Yaşam insanların anne karnına düştükten bu dünyadan ayrılana kadar yapmış oldukları kendini anlamlandırma yolculuğudur. Bu süreç 24 saatlik dilimlere halinde yaşanır.
Çoğunlukla da bu 24 saatlik dilimlerde yapılanlar tekrar eder. Bu nedenle de yaşam bir anlamda bu 24 saatlerin toplamı olarak ortaya çıkar. 24 saat içerisinde yaptıklarımızla kendimize bu dünyada anlam yüklemeye ve konum yaratmaya çalışırız.
Anlam yüklerken çoğunlukla kendimize
diğer insanları ve onların yaptıklarını ve onların davranışlarını referans
alarak bağlantılamalar yaparız. Bağlantılama anlamın en büyük gerekliliğidir.
Bir şeyle bağlantılamadığımız şey bir konuma ve anlama sahip olmaz.
Kişilere, olaylara, nesnelere veya maddelere yüklenen anlamların bir kısmı toplumsalken büyük bir kısmı kişiye özeldir. Kişiye özel demek kişinin yaşamındaki bir kişiyi, nesneyi, maddeyi veya şeyi zihinsel olarak bir kategoriye dâhil edip önem ve öncelik durumunu belirlemesidir. Bir şeyleri kendisi için kutsal yapmasıdır. Bu kimi için sağlık, kimi için para, kimi için saygı, kimi için özgürlük veya kimi için inek dahi olabiliyor.
En büyük sorun anlamları ve
bağlantıları kendimizin oluşturduğunu unutup onları bizim dışımızda bir yerde
konumlandırarak onların lehine ve aleyhine savunma yapmamız ve onlarla mücadele
içerisine girmemizdir. Yaşamımızdaki bir şeyleri kontrol etmek için bu gerçek
olmayan anlam ve bağlantılamaları kullanmamızdır.
H.Ş.: Ne istiyorsun?
X: Gerçekleşmek, Daha gerçek olmak.
H.Ş.: Ol. Bunun için neye ihtiyacın
var?
X: Cesaret, güç, sevgi. Bilmek,
yapabilmek. Anahtarlar.
İnsanlık, dünya, evren benden ne istiyor? Neden
yapamamak beni huzursuz ediyor.
H.Ş.: Bütün bunların hepsi senin
karar ve sonuçlandırmaların. Ulaşılan şeyi değersiz yapmamak için icat edilmiş
şeyler.
X: Yani inkâr ediyorum. Ben bütün
bunlara sahibim.
H.Ş.: Hayır. Sadece eksik olduğuna
karar vermişsin. İkisi arasında fark var.
Şu soruyu sorabilirsin; “Cesaret’ e hangi
anlamı yüklüyorum? Ve niye yüklüyorum?
Bu anlamı değerli kılarak neyi
kontrol ediyorum?
Kendimi nerede cesaretsiz olarak
etiketledim?”
X: Ooo çok yerde
H.Ş.: Bu şekilde etiketlemesem ne
yaparım, nasıl davranırım?
X: Korku vardı.
H.Ş.: Hangi korkuların seni böyle
davranmaya itiyor?
X: Dışlanma olabilir.
H.Ş.: Cesareti tek bir tanıma
indirdiğinde kendini kilitlersin. Cesaretin en genel tanımı; “korkularına
rağmen adım atabilmektir.”
X: İşte ‘ona rağmen’ i aşamamışım. Bunu
değiştirebilir miyim? Değiştirebilirsem nasıl?
H.Ş.: Eğer adım atamıyorsan korkunu
kabul et. Kendini yargılama. Sorun
yaratan şey adım atmaman değil adım atmadığın için kendini yargılamandır.
Kendini yanlış kılmandır. Kendine dürüst ol. Adım atmak zorunda değilsin.
Kendine hangi korkuların nedeniyle adım atmadığını itiraf et. Bir süre sonra o
şeyin senin duygu durumun üzerindeki etki azalacaktır.
X: Evet korkağım kabul. Durayım. Durunca
ne oluyor?
H.Ş.: Bahsettiğim şey; ‘Adım atmak zorundayım’
zorunluluğuna takıldıkça kendini yargılamaya devam edecek olduğundur. Kendini
yargılamayı durdur. Ya da gereken adımları at. Birçok insanın yaptığı şeyi yapıyorsun; Adım
atmak yerine kendini yargılamak ya da suçlamak sana daha kolay geldiği için
kendini yanlış ve hatalı kılıyorsun.
X: Evet hırpalıyorum boş yere.
H.Ş.: Çünkü yapacak daha iyi bir
şeyin yok. Duygusal boşluktasın. Kendine anlam yükleyecek ve seni meşgul edecek
bir şeyler arıyorsun. Bu bir seçim. Ne
yaptığını gör. Neden yaptığını sorgula. ‘Buna gerçekten ihtiyacım var mı? Bu
benim hayatımda ne yaratıyor?’ diye sor.
Birçok insan yaşamındaki boşluğu
doldurmak için suni anlam, bağlantı ve meşguliyetler icat ediyor. Böyle bir şey
yaratmak veya yarattığımızı önemli ve değerli kılmak doğru ya da yanlış değil
sadece kişisel bir seçimdir.
Farkında olunması gereken şey bu icatlarımızın
yaşamımıza olan etkisidir.
Nasıl etki ettiğidir?
Duygu durumumuzu nasıl etkilediğidir?
Yaşamımızda ne yarattığıdır?
Enerjimizi nerelere koyduğunuzu fark
ederek enerjimizi emen, bizi aşağı çeken gereksiz şeylerden uzak durmak daha
verimli ve tatminkâr bir yaşam sağlayacaktır.
Yaşamımızda ortaya çıkan boşluklarda
hangi davranış biçimlerini sergilediğimizi fark etmek çözümün ilk adımıdır. Devamında
ise boşluk durumunda o şekilde davranmamıza neden olan zihnimizin karşılaşmak
veya düşünmekten kaçındığı durumları bulmak ve onları çözümlemek gerekir. Geçmişe
ait olumsuz duygu durumlarını çözüğümüzde çoğunlukla boşluktan kaçınma
ihtiyacımız azalacak ve yaratım için daha fazla zaman ve enerjimiz olacaktır.
Bundan daha iyi nasıl olur?
Başka neler mümkün?
Halis Şahiner
Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabı
Daha İyi Bir yaşam için
BİLİNÇLİ YARATMA SANATI
******************************
Kitapları Temin İçin : cekimyasasi@hotmail.com
Tel/Whatsapp : 0 553 06 00 464
0 yorum: