Seda Diker son yayınlamış olduğu Haz Kitabı ile ilgili gelen mailerle ilgili yorumu gözüme ilişti ve paylaşmak istedim.
********************************************************************
Hepinize Merhaba,
En son yazdığım ve tamamen cinsellikle ilgili olan
HAZ adlı kitabımın yayınlanması ile birlikte pek çok mail almaya başladım.
Kadınlardan geldiği gibi bu kez erkek okurlarımdan da yorumlar ve sorular
geldi. Öncelikle hepinize, ilginiz için çok teşekkür ediyorum.
Bazılarına ara ara bilgileri detaylandırarak cevap
yazmak istiyorum. İsim vermeden de olsa, hem yazan kişilerin hem de herkesin
kafasındaki soruları cevaplamak istiyorum.
ERKEK OKURLARIMDAN CİNSEL TECRÜBELER...
ERKEK OKURLARIMDAN CİNSEL TECRÜBELER...
Şehvet duygusu önemlidir. Tutku da öyle... Güzel
bir cinsellik için çok gereklidir. Ama maalesef uzun vadeli tutamazsınız. Yani
durmuş oturmuş bir evlilik ya da ilişkide, tutku azalmaya mahkumdur. Şehvet
oluşabilir ama yardımcı pek çok oyuna ihtiyaç duyulmaya başlanır.
Sorulardan bir tanesi, şehvet ve tutkuyu uzun
vadeli nasıl hissedebiliriz, idi.
Birkaç erkek okurumdan şuna benzer hikayeler
aldım.
"Eşim ile cinselliğimiz uzun sürmüyor. Ama Seda Hanım, zaten ben istesem bile, yani çabuk boşalmasam bile, karım bunu istemez. Bana kızar. Kabul etmiyor. Bir an önce gelmemi istiyor."
"Eşim ile cinselliğimiz uzun sürmüyor. Ama Seda Hanım, zaten ben istesem bile, yani çabuk boşalmasam bile, karım bunu istemez. Bana kızar. Kabul etmiyor. Bir an önce gelmemi istiyor."
Bir başka ortak öyküde şu tema var:
"Eşimi aldatıyorum. Ama günübirlik ve aşık
olmayacağım kadınlarla. Onlar yatakta benden FAHİŞE muamelesi istiyorlar. Benim
de hoşuma gidiyor. Onlar da mutlu oluyorlar. Ama ben buna çok
şaşırıyorum."
Bir başka ortak tema ise şu:
"Aşık olduğum kadınla birlikteyken performans
endişesine kapılıyorum. Ve bu sefer sertliğimi koruyamıyorum. Ve kendimi
pornografik öyküleri hayal ederken buluyorum. Ancak o zaman iyi geliyor. Belki
de ona fahişe muamelesi yapamasam da, yaptığım kadınlarla olan beraberliklerimi
düşünüyorum."
Bu arada fahişe muamelesi isteyen kadın, aşık
olduğu erkeğin bunu kendisine uygulaması durumunda, eğer ilişki oturmamışsa,
tam tersine alınganlık yaşamaya başlıyor.
ŞEHVETİN YÜKSEĞİ BAĞIMLILIK YAPAR...
Duygular sinüs eğrisi gibidir. Bir eksen düşünün.
Hayalinizde bu eksen için yatay düz bir çizgi çekin. Burası denge noktanız olsun.
Sonra bir yukarı bir aşağı doğru salınan eğriler şeklinde bir çizgi hayal edin.
Şehvet ve tutku alt boyutta yaşanan, sıradan cinsellik için idealdir. Çünkü alt
boyutlarda oluşan eğriler, eksenin çok çok üstüne çıkar ve kişiye inanılmaz
yüksek ama çok kısa süren hazlar yaşatır. İşte tepe noktalarında yaşanan
duygulardan bazıları şehvet ve tutkudur.
Ama duygunuz eksenin ne kadar üstüne çıktıysa, o
derece altına inmeye mahkumdur. Bu, doğanın ve duyguların matematiğidir. Kaçış
yoktur. Buraya düştüğünüzde cinselliği hiç istemezsiniz. Ya da ayık kafayla
diyelim...
Sevgili Teoman'ın bir şarkısı vardı.
Hatırlarsınız. İçmeden birbirimize dokunamaz olmuştuk diye sözleri olan...
İşte tıpkı bunun gibi, hevesiniz kaybolur, hatta
belki de canınız sevişmek istemez. Ya da o kişiye bunu yönlendirirsiniz. Ya da
onun ne kadar olumsuz yönü varsa birdenbire hatırlamaya başlarsınız.
Tüm bunlar, sadece tutku ve şehvetten medet
ummaktan kaynaklanır.
Tutku ve şehvet duygusunun hepimiz için derin
duygusal bellekten kaynaklı bir düğmesi vardır. Bu düğme, çoğunlukla çocukken
toplu bilinç, ailevi değerler, çevre ve dini ve ruhsal öğretmenlerimizin kendi
bilinçaltlarındaki yargılardan oluşur. İlk kez cinselliği tecrübe etmeye
başladığımızda ise, bunun yasak, günah ya da ayıp olduğunu var sayarız.
Erkekler için de durum çok farklı değildir. Onların tecrübelerine göz yumulsa bile, birlikte olabildikleri kadınları 'fahişe', 'orospu' diye adlandırmak, hatta küfürlerin içinde, sokak dilinde bu kelimeleri sıkça aşağılamak üzere kullanmak, büyümenin sancıları arasında yer alır.
Erkekler için de durum çok farklı değildir. Onların tecrübelerine göz yumulsa bile, birlikte olabildikleri kadınları 'fahişe', 'orospu' diye adlandırmak, hatta küfürlerin içinde, sokak dilinde bu kelimeleri sıkça aşağılamak üzere kullanmak, büyümenin sancıları arasında yer alır.
Kadınlar ise fahişe olarak adlandırıldıkları, ve
dolayısıyla kısıtlandıkları hareket ve eylemleri önce yapmaz, sonra onları
yapmaya karar verdiklerinde ise kafalarında fahişe olmakla iyi sevişmek, ya da
kadın olmak arasında sıkı bir bağ kurarlar.
Ve erkek, çoğu zaman PORNOGRAFİK öykü ve resimlerle mastürbasyon yapmayı öğrenerek ya da parayla çalışan bir seks işçisi ile ilk deneyimlerini yaşamışsa, bu kez erken boşalmak ya da kadını hazırlamadan, sert biçimde kendi boşalmasını sağlayarak cinsellik yaşıyor. Boşalmayı tek hedef olarak alabiliyor.
KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN
Ve erkek, çoğu zaman PORNOGRAFİK öykü ve resimlerle mastürbasyon yapmayı öğrenerek ya da parayla çalışan bir seks işçisi ile ilk deneyimlerini yaşamışsa, bu kez erken boşalmak ya da kadını hazırlamadan, sert biçimde kendi boşalmasını sağlayarak cinsellik yaşıyor. Boşalmayı tek hedef olarak alabiliyor.
************************************************
KONTROL SENDE kitabımı satın alarak hayatınıza katkıda bulunmak ister misiniz?
KENDİ KENDİNİZİN YAŞAM KOÇU OLUN
***********************************************
ERKEKLERİN İŞİ KOLAY DEĞİL...
Kadın olmanın zor olduğu ülkemizde, emin olun ki
erkek olmak da bir o kadar zordur. Onların omuzlarına çok fazla yük yüklüyoruz.
Onlardan, kadın nasıl davranırsa davransın, hatta kadın gibi dişi gibi
davranamasa bile, erkeksi bile olsa, yatakta kadını arzulamasını, çok iyi bir
performans sergilemesini bekliyoruz.
Sağlıksız ve korkularla büyütülmüş bir toplumda,
korkunun ilk vuracağı yer, cinsel enerjimiz ve performansımızdır.
Flört etmek harika bir duygudur. Belki de cinsel
enerjimizi aktive edebilen bir eylemdir. Ama flört etmek. Türk erkeği
tarafından, hemen o kadını yatağa atmak olarak değerlendiriliyor. Eğer erkek
yeterince tecrübeli ya da kadını çok iyi tanımış değilse...
Bu, şehvet ve tutku duygularının bağımlısı haline
gelmeye başlamış, ya da bu kıymetli iki duyguyu nasıl kullanacağını tam
bilemeyen kişiler için tehlike yaratır.
Bu iki duyguyu çok kolay hissederiz. Sadece
kişinin bedenine bakarak, çekiciliğini hayal ederek, belki pornografik
beklentiler ve düşüncelerle bunu yakalayabiliriz.
Bu duygular bağımlılık yaparlar. Kafa yaparlar. Bazen bu yapay sayılabilecek hazzı artırabilmek ya da uzun vadeli tutabilmek için sadece bedensel arzularla, ilişki ya da derinleşme arayışı olmaksızın, yakınlık hissettiğimiz bir enerjinin varlığını gördüğümüz kişilere yaklaşırız.
