Images

Kendimize Öğütler

Hayatında her ne yapıyorsan şikayet etmeden, söylenmeden yapacaksın. Eğer hoşuna gitmiyorsa neden bunu yaşadığını kendine sormalısın. Değiştirmenin yoluna bakacaksın.

Karşılaştığın her olay, her durum senin hak edişinde yerini alıyordur. Biri sana hakaret etse bile bunun karşılığı senin içinde bir yerlerde. Ara ve... bul.

Kendini ifade etmekten kaçınmayacaksın. Kendini dogru, anlaşılır ve tam ifade etmeye özen göstermelisin. An’ da geri dönüp bakmamak adına bunu yapmalısın.

Ne yapıyorsan kendin için yapıyorsun. Diğeri ne yapıyorsa kendi için yapıyor. Diğerlerine kaptırdığın enerjini kendine kullan.

İçinde dengede kal; Çünkü iyi veya kötü, var veya yok, doğru veya yanlış… Fark etmez.

Kendi değerini ne hafife al ne de abart. Diğerlerinde nefret ettiğin, kınadığın, sevmediğin veya beğendiğin, imrendiğin her şey senin potansiyellerindir. Ne aşağıdasın ne yukarıda, buradasın. Unutma.

Hedeflerini belirle. Şayet olmazsa, bil ki yerine başka bir şey oluyordur.

Bir şey için sakın oldu, tamam, bitti deme. Sonrasında yanıldığını anlamak ister misin? Düşün.

Yaşadığın sürece “devamı” var. Başladığında biter, bittiğinde yeniden başlar..Döngünün içindesin.

Haksızlıklara tepkiliysen, haksızlığa uğrarsın. Buna izin ver. Haklılık ile haksızlık arasında fark olmadığını yaşayarak anlamak zorunda kalmamayı yeğle.

Ne yaşarsan yaşa..Duygular ve peşine düşünceler üretirsin..Esiri olma,özgürlüğü seç.

Kendi önemini iyi kavra..Yaşamın, senin birey olma fırsatındır. Değerlendir.

İnce bir çizgi üzerindesin. Meyillerini incele hem de detaylıca.

Gölgeler diyarındasın, her şey mümkün. Neyi ciddiye alırsan, senin gerçekliğine dönüşür. O sahte gerçeklik, senin enerjinden çalar. Kendinden çalmak ister misin?


SOPHIA

Images

Her şey tek bir damla ile başlıyor..

Yürekde yaratılan tek bir damlacık sevgi, öfke, korku, huzur…. 

Tıpkı içinde elmaya ve elma ağacına ait tüm sırları saklayan bir zerrecik olan elma çekirdeğinin uygun ortam bulduğunda büyüyüp yeşerip, sonunda tekrar elmalar vermesi gibi, o damlacık da uygun ortamı bulduğunda büyüyor ...ve okyanusa dönüşüyor.. Sevgi ise sevgi okyanusu, öfke ise öfke okyanusu..

Ve bu okyanus öylesi yayılıyor ki, aslında benden ayrı olmayan tüm dünyayı da etkiliyor, dünyaya yayılıyor.. Tek bir damla tüm dünyayı etkiliyor. Ben fark etmesemde bu böyle. Tıpkı bir kelebek etkisi gibi.. Yürekde yaratılan tek bir damla, özünde ne taşıyorsa, tüm dünyayı onun ile etkiliyor..

Bizim “gerçek yaratıcılığımız” bence en basiti ile bu.. Yüreğimizde yarattığımız sadece tek bir damla .. Ve o damlanın tüm dünyayı kendince bir yolla etkileyişi.. Büyümesi benim o yaratım sırasındaki enerjime bağlı, daha sonrasında kendisi için bulabildiği uygun ortamlara..

Yüreği hepten sevgi olmuş bir varlıkta, öfkenin besleneceği hiç bir ortam/enerji yok.. Yüreğinde sevgiyi hiç yeşertemeyen birisi için de sevgi damlasını taşıyabilecek güç yok..

Ben ne kadar dengede isem, hep aynı tip damlalar yaratıyorum ve yarattıklarımın etkisi katlanarak artıyor. Ve ben dengede isem, benim yarattığım damlalarla uyum içinde olmayan diğerlerini besleyecek enerji de üretmiyorum. Dolayısı ile onlar beni etkileyemedikleri gibi, benden beslenerek büyüme şansları da olmuyor..

Seçimim yüreğimin ışığının dengede ve huzurlu olarak hep sevgiyi yaratması
… Dengede kalmak ve dünyanın ihtiyaç duyduğu enerjileri taşıyacak damlaları yaratabilmek..

Bir bardak saf su hayal edin… milyonlarca molekül içerir. Çok küçük bir damla yoğun bir tatlandırıcının bardağın içine damladığını düşünün. Tatlı bir suyunuzun olması pek fazla zaman almaz! Bu tıpkı karanlıkta küçük bir ışık yaktığınızda olanla aynı şeydir. Çünkü karanlık, çok geniş bir alanda dahi, bir ışık yakıldığında artık var olamaz. Şöyle diyebilirsiniz, milyonlarca karanlığınız olabilir, ancak tek bir ışık ile, ortamı ışık ile tatlandırdınız.

Özgür olabilmek konusu, aslında her birimize sorumluluklar da yüklemekte. Öyle ki, bir birey olarak duygu, düşünce ve davranışlarımızın sorumluluğunu almamız gerekir. Yüreğimizde yarattığımız her bir damlanın sorumluluğunu almamız gerekir.

Dışımızda bizden başka bir şey yok.. İçimizde olan her ne ise dışımızda da o var. Bu durumda, sadece kendi duygu, düşünce ve davranışlarımızdan değil, çevremizdeki herkesin, yaşadığımız ortamda bulunan herşeyin duygu, düşünce, davranış ve oluşlarından da biz sorumluyuz. Çünkü olan her ne varsa benim içimde olduğu için orada oluyor..

Images

Düşünce, yaratıcılığın ilk boyutudur

Sabahları uyandığınızda hayatı bir gülümsemeyle selamlayın ve yüksek sesle şöyle deyin: "Bugün insanlarda ve hayatta iyi olan herşeyi görmeye niyet ediyorum. Bugün bolluğu görmeye niyet ediyorum."

Yürekten inanırsanız olmayacak şey yoktur.

Doğru dua, yalvarma duası değil, şükran duası olmalıdır.

İstediğiniz şeye layık olduğunuzu düşünürseniz, olur.

Mantıksal olarak ne olmadığınızı bilmeden ne olduğunuzu bilemezsiniz. Olmadığınızı bildiğiniz şeylerle ne olduğunuzu tanımlayabilirsiniz. Olmak için önce olmamalısınız.

Kendimin hangi parçası bu felaketten deneyim kazanmak istiyor? 

Varlığımın hangi boyutu, bu deneyimi kazanmak için felaketi kendine çekti?

Bir başkasının seçtiği yolu yargılama. Başarıyı kıskanma, başarısızlığa acıma. Çünkü kayıtlarındaki başarının ve başarısızlığın ne olduğunu bilemezsin.

Her olay bir armağandır ve her deneyimde bir hazine gizlidir.

Sizin dışınızda bir şeyin yada birilerinin size bir şeyler “yaptığı” fikrini taşıdığınız sürece bir şeyler yapabilme gücünüzden de kendinizi mahkum edersiniz. Ancak “ben yaptım” dediğinizde değiştirme gücünü kendinizde bulabilirsiniz.

Bir şeyi değiştirmek için ilk adım, onun olmasını sizin seçtiğinizi kabul etmektir.

Herhangi bir şeyi yapmak için tek bir neden var: evrene kim olduğunuzu göstermek.

Kim ve ne olduğunuza karar veren sizsiniz ve kim olmak istediğinize de…

Etki-tepki, neden-sonuç

Aradığın şeyi iç görü getirecektir. Mümkün olduğunca çok içine dön. İçe dönmezsen boşluğun artar.

Olamayacağın hiçbir şey yok, yapamayacağın hiçbir şey yok, sahip olamayacağın hiçbir şey yok.

Başkalarının seçimini gözleyin, yargılamadan. Seçimlerinin o an onlar için mükemmel olduğunu düşünün. Özellikle suçlamayın. Arzunun bağımlılık olmamasına dikkat et.

Bu savaşı kaybetmeniz mümkün değil. Tesadüf yoktur.
Hayat, sizin olacağını düşündüğünüzden başka bir şeyi size göstermez.
Düşünceleriniz oluşumu yaratıyor.

Birinci yasa, ne hayal ediyorsan o olabilir, yapabilir ve sahip olabilirsin. İkinci yasa, korktuğunu kendine çekersin.

Korktuğun şeyi deneyimlemen gerekir.
Değer ve inançlarınızı tek tek inceleyin, gözden geçirin.

Düşünce, yaratıcılığın ilk boyutudur. Sonra söz gelir. Söz yaratıcıdır ve yaratıcı enerjiyi evrene gönderir. Söz düşünceden daha dinamiktir. Sonra da aksiyon gelir.

Sözcükler de tıpkı düşünceler gibi enerjiye sahiptir. Hiçbir konuşma boş değildir

Images

Otomatik Olumsuz Düşünce

Her düşünceye mutlaka bir ’’DUYGU’’ eşlik eder.

Düşünceyle ilgili oluşan duygu pozitifse kişi mutlu olur, haz alır. Hissedilen duygu negatifse kişi acı çeker, mutsuz olur.

İnsanı mutsuz eden her duygu olumsuzdur.

Bunaltı, sıkıntı, içdaralması, korku, acı, keder, hüzün, mutsuzluk, çaresizlik, yetersizliktir.

Değersizlik, önemsizlik, öfke, şiddet, kıskançlık, haset ve yenilmişlik gibi olumsuzluk içeren duygularından birini veya bir kaçını hissetmek kişinin duygu öncesindeki düşünceleriyle yakından ilgilidir.

İnsan zihni aynı andaiki  işlem yapamaz ve iki şeyi aynı anda düşünemez. İradeyle neyi düşüneceğini belirler. Trenin makasta ne tarafa gideceğini belirlemek gibidir. A-yolu pozitif B-yolu negatiftir.

Otomatik Olumsuz Düşünce geliştirdiyseniz, her şey  hep negatif gidecektir. Kötü düşünce negatif duygu, negatif duygu negatif davranış yaratır ve bu şekilde depresyon başlar.

Olumsuz Otomatik düşüncelerin etkisi altında bulunanlar, kendilerini bunaltıya sokacak en kötü ihtimalleri sıralarlar. Ellerinde bu düşünceleri için hiçbir delil yoktur. Denenmemiş, sonucu gözlenmemiş ve doğrulanmamış bilgi kaynaklarıyla kişi kendine cehennem hayatı yaşatır. Problem çözücü olarak bakmazlar. Birçoğu O.O.D.S nin ( Olumsuz otomatik düşünce sistemi) yarattığı problemlerin varlığını dahi anlayamaz, algıladıkları şeyinde çözümü için uğraşmazlar. Rahatsızlığın devamında bazıları, ilgi ve alaka odaklı çıkarları olduğunu sandıklarından ve yaşadıkları bunaltının(O.O.D.S.nin) çözüme ulaşması halinde sorunun oluşmasında kendi sorumlulukları olduğunun ortaya çıkacağı korkusundan ötürü çözüm de aramaz.

Yaşam muhteşem güzellikte manzarası olan sahil boyundaki yolda seyretmek gibidir.

Yolun sonundaki gideceğiniz yere varmak zorunda olduğunuz için, lanetler okuyarak ve zorunuza giderek yola çıkarsanız!

Yola çıktığınız aracınız daha önce hiç kullanmadığınız için, durduğu yerde başkaları tarafından taş atılarak, çizilerek, tekmelenerek, kirletilerek, çarpılarak deforme edilmişse!

Yakınlarınızın, çevrenizin kullandıklarını sandığınız araçlarında nasıl davrandıklarını gözlemleyerek araç kullandığınızı sanmışsanız!

Telaşla, acemilikle, taklitçilikle, korkuyla, öfkeyle kat ettiğiniz yoldaki güzellikleri görmeniz bir tarafa, ızdırap içerisinde-kazalar belalar sizin başınıza yağdığından,seyahatinizin bir an önce bitmesini istersiniz. Bir yerlerde ters giden bir şeyler olup ta mola verdiğinizde, derin nefes alın ve  olumsuz otomatik düşüncelerinizin yeteneklerinizi nasılda kısıtladığını farkına varın.

Kendilerine acıyan, kendilerini hayatın haksızlıklarına uğramış iyi insanlar olarak görenler, başlarına gelenleri hak etmediklerini düşünenler,  hiçbir zaman yürekten savaş verip hayata katılamayacaklardır. Kendilerine karşı acımasız davranıp dünyanın adaletsizliğinden kendilerini sorumlu tutanlar ve yaptıkları işlerde yalnızca kötülük görenler yaşamış sayılmayacaklardır.

En kutsal emanetiniz yaşamınız! Yaşamınızı ayaklar altına almayınız.

İyi düşünürken kötü hissetmeniz imkânsızdır. Duygularınıza dikkat edin ve olumsuz hislere sahipseniz hemen fark edip olumlu düşünce ile değiştirin. Kendinize başkalarının SİZE davranmasını istediğiniz gibi davranın. Kendinizi sevip sayın, kendi kendinizi MUTLU etmeye zaman ayırın. İnsan düşündüğü şey olur.
Psk. Özdemir Nayman

Images

Stresle İyi Geçinmek

Hayatımız büyük bir koşturmaca içerisinde geçiyor. Bir çoğumuz gün içinde bir çok şeyle meşgul olup, hep bir şeyleri yetiştirme, bir şeylere yetişme telaşı içerinde yaşıyoruz. Yapılması gereken işler, uyulması gereken kurallar, yetiştirilmesi gereken ödevler… tüm bunlar günlük yaşam içerisinde bizi strese sokan şeyler.......
Stres.... Bu “korkunç” kavram son yıllarda en çok kullandığımız, en çok duyduğumuz şeylerden biri. Google arama motorunda stres yazıp arama yaptığınızda 5.030.000 sonuç ile karşılaşıyorsunuz. Dile kolay, beş milyon.

Peki gerçekten çok mu kötüdür bu stres? Bize çok büyük sıkıntılar yaşatan bu şey gerçekte nedir? Hayatımıza kim kimler sokmuştur? Bu “düşmana” karşı ne yapabiliriz? Hiç sordunuz mu bu soruları kendinize? Şimdi bunlara verilen yanıtlarla yeniden bir gözden geçirelim kendimizi.

Stres kötü bir şey midir?

Hayır. Stres her zaman kötü değildir. Stres iyidir. İnsanın hedefine odaklanmasını ve hep ayık kalmasını sağlar. Bilinci açar. Hafızayı kuvvetlendirir. Tüm sinir sistemimizi aktif hale getirir. Daha hızlı düşünmemizi sağlar. Çözüm üretmemizi ve engelleri aşmamızı sağlar. Bu nedenle olgunlaştırır bizi. Olgunlaştıkça rahatlar ve eskiden bie büyük görünen sorunların ne kadar basit olduğunu fark ettirir. Olgunlaştıkça stres yaratacak durum ve ya durumları kendi kararlarımızla bizim seçmemizi sağlar. Hayata karşı güçlendirir bizi. Özgüvenimizi çoğaltır. Tüm bunları stres sayesinde kazanırız.
İyidir de diğer tüm iyi şeyler gibi fazlası zarar verir.

Nedir stres?

Stres vücudumuzun içsel ve ya dışsal uyaranlara verdiği bir tepkidir. Doğal bir süreçtir. Okul değişikliği, şehir değişikliği, terfi, gibi birçok değişikliği dışsal stres kaynakları olarak sayabiliriz. İçsel kaynaklar ise yaşadığımız fiziksel ve ruhsal sıkıntılardır. Birey bu tür durumlarla karşı karşıya geldiğinde farklı davranışlar sergileyebilir. Bunlar karşısında duyulan sıkıntıyı aşan birey bir üst seviyeye geçer ki, rahatlama seviyesi diyebiliriz. Rahatlama ile birey daha biraz daha olgunlaşmış ve özgüvenini daha da arttırmış bir bireydir, artık. Bu da beraberinde yeni değişikliklere yelken açma aşamasını getirir. Ve döngü yeniden başlamıştır. Değişim oluşmaya başlamış haliyle stres yeniden ve farklı bir düzeyde ortaya çıkmıştır. Bu döngü hayatın doğal döngüsüdür. Değişim ve gelişim stres sayesinde meydana gelir. Bununla beraber her türlü ( iyi ve ya kötü yönde) değişim stresin kaynağıdır da.

Hayatımıza kimler sokmuştur?


Hayatın doğal bir döngüsü olarak tanımladığımız stresi kimse hayatımıza sokmaz. Ama biz günlük yaşamımızı sürdürürken nasıl herhangi biri pankreasımızdan bahsetmeyinceye kadar aklımıza pankreasımız gelmezse, stres de belki bu kadar üzerine düşülüp dillendirilmeseydi aklımızda, başımızda ve ya ruhumuzda olmayacaktı, kim bilir. Dünyanın farklı bölgelerinde hala ilkel kabile hayatı sürdüren birçok toplulukta doğum sancısının olmadığını bulgulayan bilim adamları çok ilginçtir ki bu kabilelerin dillerinde de doğum sancısı ile ilgili ve ya onu çağrıştıracak her hangi bir kavrama da rastlamamışlardır. Bizim stresi bu kadar dillendirdikten ve onun ne menem kötü bir şey olduğunu sürekli ifade ettikten sonra halimizin çoğu sınavda içler acısı olmasının nedeni de bu olsa gerek değil midir?

Strese karşı ne yapabiliriz?

Ben ona karşı bir şey yapma taraftarı değilim şahsen. Ona karşı olmak yerine onu ve hayatımızdaki önemi kabullenip onunla beraber yaşamadan yanayım. Doğallığını kabullendiğimiz, bizi geliştireceğini bildiğimiz bir şeye “karşı bir şey yapmak” ne kadar doğru olabilir ki? Onun yerine ve kabullendikten sonra, hayatımıza daha farklı şeyler katarak yaşamımızı değiştirmek daha rahat bir yaşantıya kavuşmak için yeterli olacaktır. Küçük, ufak değişikliklerden bahsediyorum. Gün içinde küçük çaplı egzersizler, hep yapmayı istediğimiz hobimize başlamak, problem çözme yeteneklerimizi geliştirmek ( kişisel gelişimimiz için bir çok kurslar düzenlenmekte), doğru nefes almayı öğrenmek ve uygulamak ve ya günde 5 - 10 dakikanızı kendi içsel dünyanızda geçirmek ( tabi bunun için de oto hipnozu öğrenmek ) olabilir. Bunlardan size en uygun olanı seçerek yaşamınızın değişim merkezini harekete geçirmiş olursunuz.

Psk.Dan. İzzet Zülküf Çelik
Images

Hayatın Altın Kuralları

—Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşman gerekmez. Bak, aynı zamanda da baktığını gören ol.

—Geldiğin zaman boşluk dolduran değil, gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.

—Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma.
—Seni seviyorum derken inanarak söyle.
—Özür dilerken karşındakinin gözlerinin içine bak.
—İlk görüşte aşka inan.
—Evlenmeden önce en az altı ay nişanlı kal.
—Asla başkalarının hayalleri ile dalga geçme.
—Derinden ve inançla sev.
—Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam anlamıyla yaşayamazsın.
—Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş.
—İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp, onlar hakkında karar verme.
—İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.
—İnsanlara beklediğinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol.
—Yavaş konuş ama hızlı düşün.
—Şunu daima hatırla ki, büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır.
—Eğer kaybedersen aklını da kaybetme.
—Üç S yi unutma:
      Sevgi - herkese,
     Saygı - kendine, başkalarına,
     Sorumluluk - Tüm hareketlerin için.
—Eğer hata yaptığını fark edersen, hemen onu düzeltmeye bak, bile bile devam etme.
—Konuşmayı sevdiğin biriyle evlen. Yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden fazla önem kazanacaktır.
—Anneni sev, say, ara.
—Şunu bil ki, bazen sessiz kalmak en iyi cevaptır.
—Sevdiklerinle tartışırken, o anı önemse, geçmişi kurcalama.
—Satır aralarını da oku, bilgilerini paylaş.
—Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlılık korkudan kurtarır.
—Dua et. Büyük güç verir.
—Düşün. Daha da büyük güç verir.
—Bazen istediğin bir şeyin olmaması senin için bir şanstır.
—En iyi ilişkin, birbirinize olan sevginiz, birbirinize ihtiyacınızdan fazla olduğu zaman olacaktır.
—Şunu bil ki; karakterin senin kaderindir.
—Sınırsızca sev, her gönülde çiçek olacağına, bir gönülde buket ol.
—Sevgi için kollarını kapalı tutma, sonra kendinden başka tutacak şey bulamazsın.
—İçinden ne geliyorsa yap. Doğal ol.
—Mutluluk, sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir.
—Gülmek için mutluluğu bekleme, sonra tebessüm bile edemezsin...
Images

Bilinç ve Bilinçaltı

Birçoğumuzun düşündüğünün aksine bir insanın dileklerine kavuşmasını sağlayan şey inandığı şey değildir. Bilinçaltımız zihnimizdeki düşünceye karşılık verdiğinde dileklerimiz gerçek olur.

...Hayatımızın ilk günlerinden itibaren bize aşılanan düşünce, inanç ve eğilimler hala bizimle birlikte ve hayatımızı yönlendirip etkilemeye devam ediyor.


Zihnimizin nasıl çalıştığına bakarsak, onun aslında iki bölüme sahip olduğunu görürüz:

Bilinçli zihnimiz (Rasyonel), ve bilinçaltı zihnimiz. (İrrasyonel)

Bizim bilinçli zihnimizle düşünüp alışkanlık haline getirdiğimiz her şey bilinçaltı zihnimize yerleşir. Bilinçaltımız kendisine iletilenleri bir müddet sonra hiçbir muhakeme yapmadan, tartışmadan doğru olarak kabul eder ve düşüncelerimizin doğasına bağlı olarak yaratmaya başlar.

Onu iyi ya da kötü tohumları kabul eden bir toprak gibi düşünürsek, bilinçaltımıza ancak iyi tohumlar ektiğimizde verim alabiliriz.

Bilinçaltımıza hangi düşünceleri ve inançları kabul ettirirsek, bunları dışarıda olaylar, durumlar ve koşullar olarak yaşarız. İçeriye ne yazarsak dışarıda onu yaşarız.


Gün boyu olumsuz, yıkıcı ve kötü düşünürsek, bu düşünceler yıkıcı duygular ortaya çıkarır.

Şu anda kendinizle ilgili düşüncelerinizi ve duygularınızı varlığınızın her parçası size ifade eder. Kendinizi kötü hissettiğinizde düşüncelerinizi gözlemlerseniz olumsuz düşünceler içinde olduğunuzu farkedeceksiniz. İyi şeyler düşünürken kendinizi kötü hissetmeniz imkansızdır.


Canlılığınız, hayata bağlılığınız, maddi durumunuz, dostlarınız, arkadaşlarınız, ilişkiniz kendinizle ilgili düşüncelerinizi mükemmel şekilde yansıtır.

Öfke, korku, kıskançlık, nefret gibi duygular bilinçaltımıza işleyen zehirlerdir. Bilinçaltınıza hayat dolu, sevgi dolu düşünceler iletin ve oraya yerleşen olumsuz kalıpları silin. Düşünceleriniz yapıcı ve sevgi dolu olduğunda, doğru cevabı almanız kaçınılmazdır.

Başarısızlığın üstesinden gelmek için yapacağınız şey, bilinçaltınızın isteğinizi kabul etmesini sağlamaktır. Siz bunun gerçekliğini kabul ederseniz “Zihin Yasası” size karşılık verecektir.

Ne zaman bilinçaltınızı sizin için bir şey yapmaya zorlamak isterseniz sonuç başarısızlık olur. Bilinçaltınız zihinsel zorlamalarınıza tepki vermez.
İnancınızın ve bilinçli zihninizin kabul ettiklerine olumlu tepki verir. İsteklerinize ve dilekleriniz için yaptığınız olumlamalara yürekten inanın. Yaptığınız olumlamayı bir müddet sonra bilinçli zihninizle reddederek çürütmeyin.


Olumlama öyle olduğunu söylemektir. Yaptığınız olumlamalarda tek bir konuya odaklanın
İstekleriniz ve hedefleriniz konusunda net olun, bilinçaltınıza karışık mesajlar göndermeyin.

Bütün olumlama cümlelerinizi olmuş gibi hayal ederek “şimdiki zamanda” hazırlayın.

Uyumadan önce olumsuz düşüncelerden kaçının, olumlamalarınızı yaparak ve arzularınızın gerçekleştiğini tekrar tekrar hayal ederek uykuya dalın.

Uykuya geçiş sırasında bilinçli zihnimiz büyük ölçüde geri çekilip, bilinçaltımız ortaya çıktığı için olumlarınızı ve imgelemelerinizi bu saatlerde yapın.

Unutmayın, siz uyurken bilinçaltınız uyumuyor ve çalışmaya devam ediyor. Bilinçaltınıza olumlu düşünceler gönderin, bırakın siz uyurken o çalışmaya devam etsin.

Sevgiyle kalın.