Doğuştan itibaren sürekli olarak öğrenme ve
deneyimleme durumundayız. Yaşamımızdaki her şey deneyimlemek ve hissetmek
üzerine kurulu. Kâinatta bir yaşam döngüsü var, sürekli hareket var. Sürekli
hareket olan bir ortamda biz insanoğlu zihinsel olarak kendimizi geçmişe takılı
bırakarak yerimizde kalmaya hatta geri gitmeye çalışıyoruz. Akıntıya karşı
kürek çekiyoruz ve ilerleyemiyoruz diyoruz. Akışa direnmeye çalışıyoruz. Bizim
şu anki huzursuzluğumuzun sebebi de bu;
Gelişen ve hareket halindeki dünyadaki değişime
direnmek. Gelişen değişen her şeye direnmek.
Etrafınıza bir bakın dünle bugün aynı mı?
Kesinlikle hayır. Birçok çiçek açıyor, birçok canlı doğuyor, birçok canlı
yaşamını yitiyor. Her saniye her an bir hareket var. Bahçedeki b,ir ağaç filiz
verdi, bir dal kırıldı. Dün camınız önündeki olan kuş bugün yok.
Kâinatı yaratan öyle güzel bir düzen kurmuş ki gerçektende her şey tıkır tıkır işliyor. Her şey hareket halinde doğuyor, büyüyor ve zamanı gelince bu dünyayı terk ediyor toprağa kavuşuyor ve yeniden farklı bir şey olarak yeniden dünyaya geliyor. Hiç birisi bu döngüye itiraz etmiyor, direnmiyor. Kelebekler kozadan çıkarak bir günlük yaşam için günlerce yoğun bir güç harcayıp mücadele ediyorlar.
Kâinatı yaratan öyle güzel bir düzen kurmuş ki gerçektende her şey tıkır tıkır işliyor. Her şey hareket halinde doğuyor, büyüyor ve zamanı gelince bu dünyayı terk ediyor toprağa kavuşuyor ve yeniden farklı bir şey olarak yeniden dünyaya geliyor. Hiç birisi bu döngüye itiraz etmiyor, direnmiyor. Kelebekler kozadan çıkarak bir günlük yaşam için günlerce yoğun bir güç harcayıp mücadele ediyorlar.