Images

İletişim Yeteneğini geliştirme

iletişim kurma

Zaman takıntısı, hız ve iş konusundaki açgözlülük, insanlara ve değişime yönelik önyargı ve nefret, utangaçlık, sürekli ego tatmini peşinde koşmak, yalnız kendini düşünmek, kendi kendine yapılan negatif konuşmalar, had safhadaki seçenek sayısı, gelecek takıntılarının yanı sıra geçmişi eşeleyip durmak ve geçmiş yaşanmışlıkları ya da inançları sürdürebilmek için yoğun gayret içinde olmak, bu nedenle de bugüne ve her gün yeniden oluşmakta olana uygun davranmamak.
Bütün bunlar bizim birbirimizle bağ kurmamızı, birbirimizi anlamamızı ve uyum içinde yaşamamızı tehlikeye atan yanlış davranış kalıplarıdır ve sevgiyle, nezaketle yerlerine yeni davranış ve düşünüş kalıplarının yerleştirilmesi genel toplumsal ve bireysel sağlık için çok ama çok önemlidir.
Bu yüzden artık en iyiler sınıfına girmeli ve iletişim yeteneklerinizi en yüksek seviyeye taşımalısınız.

1- Sözcüklerinizi yönetin

İçinde bulunduğunuz durum ne olursa olsun daima saygı çerçevesi içinde iletişim kurun. Bu karşınızdakinin ihtiyaçlarını göz önünde bulundururken, aynı zamanda ağır başlı olmanızı gerektirir. Aşağıdaki maddeleri uygulamayı deneyin: Konuşmakta olduğunuz kişinin neyi duymak istediğini belirleyin. Sadece gerçekleri mi istiyor? Anekdotlardan hoşlanır mı? Karşınızdaki kişinin duymak istediklerini söyleyerek yaptığınız bir konuşmada sözcükleriniz çok daha fazla değer kazanır. Karşınızdaki kişiye değil, sorunlara odaklanın. Siz veya o ne kadar kızgın olursanız olun, karşınızdaki kişi yerine sorunlara saldırmak başarılı olmanın tek yoludur. Aynı kişiyle gündelik hayatınızda çok sık iletişim kurmanız gerekiyorsa, bu kişinin e-mail’i mi, telefonu mu yoksa yüz yüze konuşmayı mı tercih ettiğini öğrenin. En kaprisli insanlar bile nasıl iletişime geçmekten hoşlandıklarının sorulmasından memnuniyet duyarlar.

2- Kültürler arası iletişim kurmayı öğrenin

Kültürel ve etimolojik bariyerler konuşmalarınızın gereğinden farklı olmasına yol açabilir ve iki tarafa da zarar verebilir. Başka kültürlerden olan kişilerle düzgün iletişim kurabilmek için aşağıdaki önerileri inceleyebilirsiniz: Yüksek sesle değil, yavaş konuşun. Sesinizi yükseltmek çok nadir durumlarda karşınızdakinin sizi daha iyi anlamasını sağlar. Karşınızdakinin hiçbir şey bilmediğini varsayın ve spesifik olun. Siz işlerin nasıl yürüdüğünü biliyor olabilirsiniz, fakat herkes bilmiyor. Bu yüzden konuşmanızın başarısını garantilemek için karşınızdaki kişiye her detayı verin. Yazılı iletişimi tercih edin. Bir e-mail daha iyi anlamak amacıyla tekrar tekrar okunmaya el verişlidir.
Eğer bu yolu seçerseniz karşınızdaki kişi ile periyodik olarak telefonda da iletişime geçin, böylece tavrınızı daha net ortaya koyabilirsiniz. En temel usulleri aklınızdan çıkarmayın. Her şey ters gittiğinde bile teşekkür etmeyi bilin ve gerektiği zaman özür dilemekten çekinmeyin.

3- Karmaşık fikirleri iletmeyi bilin

Her şeyi açıkça belirtmek veya vermeniz gereken bilgileri organize edip küçük gruplar halinde listeledikten sonra numaralandırmak işinizi çok kolaylaştıracaktır. Bu sayede dinleyicilerin beklentilerini karşılama ve iletmek istediğiniz bilginin anlaşılma ihtimali yükselir. Bu durumu şu örnekle açıklayabiliriz: Eğer bana ulaşmanızın 4 yolu mobil telefon, e- mail, otel telefonu ve ofis telefonu derseniz size ulaşmak isteyen kişiler bu 4 yoldan 3′ünde bile başarılı olsalar, size daha fazla seçenek sunduğunuzu ama sözünüzü yerinize getirmediğinizi hatırlatırlar. Bu yüzden bilgileri sıralamak ve organize etmek hem eksik bilgi vermenizi engeller, hem de anlaşılma ihtimalinizi arttırır. Sonuçların ne kadar etkili olduğunu görünce şaşıracaksınız!

4- Yüz yüze iletişim kurmayı tercih edin

E-mail sayesinde yüz yüze iletişime geçme zorunluluğu azalmıştır. Masanızda oturup telefon veya e-mail ile iletişime geçmenin daha verimli olduğunu düşünüyor olabilirsiniz, ancak bu durumun bazı dezavantajları vardır. Kendinizi izole etmek gerçek anlamda verimli iletişim kurma yeteneklerinizin kullanılmamasına yol açar. E-mail’den faydalanmanın sınırını aşmayın ve düzenli olarak yüz yüze toplantılar talep edin. Yüz yüze iletişime geçmek niçin bu kadar önemlidir? İlk olarak e-mail’de tavrınızı ortaya koymanız zordur. Ayrıca, insanlar konuşurken göz teması kurmayı ve karşılarındakinin vücut dilini anlamaya çalışmayı sever. Sonuç olarak doğal iletişim yönleri daha açık ve güçlü bir şekilde iletişim kurmanızı sağlar.

5- Görünümünüze dikkat edin

Görüntünüzün de en az sizin kadar konuştuğunu asla unutmayın. Kıyafetlerinizin sizin hakkınızda neler dediğini biliyor musunuz? Örneğin yaratıcı bir reklam ajansında çalışırken koyu ve yünlü bir takım elbise giyip eski bir saç kesimi yaptırarak Bay Tutucu olmanız aynı zamanda Bay İşten Çıkarılması Gereken olmanız anlamına gelir. Aynı durum bankada çalışan bir bayanın çok abartı giyinip gösterişli takılar takması örneği için de geçerlidir. Unutmayın ki konsept her şeydir.

6- Daha iyi iletişim kurmanın yararları

İletişim yeteneklerinizi geliştirmek çok ciddi bir avantajdır. Gelişme göstermeniz istediğiniz kariyere adım atmaya başlamanız anlamına da gelir. Daha iyi iletişim kurabilen kişiler daha başarılı ve sorumluluk almaya daha uygun kişiler olarak görülür ve bu kişiler genlikle zamlarla ve terfilerle ödüllendirilirler.
Images

Kendini değiştir Hedefini 12 den vur!

Önce biz değişeceğiz. Ama geniş anlamda bir değişim ve paralelinde bir gelişim hedeflenmişse bu yetmez. Sağlam, aklı başında bir vizyon ve bu vizyon için enerji şarttır.
Değişimden, değişmekten söz açıldığında “Değişim, değişmeyen tek şeydir” ya da “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir” şeklindeki ifadeleri pek çoğumuz hemen anımsarız. Değişimi en net ve en açık şekilde açıklayan bu söylemlerin ışığında rahatlıkla söyleyebiliriz ki, bu eylem şarttır. Yani değişime, değişmeye mecburuz. Peki önemi sıklıkla vurgulanan bu değişim kavramı neden şart? Bu sorunun cevabı aslında çok açık. Çünkü değişmezsek, değiştirmezsek; yenilenemeyiz, gelişemeyiz, ilerleyemeyiz.
Bu hayatın çok güzel bir yerinde, çok özel şartlara sahip olmuş olabiliriz. Ancak zaman ilerledikçe bulunduğumuz noktada kalır ve daha ileriye gitmeyi hedeflemezsek ne kadar özel bir konumda olursak olalım, belli bir zaman sonra içinde bulunduğumuz durumumuzu da koruyamadığımızı görürüz. Bu gerçeği göz ardı etmemek çok önemlidir. Aslında bu gerçeği göz ardı etmemek ya da bir başka ifadeyle bu gerçeğin farkında olmak tek başına yeterli değildir. Çünkü harekete geçilmezse bu farkındalık hiçbir işe yaramaz. Değişim için hareket şarttır. Sonuç olarak şunu unutmamak önemli; olmamız gereken şeyi olduğumuz gibi kalarak olamayız (Max de Pree). Değişmesi gereken her şey değişmeli. Belki de ilk etapta kendimiz. Çünkü değişim sürecini gerçekleştirecek olan bireyin değişmeye ihtiyacı varsa ve bunu başaramıyorsa zaten yola çıkılamamıştır. Bu sürecin başarılı sonuçlar vermesi belli başlı şartlara bağlıdır. Evet, önce biz değişeceğiz. Ama geniş anlamda bir değişim ve paralelinde bir gelişim hedeflenmişse bu yetmez. Sağlam, aklı başında bir vizyon ve bu vizyon için enerji şarttır. Sahip olunan bu enerji ile harekete geçilmelidir. Çünkü eylem olmadı mı vizyon bir rüyadır. Vizyon bu eylemin sebebidir, yani vizyon olmazsa eylem zaman öldürmektir. Sadece eyleme sahip bir vizyon dünyayı değiştirebilir.
Hedefi Vurmak, Hedefe Ulaşmak
Değişmezsek, değiştirmezsek gelişemeyiz dedik. Vurguladığımız gibi, zaten değişimin asıl amacı da sürekli gelişimdir. Bu iki kavram birbirini tetikler niteliktedir. Bir kişi değişim ve gelişim sürecini yaşamaya başladığında, bu durumun devamı için de çalışmalarını aralıksız sürdürür. Çok geniş anlamda düşünebiliriz bu kavramları. Kişisel gelişim, sosyal gelişim, her türlü maddi ve manevi gelişim… Aslında, bir anlamda hayatın her alanında güçlü olabilmektir de diyebiliriz. Kişi değiştikçe geliştiğini görmüştür ve bu gelişim sürecinin durmasını, duraksamasını istemez. Değiştikçe gelişir, geliştikçe değişir. Bu durum kişisel başarısını artırmakla beraber çevresini de etkilemeye başlayacaktır; çünkü hem bu birey hem de çevre bu gelişim süreci için karşılıklı hareket etmeye başlayacaktır. Kişi çevresini değiştirmeye çalışırken, çevresi bu durum karşısında olumsuz bir duruş sergilemez, aksine bu değişim ve gelişim için isteklidir.



Keşfedilmeyeni Keşfet
  Pozitif değişim için sahip olmamız  fereken erdemlerin başında sabır gelir. İsteklerimizi bir anda elde edemeyebiliriz. Ve vurguladığımız istekler sıradan ve basit olmayan nitelikli düşüncelerin ürünüdür. Ayrıca değişim ve beraberindeki gelişim sürecinin sürekliliği, sürülen hayatın kalitesini ne denli artıracak, bu durum yaşandıkça idrak edilebilir. Öncelikle inanmalı, daha sonra yapılması gerekenleri büyük bir özenle yapmalıyız. En sonunda da sabırla gelişmeleri beklemeliyiz. Tüm bu hamlelerin ardından, her şeyin olumlu yönde değiştiğini izlemek, sürpriz olmayan sonuç olacaktır. Bu andan itibaren tek bir şey yapmanız gerekir; bu hazzın tadını çıkarmak…
     “Uzakdoğu’da yetişen bir bambu türü olan Moso, dikildikten sonra, 5 yıl boyunca en ideal şartlar altında dahi hiçbir gelişme göstermez. Sonra sihirli bir el dokunmuş gibi, birdenbire günde 40-45 cm kadar büyümeye başlar ve nihayet 6 hafta içinde yaklaşık 27 metrelik boyuna ulaşır. Aslında sihir değildir yaşanan. Moso ağacının duruyormuş gibi yapıp birdenbire büyümesinin sebebi, 5 yıl boyunca toprağa sabırla saldığı yüzlerce metrelik kökleridir.”
Farkını yansıt, değiş, geliş, keşfedilmeyeni keşfet, yücelerin içinde yüksel. Sonunda tek ol! Çünkü…
Bir sır daha var, çözdüklerinden başka
Bir ışık daha var, bu ışıklardan başka
Hiçbir yaptığınla yetinme, geç öteye
Bir şey daha var, bütün yapıtlardan başka…
(Ömer Hayyam)
Images

Gülümse, Odaklan, Değiştir

Şu ana kadar anlamış olduğunuz gibi G.O.D. Gülümse, Odaklan, Değiştir anlamına gelmektedir.
   Size gereken üç basit cümledir (gülümse - odaklan - değiştir) hayat aslında bu kadar BASİTtir. Dikkat edin KOLAY demedim, basit dedim. Eğer oyunu kurallarına göre oynamıyorsanız, oyun oldukça ZOR bir hal alabilir. Kendinizi son derece kolay kapana kısılmış bir fare gibi hissedebilirsiniz.G.O.D. sistemi sizin kapandaki fare gibi aynı tekerleğin içinde dönüp durmanızı durdurmak için tasarlanmıştır.



Bakın hayat nasıl çalışır,

İlk olarak EGO oyunun ilk anından son anına kadar oyunun içindedir. Ego'nun işi elinden her geldiğinde bu oyunu yönetmektir. Ego oyunu yönettiği sürece sizler etrafınızda olup biteni "aynı filmi tekrar tekrar seyrediyormuşçasına" gözlemlemeye başlarsınız.

- Sürekli parasızlık, arada para gelse bile hemen gider. İki yakanız bir türlü bir araya gelmez.
- Sevgililerinizle hep aynı tür sorunlar yaşayıp durursunuz. Sonunda uzun yıllar sonra "üff bıktım bu heriflerden hepsi aynı bok" demeniz çok normal.
- Ailenizle hep aynı konularda problem yaşarsınız. Size göre suçlu onlar. Acaba gerçekten öyle mi???
- Kendinize güveniniz yoktur. Sürekli başka insanların sizi ONAYLAMASI ihtiyacı duyarsınız. Bir gün her şey harika giderken iki gün sonra birden her şey üstünüze üstünüze gelmeye başlar.
- Olan şu.. Ego size aynı filmi tekrar tekrar seyrettiriyor.
- Gelin size kendi hayatımdan bir örnek ile ne demek istediğimi daha basit bir şekilde anlatayım.

Images

Hayatınızı Keyiflendirecek Öğütler

1. Vücudunuza dar gelen kıyafet giymeyin.
2. İlaçla yaşamaktan kaçının.
3. Randevularınızı önceden ayarlayın.
4. Hafızanıza güvenmeyin; mutlaka yazın.
5. Aracınızı, bozulmadan servise götürüp bakım yaptırın.

6. Her kilidin yedek anahtarını yaptırın ve belli yerlerde bulundurun.
7. Daha sık ’hayır’ deyin.
8. Yapacaklarınızı öncelik sırasına sokun.
9. Zamanınızı israf etmeyin.
10. Öğle ve akşam yemeklerini basitleştirin.

11. Kötümser insanlardan uzak durun.
12. Önemli evrakın birden fazla fotokopisini çektirin.
13. Evde çalışmayan ne varsa tamir ettirin.
14. Yapmaktan hoşlanmadığınız işler için yardım isteyin.
15. İhtiyaçlarınızı önceden belirleyin.

16. Bir defada yapılması zor büyük işleri, küçük parçalara ayırın.
17. Etrafı toplayın, dağınıklıktan kurtulun.
18. Gülümseyin.
19. Bebekleri gıdıklayın.
20. Dost bir kediyi veya köpeği okşayın.

21. Kendinizi, bütün soruların cevabını bilmekle yükümlü hissetmeyin. Bazı şeyleri de bilmeyin.
22. Karşılaştığınız insanlara, onların hoşuna gidecek bir şey söyleyin.
23. Yağmur yağmasını isteyin; yağınca yağmurda yürüyün.
24. Kendi kendinize, nerede eski günler, her şey daha güzeldi demekten vazgeçin
25. Verdiğiniz kararın ne anlama geldiğini iyi düşünün.

26. Kendinize güvenin.
27. Nüktedan olun.
28. Sizi mutlu edecek bir şey yapmayı yarına bırakmayın.
29. Hiç tanımadığınız insanlara yürekten bir merhaba deyin.
30. Eski bir arkadaşlarınızla karşılaşınca ona sıkıca bir sarılın.

31. Hava açıksa, gece yıldızları seyredin.
32. Bir şarkıyı ıslıkla çalmayı öğrenin.
33. Arada bir şiir okuyun.
34. Kendinize bir demet çiçek alın. Bir çiçek koklayın.
35. Yardım istem ekten çekinmeyin; alamazsanız üzülmeyin.

36. Görünüşünüze özen gösterin.
37. Her şeyi kararında yapın; ifrata kaçmayın.
38. Nerede gerekiyorsa, orada mutlaka gerekli emniyet tedbirini alın.
39. Daima daha iyisini yapmaya çalışın, ama mükemmeliyetçi olmayın.
40. Resim ve heykel sergilerini gezin.

41. Berbere gidin.
42. Kendi kendinize bir şarkı mırıldanın.
43. İyi bir müzik dinleyicisi olun.
44. Kendi kendinize yetmeyi öğrenin.
45. Her gün biraz idman yapın; her fırsatta yürüyün.

46. Dünyanın en yetenekli insanı olmadığınızı kabul edin gerekiyorsa elimden ancak bu kadar geliyor deyin.
47. Yeni moda birkaç şarkıların sözlerini ezberleyin.
48. İşe erken gidin.
49. İşe her gün aynı yoldan gitmeyin.
50. Kırlarda dolaşın.

51. Maça gidip bağırın.
52. Başkaları dilemeden, siz onlara iyi günler dileyin.
53. Teşekkür edin.
54. Evde kendi kendinize yemek pişirin, güzel bir sofra kurun, sonra da afiyetle yiyin.
55. Başkalarını adam etmekten vazgeçin.

56. Severken karşılık beklemeyin.
57. Sinemada film seyrederken patlamış mısır atıştırın.
58. Bir ağaç, olmazsa bir çiçek dikin.
59. Şişmanlamayın.
60. Hatıra defteri tutun.

61. Kağıttan bir uçak yapıp uçurun.
62. Bir derneğe veya kulübe girin, arkadaş edinin, toplantılara katılın.
63. Mutlaka yeterince uyuyun.
64. Az konuşun, çok dinleyin.
65. İş arkadaşlarınıza ve dostlarınıza iltifatı esirgemeyin.

66. Bir güne yapılacak çok şey tıkıştırmayın.
67. Acelesiz yaşayın; daha önünüzde yaşanacak çok güzel günler var.
68. Stresli davranmak, doğuştan gelen değil, sonradan kazanılan kötü bir huydur; bunu unutmayın.
69. Arabanıza güzel koku yayan bir alet koyun.
70. Son söz: Öfkeyi, kendinize zevk edinmeyin.

Yazan : Prof. Dr. İmer Okar
Images

Mutsuzluklar EGO yoluyla gelir...

 Bir Zen üstadı sokak boyunca yürürken bir adam koşarak gelmiş ve sert bir şekilde ona vurmuş. Üstat yere düşmüş. Ayağa kalkmış ve önceden yürüdüğü yönde, geriye bile dönüp bakmadan tekrar yürümeye başlamış. Yanında bir öğrencisi varmış. Şoka uğramış. "Bu adam da kim? Bu nedir? Böyle birileri yaşıyorken, herhangi birisi gelip sizi öldürebilir. Ve siz adamın kim olduğunu, bunu neden yaptığını merak edip dönüp bakmadınız bile" demiş. Üstat da, "Bu onun sorunu, benim değil" demiş.

    Siz aydınlanmış birisiyle çatışabilirsiniz, ama bu sizin sorununuzdur, onun değil. Ve bu çatışmada incinirseniz o da sizin kendi sorununuzdur. O sizi incitemez. Bu bir duvarı yumruklamak gibidir canınız yanacaktır ama duvar değildir sizi inciten.

    Ego sürekli problem peşinde koşar. Neden? Çünkü kimse size ilgi göstermezse, ego acıkmış hisseder. O ilgi ile yaşar. Dolayısıyla, birisi size kızgın ve sizinle kavga ediyorsa, bu bile iyidir, çünkü en azından ilgisi üzerinizdedir. Eğer birisi severse, iyidir. Eğer kimse sizi sevmiyorsa, o zaman kızgınlık bile iyi olacaktır. En azında ilgi üzerinizde olacaktır. Fakat, kimse size hiç bir ilgi göstermezse, kimse sizin önemli birisi olduğunuzu düşünmezse, o zaman egonuzu nasıl besleyeceksiniz? Diğerlerinin ilgisine ihtiyaç vardır.

     Milyonlarca şekilde insanların ilgisini çekersiniz; belli bir tarzda giyinirsiniz, güzel görünmeye çalışırsınız, çok kibar olursunuz, roller edinirsiniz, değişirsiniz. Ne tür koşulların geçerli olduğunu sezinlediğinizde, hemen insanların size ilgi göstereceği yönde değişiverirsiniz. Bu çok derinden bir dilenciliktir  Gerçek bir dilenci ilgi arayan ve talep eden kişidir. Ve gerçek imparator da kendi içinde yaşayandır; onun kendi merkezi vardır, başka kimseye bağımlı değildir.

     Buddha bodhi ağacının altında oturuyor; o an dünya yok oluverse, Budha için bir şey fark edecek midir? Hiçbir şey. Hiçbir şey fark etmemiş olacaktır. Tüm dünya kaybolsa bir fark yaratmayacak çünkü o merkezine ulaşmıştır.

     Ya siz; şayet eşiniz kaçar, sizi boşar, başka birisine giderse tamamıyla dağılırsınız - çünkü o size ilgi gösteriyordu, özen gösteriyor, seviyor, etrafınızda dolaşıyor, sizin kendinizi birisi olarak hissetmenize yardım ediyordu. Tüm imparatorluğunuz kayboldu, siz dağılıverdiniz. İntihar etmeyi bile düşünmeye başlarsınız. Neden? Neden karınız sizi terk edince intihar edesiniz? ? Neden kocanız sizi terk edince intihar edesiniz? Çünkü kendinize ait bir merkeziniz yok. Karınız size merkezi veriyordu; kocanız size merkezi veriyordu.

     İnsanlar bu şekilde varolurlar. Böylelikle insanlar başkalarına bağımlı hale gelir. O çok derinden bir köleliktir. Ego bir köle olmak zorundadır... O başkalarına bağımlıdır. Ve sadece egosu olmayan kişi ilk defa olarak efendidir; artık o bir köle değildir. Bunu anlamaya çalışın. Ve egoyu kendi içinizde aramaya başlayın, başkalarında değil, bu sizin işiniz değildir.

     Kendinizin ne zaman mutsuz hissedecek olursanız hemen gözlerinizi kapayın bu mutsuzluğun nereden gelmekte olduğunu bulmaya çalışın ve her seferinde göreceksiniz ki, sahte merkeziniz başka biriyle çatışmakta. Siz bir şey umdunuz ve gerçekleşmedi. Siz bir şey beklediniz ve tam tersi oldu - egonuz sarsıldı, mutsuzsunuz. Yalnızca bakın; ne zaman mutsuz olursanız, neden olduğunu bulmaya çalışın.

    Sebepler sizin dışınızda değil. Temel neden içinizdedir ama siz her zaman dışarı bakarsınız, her zaman sorarsınız: Beni kim mutsuz ediyor? Benim kızgınlığımın sebebi kim? Beni kim hayata küstürüyor? Ve dışarı bakarsanız göremezsiniz. Sadece gözlerinizi kapayın ve her seferinde içe bakın. Tüm mutsuzluğunuzun, kızgınlığınızın, can sıkıntınızın kaynağı sizde, egonuzda gizli. Ve kaynağı bulursanız, onun ötesine geçmeniz kolaylaşacaktır. Eğer sizin başınıza dert açan şeyin kendi egonuz olduğunu görebilirseniz, ondan kurtulmayı tercih edersiniz çünkü hiç kimse mutsuzluğunun kaynağını anlayacak olduktan sonra onu taşıyamaz. Ve şunu unutmayın ki, egodan vazgeçmeniz için bir neden yoktur.

     Ondan vazgeçemezsiniz. Ondan kurtulmaya çalışırsanız, "Alçak gönüllü oldum" diyen, daha zor fark edilen türden bir egonuz olacaktır. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Bu kendini gizleyen bir egodur ama ölü değildir. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Alçak gönüllü olmayı kimse deneyemez, ve kimse kendi çabasıyla alçak gönüllülüğü yaratamaz, asla! Ego ortadan kaybolunca, alçak gönüllülük size gelir. O yaratılan bir şey değildir. O gerçek merkezin gölgesidir. Ve gerçekten alçak gönüllü bir adam ne alçak gönüllüdür ne de bencil. O sadece basittir. Hatta alçak gönüllü olduğunun bile farkında değildir. Eğer alçak gönüllü olduğunuzun farkındaysanız, orada ego vardır. Alçak gönüllü kimselere bakın. Kendilerinin gerçekten alçak gönüllü olduğunu düşünen milyonlarca insan vardır. Yerlere kadar eğilirler, ama izleyin onları en sofistike egoistlerdir onlar. Artık onların besinlerinin kaynağı alçak gönüllüktür. "Ben alçak gönüllüyüm" derler ve sonra da size bakıp sizin onları takdir etmenizi beklerler. Sizin onlara "Sen gerçekten alçak gönüllüsün" demenizi isterler. "Aslında sen dünyanın en alçak gönüllü kişisisin; hiç kimse senin kadar alçak gönüllü değil". Sonra da yüzlerine gelen gülümsemeye bakın. Ego nedir? Ego "Kimse benim gibi değil" diyen bir hiyerarşidir. Alçak gönüllülükle kendisini besleyebilir. "Kimse benim gibi değil, ben en alçak gönüllü kişiyim."

    Zamanın birinde: Sabahleyin hava henüz aydınlanmamışken fakir bir dilenci caminin birinde dua etmekteydi. Kutsal bir gündü ve o dua edip şöyle diyordu, "Ben bir hiçim. Ben fakirlerin en fakiriyim, günahkârların en büyüğüyüm" Birden. bir başka kişinin daha dua etmekte olduğunu fark etti. Adam ülkenin imparatoruydu ve bir başka kişinin daha dua etmekte olduğunun farkında değildi - karanlıktı ve imparator da, "Ben bir hiçim. Kimse değilim. Sadece kapındaki bir dilenciyim" diyordu. Başka birisinin daha aynı şeyleri söylediğini duyduğunda imparator dedi ki, "Durun! Beni geçmeye çalışan da kim? Sen kimsin? Bir imparator 'bir hiç olduğunu' söylerken, onun önünde aynı şeyi söylemeye nasıl cesaret edersin?"

     İşte ego böyle çalışır. Çok zor fark edilir. Onun çalışması çok kurnazca ve derindendir, çok çok uyanık olmalısınız, ancak o zaman onu görebilirsiniz. Alçak gönüllü olmaya çalışmayın. Yalnızca tüm mutsuzlukların, acıların ego yoluyla geldiğini görmeye çalışın. (OSHO)
Images

Mutluluğun reçetesi var mı..

Mutluluğun reçetesi var mı..
Ya da bana mutluluğun reçetesini yazabilir misiniz???
Ernie E. Zelinski bilge kişilerin çağlar boyunca söylediklerinden yararlanıp bir mutluluk reçetesini oluşturmuş.
Kanımca bugüne kadar yazılmış en iyi reçetelerden biri bu.
Bu reçeteyi mutlaka bir kenara not edin. Kesip saklayın.
Mümkünse eşe, dosta, sevgiliye, arkadaşa fakslayın. E-posta veya telefon mesajı ile yollayın.
Ama en önemlisi mutlaka uygulayın.
 
İŞTE REÇETENİZ:
  1. Doyum sağlayacak kadar bir amaç
  2. Geçinebilecek kadar bir iş
  3. Temel ihtiyaçlara yetecek kadar zenginlik
  4. İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl
  5. Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat
  6. Kendini sevecek kadar özsaygı
  7. Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu
  8. Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret
  9. Sorunları çözecek kadar yaratıcılık
  10. Her an gülecek kadar mizah duygusu
  11. İyi bir yarını bekleyecek kadar umut
  12. Hayatı bütün değerleri ile yaşayacak kadar bir sağlık
  13. Sahip oldukların için şükran duygusu
 
Reçetenizdeki 13 ilaçtan siz hangisini beğendiniz bilmiyorum ama benim favorim sonuncudur. SAHİP OLDUKLARINIZIN DEĞERİNİ BİLİN!!
"Sahip olduğunuz şeylere şükran duymak".
Bu her insanın kendi içinde bulabileceği çok eski ve güçlü bir ilaç!! Sahip olduğunuz her şeyi kaybettiğinizi sonra da bulduğunuzu düşünün. Nasıl da mutlu olurdunuz. Sahip olduğunuz şeylerin, sağlığınızın, eşinizin, çocuklarınızın, arkadaşlarınızın ve dostlarınızın değerini bilmek...
Mutluluğun peşine düşmek yerine, biraz da onun sizi bulmasını beklemek, kısacası bulduğunuz ve olduğunuzla yetinmek bu ilacın en önemli faydalarıdır.
Mark Twain yazmış: "Palamarı fırlatıp at. Güvenli limanlardan uzaklaş. Bırak alize yelkenleri şişirsin. Araştır, düşle ve keşfet".
Images

Sevgi Özgürlüktür

Asla yanlış bir şeyi sevme çünkü o, seni dönüştürecektir. Hiçbir şey sevgi kadar dönüştürücü değildir. Seni yükseltecek, yüksek seviyelere çıkaracak şeyi sev. Kendinin ötesindeki bir şeyi sev. Dinin tüm gayreti budur: Sana Tanrı gibi bir sevgi objesi verir, böylece düşmene olanak kalmaz. Kişi yükselmelidir. Bir tür 'ben,' 'ben-o' olarak var olur.
   Diğer tür 'ben,' 'ben-sen' olarak var olur. Bir kişiyi sevdiğinde diğer tür bir 'ben' sende ortaya çıkar: 'ben-sen.' Birisini seversin, o kişi olursun. İyi ama ya öz sevgi? 'O' yoktur ve 'sen' yoktur. 'Ben' kaybolur. Çünkü 'ben' sadece iki bağlamda var olabilir: 'o' ve 'sen.' 'Ben' figürdür, 'o' ve 'sen' alan olarak iş görür. Alan kaybolduğunda 'ben' kaybolur. 'Sen' tek başına kaldığında, sen varsın ama bir 'ben'in yoktur, herhangi bir 'ben' hissetmezsin. Sen basitçe derin bir /oluşsun./ Normalde biz "ben varım" deriz. Bu haldeyken, kendini derinlemesine seviyorken 'ben' kaybolur. Sadece 'varım' kalır. Saf varoluş, saf varlık kalır. O seni muazzam bir saadetle dolduracaktır. O seni bir kutlamaya, bir sevince dönüştürecektir. Onlar arasında ayrım yapmak sorun olmayacaktır. Eğer sen giderek daha çok mutsuz oluyorsan, o zaman sen bir kendini beğenmişlik yoluna kapılmışsındır. Eğer sen giderek daha çok sakin, sessiz, mutlu, bir arada olursan, o zaman sen başka bir yolculuğa çıkmışsındır: öz sevgi yolculuğuna.
   Eğer sen ego yolculuğundaysan başkalarına karşı tahripkâr hale geleceksin çünkü ego 'sen'i yok etmeye çalışır. Eğer öz sevgiye doğru yol alırsan ego kaybolacaktır. Ve ego kaybolduğunda diğerine kendisi olması için izin verirsin; bütünüyle özgürlük tanırsın. Eğer herhangi bir egon yoksa, sevdiğin diğer kişiye bir hapishane yaratamazsın, bir kafes yaratamazsın. Diğerine yüksek cennetlerde bir kartal olması için izin verirsin. Diğerine kendisi olması için izin veriyorsun; bütünüyle özgürlük tanırsın. Sevgi tam özgürlük verir, sevgi özgürlüktür. Senin için özgürlük, sevginin nesnesi için özgürlük. Ego esarettir. Senin için esaret ve kurbanın için esaret.

OSHO