Geçenlerde, bir grupla yaratım
hakkında konuşurken, katılımcılardan biri bana, “Hayatın gerçekleri var. Benim gelirim belli ve bu nedenle de ömür boyu,
istediğim milyon liralık villaya ve lüks arabaya sahip olamam.” dedi. Bu
düşünceyi, o kadar güzel sahiplenmiş ve o kadar güzel savunuyordu ki, ona
farklı alternatifler gösterip her “yapabilirsin,
olabilirsin” dediğimde, o, benim sunduğum şeylerin yanlış olduğunu ve
onları nasıl yapamayacağını bana ispat etmek için yeni mazeretler öne
sürüyordu.
En
sonunda ona şunu söyledim; “Bir dakika,
ben sana yapabilme ve olabilme yollarını göstermeye çalıştıkça sen onları
çürütmeye çalışıyorsun. İstediğin şey nedir? Sahip olmak mı? Yoksa nasıl sahip
olamadığının hikâyesi mi? Bu düşüncelere sahip olmak, hayatında ne yaratır? Bu,
bir şey yapamadığın ve yaratamadığın durumu yaratır. Yaratmak istediğin şey, bu
mu? Neden enerjini bu düşünceyi, kendine inandırmak için harcıyorsun ki?
Enerjini, nasıl yaratabileceğin üzerine yoğunlaştırsan ne yaratırsın? Kendine,
nasıl yaratabileceğini anlatsan kim olurdun?”