek için işe yarar birkaç öneri belki birilerinin işine yarar düşüncesi ile burada paylaşmak istiyorum.
Öncelikle
düşünce ve duygular fizyolojimizi yani sağlığımızı etkiler. Vücudunuza
dikkat edin ve en zayıf noktanızı belirlemeye çalışın. Stres
durumlarında vücudunuzda hangi bölge tepki veriyor. Mide: hazımsızlık,
bağırsak sendromları.Kalp:Yüksek tansiyon ve ritm bozuklukları. Baş
ağrısı: Tansiyon ve migrenden dolayı . Uykusuzluk, buna bağlı halsizlik,
dikkatte bozulma ve diğerlerini fark edebilirsiniz… Yani öfkenizi
çözemiyorsanız yüksek tansiyon ve buna bağlı olarak kalp krizi geçirme
olasılığınızı artırıyorsunuz.
Bu
bilgiyi hemen test etmeniz mümkün. Gözlerinizde öfke yaşadığınız olayı
canlandırdığınız da bile vücudunuzun ritmi değişir. Bunu bir
arkadaşınıza anlattığınız da ise yeniden aynı duygu durumuna geçtiğinizi
fark edersiniz. Aynı durum için bu kez affetme olasılığını gözünüzde
canlandırdığınızda bile fizyolojik sıkıntılarınızın tersine döndüğünü de
gözleyebilirsiniz.
Amerikan
Kalp Derneğinin 2000 yılında yaptığı bir araştırma sonucundan söz etmek
istiyorum. ‘öfkeye büyük eğilimi olan bir insan en az eğilimli olan
insanlardan üç kat daha fazla kalp krizine yakalanma olasılığına
sahiptir.’
Hayatımızı
hiç öfkelenmeden sorunsuz geçirmemiz mümkün değildir. Ancak akut stres
durumlarından çok, kronik stres( bir olay sürekli olarak beynimize yer
edip oradan çıkmadığında) size zarar verebilir. Çünkü kronik stresde
vücut dinlenip kendini yeniden inşa edemez. Sürekli alarm halinde olmak
vücudun rezervlerini tüketir, bu durum organların yıpranmasına neden
olacaktır.
Öfke
alışkanlığı olan insanlar duygusal olarak da acı çekerler. Kırılgan
hayatlarında acı, kin, incinme, öfke onları bırakmaz. Her şey siyah
mercek üzerinden değerlendirirerek, olumsuz çıkarımlarla, hayatlarını insanların
berbat ettiğine inanırlar. Nadiren bunun kendi tercihleri olduğunu fark
ederler. Hayat onlara adaletsiz davrandığından hayatın sunduğu
güzellikleri, heyecanı, eğlenceyi tam olarak yaşayamazlar, öfke
hayatlarını kontrol etmektedir.
Kendinize
anlattığınız hikaye gerçekle uzaktan yakından ilişkili olmayabilir. Bu
hikaye çoğu zaman gerçeklerin saptırılmasından, yorumlar katılmasından,
yarım kalmış detaydan, söylenmemiş sözlerden ibarettir.
Hepimiz
seçici bir hafızaya sahibiz. Olumsuz duyguları olumlu duygulardan çok
daha güçlü hissederiz. Olumsuz duyguları olumlu olanlardan daha fazla
hatırlarız, olumsuz detaylar, sözler üzerinde daha çok durarak olayların
kontrolünü kaybederiz. Kötü olanları abartır, iyi olanları küçümseriz.
Anılarımızı seçeriz. Çarpıtmalar kümesi şeklinde beslediğimiz anımız
bizi yenilgiye uğratır. Onu bu haliyle biz besleriz, affetmeyerek de
beslemeye devam ederiz.
Sizi
öfkelendiren olayı tekrar değerlendirin. Kendinize şunu sorun ve
seçiminizi yapın:Hayattaki payım gerçekten de başkasının incitici
davranışlarıyla mı yönlendirilecek? Hem şimdi hem de gelecekte benim de
söz hakkım var mı?
Affetmek hayatın kontrolünü tekrar size kazandıracak, kendi iyiliğiniz için harekete geçmeniz gereğini hatırlatacaktır.
Affetmemek en çok sizi üzer.
Affetmek özgürleştirir, mahkumiyetinizi bitirin.
Siz affetmeyi seçtiğinizde etrafınızdakiler de daha olumlu olmayı seçeceklerdir.
Madem bu kadar hayat kalitemiz üzerinde etkisi var. Neden affetmeyi seçmeyelim?
Psk. Dan. Perihan DEMİRBAŞ
0 yorum: