Sizlerle bir
hikâye paylaşayım.
Seminerlerimden
birinde bir kadın yanıma gelip “Benim kocam hiç ruhani değil" dedi.
"Ne demek
istiyorsunuz?" diye sordum.
"Tanrıya
inanmıyor ve kiliseye gitmiyor" diye yanıtladı.
"Sizce o
bir ateist mi? Tanrı’yı. İnkâr mı ediyor?" dedim.
"Evet."
"Peki, size bir şey soracağım. Ruhani olmak sizin için ne anlam ifade ediyor? Size ruhaniyet nedir?"
“Bence Tanrıya
inanmaktır. Buna mecburuz."
"Mecburiyet.
" dedim.
"Genellikle
kişiye dışardan dikte edilen bir şeyi ifade eder. Bu fikre nereden kapıldınız
?"
"Sanırım
bunu bana öğrettiler."
Hayatı
hakkında konuşmaya başladık ve hanımefendinin kendisini dininin inanç ve
otorite sistemine teslim etmiş olduğu ortaya çıktı. Bu durumun iyi ya da kötü
bir şey olduğunu söylemiyorum, sıkıntı; bu inancın kendisine kişisel olarak ne
ifade ettiğini hiç sorgulamamış olmasıyla ilgiliydi. Sadece kendisine öğretilenleri
bir papağan gibi tekrarlıyordu. Hiç zaman ayırıp, "Tanrı" kelimesinin
onun için ne anlama geldiği üzerinde düşünmemişti.
Ona,
"Kocanız ateist olduğunu iddia etmesine rağmen, ruhani anlamda neler
yapıyor?" diye sordum.
"Hiçbir şey,
bu anlamda hiçbir şey yapmıyor?"
"Peki,
ruhaniyet kavramına kafanızda sınırlar koymuş olabilir misiniz? Ruhaniyeti
sadece dua etmek ve kiliseye gitmek olarak mı görüyorsunuz? Sizin inancınıza
ait bir kilise kurulmadan önce ve insanlar kilisenizin ibadetlerini uygulamadan
Önce ne vardı? Ruhaniyeti ortaya koymanın farklı şekilleri neler olabilir?
Kocanız işe gidiyor mu? Para kazanıyor mu?"
“Evet”
"Bu,
ailenizin maddi yönden büyümesine yardımcı oluyor mu? Bu sevgi dolu bir ruhani
hizmet sayılmaz mi?"
"Evet, sanırım..."
"Peki, yaptığı,
bazı şeyleri ruhani olarak adlandırabilir miyiz?”
"Adlandırabiliriz
galiba.."
"Dünya
için bir hizmet ortaya çıkarıyor mu?"
"Evet."
"Bu
hizmet ile insanlara yardım ediyor mu?"
"Hem de
milyonlarca kişiye yardım ediyor."
"Yani kocanız
milyonlarca kişiye yardımcı olan bir is yapıyor, eğer bu ruhani bir is değilse
nedir?"
"Hiç bu şekilde
düşünmemiştim. Evet, yaptığı ruhani bir hizmet."
"İsini
seviyor mu?"
"Evet,
kesinlikle içine adanmış durumda.?"
"Yaptığı
ise olan adanmışlığı ve sevgisi, bu da ruhani bir hizmet değil mi? Yaptığı işi
sevmeyen fakat kiliseye giden birinin yaptığı şeyi seven ve isine adanmış şekilde
milyonlarca insana hizmet veren birinin daha mi ruhani olduğunu düşünüyorsun?"
"Hiç bu şekilde
düşünmemiştim. Sanırım bu ani derecede ruhani."
"Ailesini
seviyor mu? Çocuklarına düşkün mü?"
"Evet."
"Bu
ruhani bir şey değil mi?"
"Sanırım
öyle.."
"Onlara bakıp
ihtiyaçlarını karşılıyor, eğitimleri ile ilgileniyor değil mi?"
"Evet."
"Bu da
ruhani bir hizmet sayılmaz mi?"
"Evet.?
"Kocan
bugün aniden ölseydi, bunların herhangi biri seni zorlar miydi? O zaman kiliseye
gitmez miydin? Onun çocuklarınız için severek yaptığı tüm diğer şeylere ilgilenmek
zorunda kalır mıydın?"