Bu duygular bağımlılık yaparlar. Kafa yaparlar. Bazen bu yapay sayılabilecek hazzı artırabilmek ya da uzun vadeli tutabilmek için sadece bedensel arzularla, ilişki ya da derinleşme arayışı olmaksızın, yakınlık hissettiğimiz bir enerjinin varlığını gördüğümüz kişilere yaklaşırız.
Oysa bundan daha uzun vadeli ve çok daha yüksek
hazları hiç tatmadık.
Halbuki daha yüksek ve çok daha keyifli, üstelik daha uzun süren hazlar da var. Ve eğer istersek bunu yakalayabilir, öğrenebiliriz.
Halbuki daha yüksek ve çok daha keyifli, üstelik daha uzun süren hazlar da var. Ve eğer istersek bunu yakalayabilir, öğrenebiliriz.
HAZ kitabımda bahsettiğim İlişki ve Cinsellik
Piramidindeki en alt seviyede, tutku ve şehvete daha çok bağımlı oluruz.
Oradaki duygu eğrileri eksenden çok daha yukarı çıkar. Ve çok daha fazla aşağı
iner. Çok daha fazla değişken oluruz. Çok daha fazla kendimizden taviz vermeye,
asıl bizi doyurabilecek başka güzellikler için kendimizi yormamak adına
kaçınırız.
Benim oğlumun bile zorluk gerektiren herhangi bir
iş için dediği gibi...
"Anne hiç kasamam şimdi"
Oysa bu kasmadan kısa vadeli, hatta bedensel ama
yüksek tutku ve şehveti paylaşmak ya da denemek, çok genç yaşlarda yaşanıp
bitmeli. Kişi 40 yaşına geldiğinde, artık hayatın daha güzel renklerini
keşfetmeye hazır hale gelmeli.
Erkek üzerinde çok fazla baskı oluşturduğumuzu
fark etmeliyiz. Kadınların üzerindeki baskı zaten belli ve herkes biliyor. Ama
erkeğin neden sorumluluk almaktan kaçtığı sadece duygusal bir özürden değil,
toplum olarak ikiyüzlü yetiştirme tarzımız sebebiyle oluyor.
Bir erkeğin aşık olduğunda, sevdiği kadının
kendisini başka bir erkeğin performansıyla kıyaslayacağından endişe etmesi
kadar doğal bir şey olamaz. Ya da onu yeterince mutlu edememe kaygısı... Ya da
onun kendisini terk edebileceği endişesi...
Bunlar, en az kadınların kaybetme korkusu kadar gerçektir. Ama erkeğin omuzuna yüklenen "güçlü ol" emri, açıkça konuşulmasa bile, erkeğin korkularıyla yüzleşmeden, sadece onları bastırıp halının altına süpürerek yaşamasına sebep olabiliyor.
Biz kadınlar kendimizi güçsüz hissettiğimizde avaz avaz ağlarken, onlar başka yan yollar arayıp bulmak zorunda kalıyorlar.
Bunlar, en az kadınların kaybetme korkusu kadar gerçektir. Ama erkeğin omuzuna yüklenen "güçlü ol" emri, açıkça konuşulmasa bile, erkeğin korkularıyla yüzleşmeden, sadece onları bastırıp halının altına süpürerek yaşamasına sebep olabiliyor.
Biz kadınlar kendimizi güçsüz hissettiğimizde avaz avaz ağlarken, onlar başka yan yollar arayıp bulmak zorunda kalıyorlar.
Aslında, erkekler için korkuyu tamamen silmek,
kadınlara göre çoook daha kolay çoook daha kısa ve çook daha zihinsel
tekniklerle gerçekleşebiliyor. Yeter ki istesinler. Çünkü korku, her insanda
var olan bir şey. Doğal. Gerçek. Ve etkileyici.
Ve onu tamamen silmek de bir o kadar gerçek. Ama biraz zahmetli.
Ve onu tamamen silmek de bir o kadar gerçek. Ama biraz zahmetli.
Eğer şehvet ve tutkunun tatlı ama bir o kadar da
sıkıcı kısır döngüsünden çıkmayı merak ediyorsanız, biraz olsun korkularınız
üzerinde çalışmaktan kaçınmamalısınız.
Seda Diker
************************************************
Daha fazla yaratım aracı ve bilgi için kitaplarımı satın alarak hayatınıza katkıda bulunmak ister misiniz?
Bilinçli Yaratma Sanatı Kitabı
Daha İyi Bir yaşam için
BİLİNÇLİ YARATMA SANATI
******************************
Kitapları Temin İçin : cekimyasasi@hotmail.com
Tel/Whatsapp : 0 553 06 00 464
0 yorum: