İnsanlık tarihi teknolojik olarak çağ atlamış olmasına rağmen psikolojik olarak ne yazık ki o değişimi yakalayamamıştır. Hala korku endişe ve kaygılarımız psikolojik olarak zihnimizi ve bedenimizi kontrol ediyor. Farkında olsak ta olmasak ta durum ne yazık ki böyle. İçimizde korku ve endişelere sahip küçük bir çocuk var. Ve kararlarımızın birçoğunda o söz sahibi olarak bulunuyor.
Sorun bu durumla ilgili mevcut gerçekliği
anlamadan sorunlarımız için günlük çözümler üzerinden bir şeyleri değiştirmeye
çalışan olmakta yatıyor. Yaşam çocukluğumuzun büyütülmüş haliyle tekrarından
başka bir şey değil. İnsanın en büyük içgüdüsü bilindik olanı devam
ettirmektir.
Beynimizin ve zihnimizin
çalışma dinamiklerini ve stratejilerini anlamadan diğer insanların bize çözüm
olarak sundukları şeyleri gerçekmiş gibi kabul edip onu kendi dünyamızda ortaya
çıkarma mücadelesi içinde olmak ne yazık ki insanın kendisini daha kötü
hissettirmekten başka bir şeye yaramıyor.
Geçenlerde bir kişi ile konuşuyordum. “Nasılsın” dediğimde yaşamın sıkıntılı ve rahatsız edici olduğunu söyledi.
Kendisine şunu sordum;
“Yaşamın sıkıntılı ya da sıkıcı
olduğunu nasıl anlıyorsun?”