"Evet."
"Bu da
ruhani olmaz miydi?"
"Evet."
"Ruhaniyet
konusundaki fikirlerini bir kutuya sıkıştırmış olmadığına emin misin? Belki
kocan senin tarzındaki bir ruhaniyete inanmıyordur, bu onun hiç inanmadığı anlamına
gelmez. Belki de senin Tanrı ya yüklediğin insan merkezli bakış açısından hoşlanmıyordur.
Belki de doğayı ve evrenin düzenini saygı duyulup ibadet edilecek bir şey
olarak görüyordur."
"Evet,
tam da böyle yapıyor. O doğa kanunları üzerine çalışan bir bilim insani?
"Bunun en
az seninki kadar ruhani bir yöntem olup olmadığını nereden biliyorsun?"
Astronom Carl
Sagan "Bilincimizin içinden yükselen muhteşem bir evren ve atalarımızın
hayal edebildiğinden çok daha karmaşık, zarif bir düzen görüyorum. Eğer evrenin
çoğu doğanın birkaç basit yasası üzerinden anlaşılabilirse, Tanrıya inanmak
isteyenler bu harikulade yasaları doğanın arkasında yatan bir büyük sebebe bağlayabilirler.
Bence evreni olmasını istediğimiz sekliyle değil, olduğu sekliyle anlamaya çalışmalıyız"
demektedir.
Bazı insanlar
sadece kendi dini inançlarının gerçek olduğuna inanırlar, peki ya hiç kimsenin inancı
doğru ya da yanlış değilse?
'Tanrı'ya şükür
herkes benzersizdir. Bu arada ben Tanrı’ya genel anlamda her şeyin "Büyük
Organize Tasarım?" ya da kişisel anlamda "Büyük Organize Tasarlayıcı"
diyorum. Ruhani kavram-Tanrımızın hepsi nihayetinde birbiri ile iç içe geçiyor
ve onların hepsini sevip kabul etmek için buradayız. Bunun istisnası yoktur.
Sevemeyip, varlığı için şükran duyamadığımız herkes bize Kutumuzun boyutlarını
yani bakış açımızın sınırlarını gösterir.
Dünyada, her
birimiz için sahip olduğumuz değerlerin tam tersine sahip olan bir kişi vardır.
Bizler de tıpkı parçacıklar ve anti-parçacıklar, pozitronlar ve
"negatronlar" (elektronlar) gibi kuantum fiziği uyarınca, birbirini
tamamlayan zıtlar olarak birbirimize dolanığız. Birbirinin tam tersi değerler
sistemlerine sahip iki kişiden birini negatif diğerini pozitif olarak yaftalayabiliriz.
Bir kişinin çöpü diğerinin hazinesidir. Dünyadaki bütün değerlerin toplamı ise
kendisini ilahi sevgi düzenini yaratmak için dengede tutar. İsterseniz buna 'Tanrı’nın
sevgisi ya da Büyük Organize Tasarı’mın dünyaya karşı duyduğu sevgi diyebilirsiniz.
Hayatımıza çektiğimiz
bize benzer ya da karşı değerlere sahip olan herkes bize bütünü sevmeyi öğretir.
Sevemediğimiz her şey bizim gelişmemizi engelleyen, kısıtlayan ve kendimizde reddettiğimiz
yönlerimiz ile barışıp kucaklaşmamız önleyen şeylerdir.
Bütün insanlar
içlerinde bütün insani özellikleri barındırırlar ve bütün o farklı insanları ve
farklı değer sistemlerini sevmeyi öğrenmek nihayetinde bize kendimizi sevmeyi öğretecek
bir yolculuktur. Her şeyi sevebilmeyi öğrenmek için buradayız.
Ben, ne yapmış
ya da yapmamış olursanız olun sizin sevilmeyi hak ettiğinize inanıyorum. Her ne
yapmış ya da yapmamış olursanız olun, hepiniz özü sonsuz sevgi olan küresel dengenin
bir parçasısınız.
*****************************
Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabı
Daha İyi Bir yaşam için
BİLİNÇLİ YARATMA SANATI
Sayfa : 256
******************************
Kitapları Temin İçin : cekimyasasi@hotmail.com
Tel/Whatsapp : 0 553 06 00 464
0 yorum: