Images

Olumsuz İstenmeyen Duygulardan Kurtulmak.

Bazı önemli kararlar yüzünden kafamız dağınık olabilir ve zihnimizin bulutları diğer işleri yapmamıza engel olabilir. Böyle bir anda hayatın üzerimizdeki etkileri hakkında endişeleniriz.
      Hayatımızla ilgili olarak düşünüyor, soruyor, söyleniyor, tartıyor analiz ediyor, endişeleniyor ve stres içinde olabiliyoruz. Böyle b
ir zamanda genellikle ilk olarak kendimiz için kederleniriz ve bu tür şeylerin hep bizim başımıza geldiğini düşünürüz.             Halbuki bu sadece sinir sistemimizin bir oyunudur.
İşte bu anda yeni davranışın seçileceği gelişme anıdır. Eski davranışa direnip bir üst versiyon halimizin davranışını belirleme zamanı!..
     Değişik bir davranış seçip arzu ettiğim kişi olma fırsatı. Peki neler yapılabilir. Beni kurban rolüne sokan, gözümün önüne gelen resimlerin renklerini değiştirip daha canlı, aynı kendimi güvenli, huzurlu ve mutlu hissettiğim anlarda , gözümün önüne gelen resmin renklerinde olduğu gibi, anı bu renklerle değiştirebiliriz. Bunu zihnimizde anında yaparız.
     Eylem olarak ise hemen yakın çevrendeki biri için iyi bir şey yapın. Başkalarının problemlerine yardımcı olabilmek için biraz zaman yaratın. Biz kendi yolumuzdan çekildiğimizde, yardım esnasında hissettiğimiz duygular ve karşımızdaki insanların duygularının bulaşıcı olması sayesinde ruh halimiz değişecektir.  Umulmadık bir biçimde yaşadığımız soruna farklı bakış açılarında bakacağımız için ya yeni çözümler görmüş, üretmiş oluruz ya da zaten sorunun belki de o kadar büyük olmadığını bile görebiliriz.
İçinde bulunduğumuz ruh hali değişince sorunların önemi de değişir.
         Karşımızdaki insanlara yardım etmemiz onları mutlu eder ve bize karşı minnet duyarlar. Bu hisler siz gülümsediğimizde karşınızdakinin de size gülümsemesi gibi buna bumerang etkisi yapar diyoruz.
Duygular bulaşıcıdır.
       İyi hisler bulaşır. Kötü hislerde de tercih sizin Sorunun yana yakıla anlatıp çevrenize çaresizliğinizi haklı çıkarmaya çalışarak onları sizleri destekler duruma getirmek mi iyi, yoksa onlara yardım ederek onlara yaşatacağınız hoş, insani duyguların bulaşmasını sağlamak mı?
Her zamanki gibi karar yine sizin...

Banu Gökçül
Yaşam Yön. Kişisel Gelişim
Yaşam Koçu



Images

Her Şey Sende Gizli

 Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

Gülebildiğin kadar mutlusun.
Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin.

Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar inansın.
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer;
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret,
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın.
Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.

Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

İşte budur hayat!
İşte budur yaşamak,
Bunu hatırladığın kadar yaşarsın

Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
Çiçek sulandığı kadar güzeldir,
Kuşlar ötebildiği kadar sevimli,
Bebek ağladığı kadar bebektir.


Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
Sevdiğin kadar sevilirsin...

Can Yücel

Images

Sevgi Elini uzatmak.

Pek çoğumuz bir tartışma, yanlış anlama, veya yetiştirilme biçimindeki farklılıklardan kaynaklanan küçük kırgınlıklara dört elle sarılırız. Kırıldığımız kişi bir dost veya akraba olsun, inatla onun bize el uzatmasını bekler, onu bağışlamak ve eski ilişkiyi tekrar, başlatmak için bunun tek yol olduğuna inanırız.

Ne zaman öfkemize saplanıp kalsak “ufak şeyleri” kafamızda kurup, gerçekten “büyük mesele” haline getiririz.

Sanki haklı oluşumuz mutluluğumuzdan da önemliymiş gibi görünür. Oysa, hiç öyle değildir. Eğer daha huzurlu bir insan olmak istiyorsanız şunu anlamanız gerekir ki, haklı olmak hemen hiçbir zaman kendinizi mutlu etmekten daha önemli değildir. Mutluluğun yolu yargıları bir yana atıp, sevgi elini uzatmaktır. Bırakan, başkaları haklı oluversin. Bu sizin haksız olduğunuz anlamına gelmez. Her şey yoluna girecektir. Siz işin ucunu bırakmanın keyfini yaşayacaksınız. 

    Elinizi uzatıp, haklılığı başkalarına bıraktığınız zaman onlar da size karşı daha az savungan ve daha çok sevecen olurlar. Çoğu kez onlar da size el uzatırlar. Ama eğer bu gerçekleşmezse, hiç dert etmeyin. Daha çok sevgi olan bir dünya yaratmak için size düşeni yapmanın huzuru yeter.



Images

Bir Kadın Gittiğinde...

Onlar bir gün çekip gittiklerinde, peşlerinde "yetim-öksüz" kalan çokolur:

Mutfaktaki dolap, perdeler, kavanozun içindeki eski düğmeler, özenle saklanmış küçülmüş giysiler, dolap diplerindeki kurdeleler...

Sabah karanlığında mutfaktan gelen tıkırtılar susar, yetim kalmıştır tabaklar.

Bir kadın gittiğinde hep suyu unutulur saksıların.

Sık sık boynunu büker "sarıkız".

O teki kalmış eski bardağın anlamını bilen olmaz,  değerini kimse anlayamaz  krom hac tasının.

Balkon artık sessizdir, koridor kimsesiz.

Bir kadın gittiğinde...

Bir kadın gittiğinde ne çok kişi gider aslında; bir ağır işçi, bir temizlikçi, bir bakıcı, bir bahçıvan, bir muhasebeci...

Bir anne gider...

Bir dost...

Bir arkadaş...

Bir sevgili...

Ne çok kişi yok olur bir kadın gittiğinde.

Kapı eşiğindeki "Dikkat et..." duyulmaz, annesi gitmiştir "geç kalma"nın.

Kadınlar, arkalarında büyük boşluklar bırakarak giderler.

Bir kadın gittiğinde pek çok kişi gitmiştir aslında. Ve bir kadın gittiğinde pek çok "yetim" bırakmıştır arkasında.....


BEKİR ÇOŞKUN

Images

Sağlığı yaratmak.

Günümüzde sağlığı yaratmada olumlu düşüncenin önemi üzerinde sıkça durulmaya başlanmıştır. Her geçen gün bu konuda ya yeni bir kitap yada makale yayınlanmaktadır. Düşünce dediğimiz bu güç nasıl oluyor da sağlığımızı bozuyor veya yaratıyor?

Yazdığı kitaplarla ve verdiği konferanslarla dünyada alternatif tıp alanında çığır açan Dr. Deepak Chopra, “Sağlığı Yaratma” adlı kitabında bu konuda şöyle diyor. “Araştırmalara göre mutlu insanlar daha sağlıklıdırlar. Öyle görünüyor ki, olumlu düşünceler taşımak demek olan mutluluk, beyinde biyokimyasal değişiklikler yapmakta ve bu değişiklikler de vücut fizyolojisi üzerinde son derece yararlı etkiler göstermektedir. Öte yandan, üzücü ya da bunaltıcı düşünceler de beyin kimyasında değişiklikler yapmakta ama bu değişikliklerin fizyoloji üzerinde zararlı etkileri olmaktadır."

Düşünceler, mesaj-göndericiler denilen beyin kimyasalları aracılığıyla çalışırlar. Beyin dokusunda bunların en azından otuz türü olduğu saptanmıştır. İnsanın içinde bulunduğu ruh durumuna göre bu mesaj-göndericilerin birbirlerine göre oranları değişir. Düşünceler bilincimizin denetimi altında olduğuna göre, istediğimiz düşünceyi bilinçli olarak seçebiliriz, düşüncelerimizi kontrol edebiliriz. Aynı zamanda düşünmek, beyin kimyasını çalıştırmak demektir. Kimya, beynin farklı yerlerindeki hormonların salgılanmasını etkiler. Örneğin, hipotalamus ve hipofiz. Sonra da bu hormonlar vücuttaki organlara mesaj taşırlar.

Daha belirgin birkaç örnek verelim. Önce olumsuz düşünceleri ele alalım. Kızgınlık, düşmanca düşünceler insanda hemen kalp atışlarını hızlandırır, kan basıncını arttırır ve yüzü kızartır. Kaygılı düşünceler de aynı şeyleri yapar ve bunların yanısıra el titremesi, soğuk ter ve mide düğümlenmeside görülür. Görülüyor ki, değişik düşünceler kendilerini fiziksel olarak ortaya koyabilmek için gerekli olan kimyasal değişiklikleri beyinde yaratırlar. Düşünce bozuklukları ve beyin kimyası bozuklukları arasında bir ilişki vardır.

Aynı şekilde, mutluluk, sevgi, barış, huzur, şefkat, dostluk, iyilik, cömertlik, yakınlık, içtenlik düşünceleri de merkezi sinir sisteminde mesaj taşıyıcılar ve hormonların akması yoluyla fizyolojide kendilerine karşılık olacak bir durum yaratırlar. Olumlu düşüncelerin fizyolojide yarattığı derin değişimler insanı sağlığa götürür, çünkü mesaj-taşıyıcıların aracılık ettiği bu düşüncelerin bedende uyarıcı bir etkisi vardır.

Kızgınlık, sevgisizlik, düşmanlık, gücenme, çelişki ve hüzün gibi duygular vücudun bağışıklık sistemini zayıf düşürür. Bunun tersi olan olumlu duygular ise vücudun direncini arttırır. Kısaca hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan yalnızca düşüncelerdir.”

Şimdi konuya bir başka açıdan yaklaşalım. Akupunktur, T’ai Chi, Chi Gong, Yoga gibi alternatif terapiler, insan bedenini tamamen çevreleyen bir elektromanyetik alandan bahsederler. Buna “Aura” veya “enerji beden” denir. Ayrıca bu enerji bedende “Chakra” adı verilen yedi adette enerji merkezi bulunur. Bütün bu terapiler temelde hastalığı şöyle tarif eder. Hastalık, herhangi bir düzeyde bloke edilmiş, akışı engellenmiş bir enerjinin yansımasıdır. Varlığımızdaki bir dengesizliğin dışa vurumudur. Aura ve Chakra’lardaki enerji akışında meydana gelen bu dengesizlikler, fizik bedende hastalıkların oluşmasına sebep olur. Bütün dengesizliklerin nedeni ise, insanın içinde bulunduğu ruhsal durum’dur.

Düşüncelerimiz, duygularımız, birer enerjidir. Olumlu düşünceler auramızı güçlendirir, enerjimizi arttırır ve sağlık içinde olmamızı sağlar. Olumsuz düşünce ve duygular ise, enerjimizi azaltır hastalığa davetiye çıkartır.

Eğer sağlıklı olmak istiyorsak, enerji tüketen duygu ve düşüncelerimizi, enerji üreten duygular haline çevirmeliyiz. Onun için “düşünce ve duygularımızı her zaman kontrol etmeyi” öğrenmeliyiz.


”Dr. Deepak Chopra


Images

Sözlerimize Dikkat Edelim


Sözlerimiz çok güçlü.

Sözlerimizle hayatımızı şekillendiriyoruz.

Geçen gün markette kasada beklerken, iki kişinin sohbetine kulak misafiri oldum.

Gördükleri harikulade bir araba hakkında konuşuyorlardı.

Birden birisinin diğerine, “Yaa, 40 yıl didinsek, böyle bir arabaya asla sahip olamayız.” dediğini başımdan aşağı kaynar sular dökülerek duydum.

Dönüp, bu kişiye “Söyleme şu sözleri yaa!!!” dememek için kendimi zor tuttum.

İşte çekim yasası öğretmeni olmanın bazı zararları.

Sevgili öğrencilerim, arkadaşlarım, benim onları bu şekilde uyarmamı kabul edebilirler ama sokaktaki, marketteki insanlara bu şekilde yaklaşmam mümkün olamıyor maalesef.

Sözlerinin, kararlarının, inançlarının hayatlarını şekillendirdiğini pek çok insan maalesef bilmeden, bu şekilde cahil cahil konuşuyorlar ve cahil cahil yaşıyorlar.

Aynı bizim bir zamanlar yaşadığımız gibi.

“Yaa, 40 yıl didinsek, böyle bir arabaya asla sahip olamayız.”

Bu şekilde konuşmak bizim gibi çekim yasasını bilen, anlayan kişilere artık yasak.
Dileklerimize TEZ zamanda kavuşmak istiyorsak, sözlerimize dikkat etmeyi öğrenmemiz gerekiyor.

Nasıl mı dikkat edeceğiz?

1.  “Asla” “Hep” “Hiç” “Her zaman” türünden sözlerimize dikkat edip, bunların dileklerimizle uyumlu olup olmadığına, onlarla çelişip çelişmediğine bakalım.

Bunları hep, dileklerimizle uyumlu olacak ve onlarla çelişmeyecek şekillerde kullanalım.

Örnek:

“40 yıl didinsek, böyle bir arabaya asla sahip olamayız.” değil de, “Ne güzel arabaydı. Allah’ın izni ve yardımıyla bizim de olur inşallah.” (veya olabilir, olsun, olmasını dilerim,vb.) şeklinde konuşalım ve buna yürekten inanalım. 

2 “Hastayım” “İyi değilim” “Kötüyüm.” ve benzeri söz ve inançlarla hastalıkları daha da fazla çekmeyelim.

Hayatta belki de üzerimizde en etkili olan sözlerimiz, “………..yım.” şeklinde söylediğimiz sözler oluyor.

Allah’ın bize verdiği bu gücü, bu son derece etkili aracı doğru kullanalım.

3. “Nefret” kelimesini sözlüğümüzden çıkartalım.

Sevgi, şükür, affetme, af dileme sözlüğümüzdeki en temel kelimeler olsun.

4. Bol bol “harika” “harikulade” “fevkalade” “mükemmel” “çok güzel” “çok sevindim.” “çok mutlu oldum” şeklinde beğeni, mutluluk, şükür ifade eden sözler söyleyelim.


5. Ağzımızı açıp gözümüzü yummayalım. Sözlerimizi bilerek sarfedelim. Kalbimizden konuşalım.

Ve kalbimizde hep sevgi, anlayış, şükür, af dileme, affetme olmasına dikkat edelim.
Images

Mutluluk

Mutlu oldugunuzda mutlulugu yaşayan sadece kendiniz degilsiniz.

 

Sevgi dolu oldugunuzda, sevgiyi yaşayan ,sadece kendiniz degilsiniz. Barış ve huzur içinde oldugunuzda, barış ve huzuru yaşayan, sadece kendiniz degilsiniz. Mevlana oldugunuzda, Mevlanalığı yaşayan, sadece kendiniz degilsiniz. Siz bir yandan bunları yaşarke...n, bir yandan... da farkında olmadan, evrenin enerjisini yükselterek, pek insanin hayatını etkiliyorsunuz. Yaşadıklarınız ile oluşan düşük veya yüksek frekanstaki enerjiniz ile, siz farkına olsanız da olmasanız da, inansanız da inanmasanız da, görsenizde görmeseniz de, toplu bilinçteki yaşam enerjisini fazlası ile etkilemektesinizdir .

Kanadalı doktor David Hawkins araştırmaları sonucu vardıgı deger şöyle

Pozitif ve herşeyi oldugu gibi kabullenen mutlu bir insanın yaydıgı enerji,
90.000 insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
750.000 insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Barış ve huzur içinde yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
10 milyon insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Mevlanalığı yaşayan bir insanın yaydıgı enerji,
70 milyon insanin yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Peygamber, mevlana seviyesinde yaşayan bir insanın yaydıgı enerji ise
tüm insanlıgın yaydıgı düşük enerjiyi dengelemektedir.

Bugün, peygamber veya mevlana olmasanızda,
90 bin insani mutlu etmeye ne dersiniz ?