Images

Hayatta hiç birsey yolunda gitmiyor diyenlere...

Hayatta hiç birsey yolunda gitmiyor diyenlere...
Çin Bambu ağacının yetişmesi, olumlu israr için güzel bir örnektir. Çinliler bu ağacı şöyle yetiştirir:
Önce ağacın tohumu ekilir, sulanır ve gübrelenir.
Birinci yıl tohumda herhangi bir değişiklik olmaz. Tohum yeniden sulanıp gübrelenir.Bambu ağacı ikinci yılda da toprağın dışına filiz vermez.Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan işlem tekrar edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir. Fakat inatçı tohum bu yılda da filiz vermez.Çinliler büyük bir sabırla beşinci yılda da bambuya su ve gübre vermeye devam ederler. Ve nihayet beşinci yılın sonlarına doğru bambu yeşermeye başlar ve altı hafta gibi kısa bir sürede yaklaşık 27 metre boyuna ulaşır.
Akla gelen ilk soru şudur :Çin bambu ağacı 27 metre boyuna altı hafta da mi Yoksa beş yılda mı ulaşmıştır?
Bu sorunun cevabı tabii ki beş yıldır.
Büyük bir sabırla ve israrla tohum beş yıl süresince sulanıp gübrelenmeseydi ağacın büyümesinden hatta var olmasından söz edebilir miydik?..


Bir başarının şartları her zaman çok basittir.
Bir süre için çalışın,
Bir süre tahammül edin.
Her zaman inanın.
Ve hiçbir zaman geri dönmeyin

Images

Pratik Bilinç Altı Kodlama

     Bilinçaltı mesajları yaşamlarımızda ciddi ve kalıcı değişiklikler yaratmak amacıyla kullanılabiliyor. Beynin bu kısmı, bellekten vücut ısısına ve bilincinizin ana özelliklerini belirlemeye kadar her şeyi kontrol eder.

      Bilinçaltı mesaj oluşumuyla ilgili en ünlü deney, Dr. James Vicary tarafından yapılmıştır. Vicary, “Patlamış mısır istiyorum” ve “Daha çok kola iç” sözcüklerini, bir grup sinema izleyicisinin önünde yalnızca 100 milisaniye süreyle yakıp söndürmüştür. Bilinç eşiğinin altında olduğundan, aslında kimse mesajları “görmemiştir”; ama patlamış mısır satışları % 57,8, kola satışları ise % 18,1 artmıştır
       ABD Hükümeti, çok geçmeden, reklamlarda bu güçlü öneri tekniğinin kullanımını yasaklamıştır. Ama, bir süre sonra, bu tekniğin harika bir kendi kendine yardım aracı olabileceği fark edilmiştir ve kitleler, birdenbire, kişisel gelişim komutlarını doğrudan bilinçaltına gönderme gücüne sahip olmuşlardır.
Bütçeniz azsa, bilinçaltı mesaj oluşumunun gücünden faydalanmanızı sağlamaya başlamanın çok daha hesaplı bir yolu var.
      Şöyle. Yaşamınızda hemen şimdi yoğunlaşmak istediğiniz birkaç ana hedefi belirlemekle başlayın. Örneğin, daha hızlı öğrenmeyi ya da sigarayı bırakmayı isteyebilirsiniz. Bu hedefi, “Ben hızla öğrenirim” ya da “Sigarayı bırakmaya hazırım” gibi, basit, kısa ve olumlu bir onaylama cümlesi şeklinde yazın.
        Şimdi, onaylama cümlenizi, beyaz bir kartonun üzerine açıkça ve kalın siyah keçe kalemle yazın. Üç ya da daha fazla kart hazırlayın. Her birinde ana temanıza odaklanan onaylama cümleleri olsun. Bunları bir elektrik feneriyle birlikte yatağınızın kenarında saklayın.
     Sırada asosyal kısım var.
     Zihninizin kabul etme kapasitesinin yüksek olduğu anı yakalayacağız; bilinçaltınıza girişi sağlayan kapının sonuna dek açık olduğu gece yarısında zihninizi uyandıracağız.
     Çalar saatinizi sabah 3’e kurun. Sonra her zamanki gibi uyuyun. Zili duyar duymaz, alarmı kapatın ve neredeyse içgüdüsel bir şekilde, onaylama cümlelerinin bulunduğu kartonları ve elektrik fenerinizi alın. Oda zifiri karanlık olmalı.
      Daha sonra, feneri her bir kartona doğru defalarca yakıp söndürün. Bunu yaparken, kartonlara bakın. Sözcükleri bilinçli olarak seçmeye çalışmayın. Bu bilinçaltı mesajlar, bilinçaltınız içindir.
      İşiniz bitince, basitçe feneri söndürün; kartonları yere bırakın ve uyumaya devam edin. Uykuya dalmak, yalnızca iki dakikanızı alacaktır. Emin olun, derin ve huzurlu bir uyku uyuyacaksınız. Bu kadar.
       Biraz önce bilinçaltınıza bir dizi bilinçaltı mesaj gönderdiniz. Sırada heyecanlı bir şey var.Pek çok kişi, bu tekniği birkaç gece kullandıktan sonra, hedeflerine ulaşmada yardımcı olan ya da kararlarını etkileyen, sorun çözücü rüyalar gördüklerini belirtmişlerdir. Yalnızca bir hafta sonra ve neredeyse tüm katılımcılar, ana hedeflerine doğru önemli bir adım attıklarını fark ederler. Öğrenim hızları ciddi oranda artar. Nikotin bağımlılıkları yarı yarıya azalır. Değişim, içten olmaktadır Bu, çok basit bir sistemdir; ama gayet güçlüdür ve ne yazık ki çok az kullanılır Garip bir şekilde, bu makaleyi okuyan çoğu insan, bu basit deneyi yapmayacaktır. Buna inanmazlar. İşe yaramayacağını düşünürler.

SEVGİYLE...


************************************************

KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza  katkıda bulunmak ister misiniz?

KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN


***********************************************

Images

Hayatınızda Birşeyleri Değiştirmek İstediğiniz de...

Binlerce yeni yol düşledim. Uyandım ve yine eski yoldan yürüdüm.
Çin Atasözü

Hayatınızda bir şeyleri değiştirmek istediğiniz çok olmuştur değil mi? Bunların bir listesini yaptınız mı? Yeni yıl yaklaşırken yıl sonunda yapılan listeler var ya, işte ondan bahsediyorum: Sağlıklı beslenmek, 5 kilo vermek, düzenli spor yapmak, hobilere vakit ayırmak, tiyatroya gitmek, stresten uzak durmak, sigarayı bırakmak...

Bir koca yılı devirmeye az kalmışken, kendi listenize baktığınızda burada yazdıklarınızdan kaçını içselleştirdiğinizi ve sizin olduğunu fark ettiniz. Kendinizi bu konuda başarılı sayabilir misiniz?

Yaptıklarınız için sizi tebrik ederim. Ama ben sizlerle yapamadıklarınızı konuşmak istiyorum. Her yıl listenizde yazan ama bir türlü gerçekleşemeyenler hakkında konuşmak istiyorum.

Dönme dolabı bilirsiniz, sürekli döner durur ve hep aynı yere gelir.

Biz de bazen yaşadığımız olaylar karşısında aynı döngüleri yaşarız. Döner dururuz ama döndüğümüzün farkında değilizdir.

Hayatımıza giren insanlar bile bu dönme dolabın parçasıdır. Hep serseri erkekleri hayatınıza çektiğinizi, ciddi bir ilişkinizin olmadığını düşünmüşsünüzdür, değil mi? Sonra şaşırarak fark edersiniz ki sizinleyken hep sorunlu olan erkek arkadaşınız sizden ayrıldıktan sonra mükemmel ilişkiler yaşar.

Ya da bir işte yaşadığınız sıkıntılar yüzünden iş değiştirirsiniz ama bir süre sonra yeni iş yerinizde de aynı sıkıntıları yaşamaya başlarsınız.
Ne oluyor? Siz dev bir mıknatıssınız ve istemediğiniz her şeyi üzerinize mi çekiyorsunuz?

Dev mıknatıs bana istediklerimi getirir misin?

Sürekli yaşadığınız benzer deneyimler olduğunda kendinize sormanız gereken “ burada fark etmem gereken nedir? “ olmalıdır. Döngüler bizim istemeden sürekli yaşadıklarımızdır. Döngülerinizi fark etmek ve bunlardan kurtulmak için öncelikle kendinize yaşadıklarınızın sizin tercihleriniz olup olmadığını sorun. İsteğiniz dışında olan her şey döngünüzün bir parçasıdır.

Döngülerimizi ise alışkanlıklarımızla besleriz. Döngülerinizden kurtulmak için o zaman öncelikle düşüncelerinizi değiştirmeniz gerekiyor.

Düşünce nedir?

Düşünce dediğimiz şey yoğunlaştırılmış enerji partikülleri yani parçalarıdır. Hepimiz günde 50 veya 60 bin kadar düşünce üretiriz. Bu düşüncelerin çoğunun da farkında olmadığımızı da söyleyebiliriz, değil mi? O zaman bu düşüncelerin kontrolü de bizim alışkanlıklarımızdadır. Alışkanlıklarımızın ana merkezi yani bilinçaltımızdan otomatik olarak oluşan bu düşünceler, bizim yaşadıklarımızı oluşturur. Dikkat edilmesi gereken nokta yaşamınızda yer almasını istediğimiz her şeye düşüncelerinizle şekil verebilecek olmamızdır. Evrende benzer enerjiler birbirini çeker. Ne düşünüyorsanız sonunda o düşündüklerinizle karşılaşırsınız.

Gene bir örnek üzerinden gidecek olursak: Erkek arkadaşımızın bizi kıskandığını düşünmemiz, bir süre sonra onun bizi kısıtlaması, kıyafetlerimize karışması anlamına gelir. Erkek arkadaşımızın bizi kıskandığını düşünmek bizim düşünce alışkanlığımızdır. Düşüncenin sonunda oluşan kıskanan erkeklerle beraber olmaksa bizim döngümüzdür.

Döngülerden nasıl kurtuluruz? Yani dev mıknatısımızın bize istediklerimizi getirmesi için ne yapmalıyız?

Döngülerden çıkmak için öncelikle yeni düşüncelere açık olmalıyız. Sürekli aynı şeyleri düşünerek, farklı şeyler oluşturamayız.
Kısa bir liste yapacak olursak;

1-Her gün hayatınıza yeni bir şeyler katın,
2-Farklı tatlar, farklı hisler içinde uyanın.
3-Sürdüğünüz kokuda, yaptığınız makyajda farklılık olsun.
4- İşe gittiğiniz yolu değiştirin.
5- Daha önce dinlemediğiniz tarz bir müzik dinleyin.
6- Uzun zamandır, görmediğiniz bir arkadaşınızla buluşun, onunla farklı konulardan bahsedin…

Çin atasözünün dediği gibi her gün yeni yollardan yürüdüğünüzü düşler ama sıra uygulamaya geldiğinde gene eski bildiğiniz yoldan yürürseniz, döngülerinizden kurtulamazsınız.

Yeniliğin size kattıklarından biri de size hissettirdiği farklılık duygusudur.
İçinizde hissettiğiniz o farklılık duygusu sizi tazeleyecek, zinde tutacaktır. Her an kendinizi taşıdığınız yeni zeminlerde başka duygular hissedeceksiniz. Bu şekilde de aynılığı bir tarafa bırakıp, monotonluktan, bildik duygulardan kurtulacaksınız.

Unutmayın ki yeni döngüler yaratabilmek için an’da olmaya, an’da kalabilmek için de tazelenmeye, yeni olmaya ihtiyacınız var.

Dönme dolaptan inip, özgürce kırlarda koşmanız dileğiyle,
Images

Yolu sakinlikle buluruz. Sakinlik pasiflik değildir


En Cesur sporları yapan, rekor kırmak ya da bir şeyi başarmak için akıl almaz şeyleri yapan insanları televizyonda ya da canlı olarak izlerken biz nefeslerimizi tutarız. Ama onların son derece sakin olduklarını görürüz.
Cesaret içimizde heyecan yaratır ama davranışlarımızda sakin olmayı gerektirir.
Yolu sakinlikle buluruz. Sakinlik pasiflik değildir. Cesaret zaten pasifliğin olduğu yerde bulunamaz. Çoğu zaman cesur adımlar, sakin sabrı gerektiren anları içerir.
Sakinlikte enerji vardır. Gerektiğinde durup bekleme hali hamilelik gibidir. Bu beklemenin (Sabır) içinde yeni bir şeyin gelişip büyüdüğünün sezgisi vardır. Sabırda bir şeylere “ katlanma durumu” yoktur. Mucize beklentisi yoktur. Bir şeylere takılıp kalmak hali yoktur. Sakinlik, elinden gelen herşeyi yaptıktan sonra her şeyin kendi akışı içinde olacağını bilme duygusudur.

 Karmaşanın ortasında sakin olabilmek ile bir şeyde takılıp kalmak arasında ki fark nedir?
Sakinlik ve Pasiflik Arasındaki Farklar :

SAKİNLİK                                     PASİFLİK
Enerji Akar                                  Enerji Tıkanır
Odaklanma Vardır                      Dağılma Vardır
Rahatlama hissi yaratır              Daralma Hissi Yaratır
Olana Katılımcıdır                      Olana Seyircidir
Olanı Kabul Eder                       Olanı Yadsır
Harekete geçmeye hazırdır.      Tutulmuştur
Çözüm Odaklıdır                       Korku Odaklıdır

Hem Cesaretin heyecanını , hem de sakinliği yüreğinde aynı anda taşımak, gündoğumu ile batımı arasında yaşamak gibidir; İkisinin de güzelliğini bilerek.
İkisini uzlaştırmayı ve dengelemeyi bildiğimizde zıtlar birbirini güçlendirir ve huzur içinde birlikte olur.

Nil Gün
Images

Siz Hangisisiniz.........?

Patates , Yumurta ve Kahve

Bir zamanlar, her şeyden sürekli şikayet eden; Her gün hayatinin ne kadar berbat olduğundan yakınan bir kız vardı Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmuştu.
Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karşısına.
Genç kızın bu yakınmaları karşısında, mesleği aşçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.
Bir gün onu mutfağa götürdü.
Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve ateşin üzerine koydu.
Cezvelerdeki sular kaynamaya başlayınca, Bir cezveye bir patates, diğerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye başladı.
Kızı da hiçbir şey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karşılaşacağı şeyi görmeyi bekliyordu.
Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya başladı.
Babası onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.
Yirmi dakika sonra, adam cezvelerin altındaki ateşi kapattı.
Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabağa koydu.
İkincisinden yumurtayı çıkardı.
Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana boşalttı.
Kızına dönerek sordu: - "Ne görüyorsun ?"
"Patates, yumurta ve kahve" diye alaylı bir cevap verdi kızı.
"Daha yakından bak bir de" dedi baba , "patatese dokun."
Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.
"Ayni şekilde, yumurtayı da incele". Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.
En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi.
Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı.
Ama yine de bütün bunlardan bir şey anlamamıştı "Bütün bunlar ne anlama geliyor baba? "
Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de ayni sıkıntıyı yaşadıklarını, yani kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı.
Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermişlerdi.
Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü.
Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalınca, yumurta sertleşmiş katılaşmıştı.
Ancak kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıştı.
"Sen hangisisin" diye sordu kızına.
"Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?"
"Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin? "
"Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracakcaksın? "
"Yoksa, Kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin "

Siz Hangisisiniz.........?
Images

Sevgi Eksikliği

Sevgi eksikliği, kendini, içimizde hissettiğimiz büyük bir boşlukta gösterir. Sevgisiz kişi kayıtsız olur. Doğdukları andan itibaren, herhangi bir insanla iletişim kurmamış, en ufak bir sevgi almamış çocukları düşünün. Onları yaşamdan, ışıktan yoksun, boş gözlerle bakarken görürsünüz. Yine yaşam içinde, çökmüş, hasta dolaşan bu yetişkinler, yaşam kaynağı olan sevgiden kopukturlar. Kişinin mutluluğu, sevginin gizemli ateşine sahip olduğunun bilincinde olmasına bağlıdır. Bu ateş, güzel veya çirkin, herşeye bir anlam verir. Ruh, bu bağlantıyı kurduğunda, ışık yaymaya başlar.
Cennet sevgidir. Sevgi müziktir. Tanrısal sevgiye daldığınızda ve titreşimlerini hissettiğinizde, hayatın senfonisini anlayacaksınız.
Bir çiçeği güneş ışığından uzaklaştırınca, peşinden meydana gelen büyük değişikliği bilirsiniz. Bir varlıktan sevgiyi alırsanız, yine aynı sonucu elde edersiniz.”

Sevgi eksikliği, kişiyi, korku, üzüntü, hastalık, nefret gibi olumsuzlukla yüklü güçlere karşı korumasız bırakır. Kalbinizi sevgiye açın ve aynı anda, ışıktan kaçan bu istilacıları derin karanlıklara doğru kovalayın.
Images

An'da Olmak.

"Yaşamak nedir?" diye hep sorarız kendimize ve görürüz ki bir dizi deneyimden ibarettir.

Yaşarken yaşamak ya da “mış” gibi yapmak, karın doyurmak, dışarıda bir şeyin peşinden koşmak, düşüncelerimizi takip etmek, roller yapmak duygularımıza dokunmadan... Kısacası var olurken yok olmayı deneyimlemek.

Oysaki deneyim sadece ol’an dan ibarettir. Deneyimlerimiz ve onların oluşumu ve anlamları kelimenin içinde gizlidir ve her bir deneyimimizi ifade ederken aynı şeyi tekrarlar dururuz farketmeden. Ol’an , ol’an...Sarfettiğimiz sözcüklerle kendimize sesleniriz aslında ; anda ol, anda ol, anda kal!

Peki ne oluyor da biz an’da olamıyoruz..
Bizi kim yönetiyor? Neleri farketmiyoruz?, Neleri kaçırıyoruz?

An’da ol’mak, yaşadıklarımızın farkındalığında ve hissettiklerimizi yaşayarak ve olan’ı görerek geçirdiğimiz süreçtir. Sadece gözlemci konumunda olmak, farkındalık içinde eylemde olmak demektir.

Ol’an sadece olandır. Olanın iyisi kötüsü olmaz. Olanda hayır ya da şer aranmaz. Sadece olmuştur, olmaktadır.

Olanda anlam peşinde koşan zihindir, egodur. Ifadelerimizde kullandığımız sıfatlar olanı olduğu gibi anlamamıza izin vermez. Herkes kendi algı filtresinin sonuçlarını ifade eder.

Çok güzel, çok kötü, harika, fena değil, çok güzel, çok çirkin. Bir de düşüncelerimizi duygularla bağlantılandırırsak işte o zaman olan’ı tamamen kaçırmış oluruz.

Zihin arzularımızın yuvasıdır. Arzularımız başı sonu olmayan taleplerin bileşkesidir. Zihin sürekli bir başlangıç ya da son arar oysaki ne bir başlangıç ne de bir son vardır. Bir arzu başlar, biterken bir diğeri kendini gösterir, düşünceler onlara eşlik eder ve bu böyle devam eder gider ve zihin başka türlüsünü bilmez. Tüm arzular beklentilerimizle beslenir.