Images

Mutluluk Gönülden Vermektir

Bir gezgin, dağ bayır gezerken bir akarsuyun içinde değerli bir taş bulur. Ertesi gün yolda bir adamla karşılaşır. Adam çok açtır. Gezgin torbasındaki yiyeceği karşılaştığı bu kişiyle paylaştırır. Ama erzak çantasını açarken adamın gözü çantadaki değerli taşa ilişir. Gezginden bu değerli taşı kendisine vermesini ister.......... 

Gezgin hiç duraksamadan değerli taşı adama uzatır.

Adam başına konan talih kuşundan memnun, aceleyle oradan uzaklaşır. Artık kendisine ömür boyu maddi güvence sağlayacak değerli taşın sahibidir. Bir kaç gün sonra gezgin, arkasından koşarak kendisine yaklaşan adamı görür. Adam nefes nefese değerli taşı gezgine uzatır.

"Senden ayrıldıktan sonra uzun uzun düşündüm.
Bu taşın ne kadar değerli olduğunu biliyorum. Ama onu sana geri vermek senden daha değerli bir şey almak istiyorum. Bu taşı bana rahatlıkla vermeni sağlayan o içindeki şey her ne ise ondan istiyorum"


Sahip olduğun maddi şeyleri vermek, vermenin en kolay yoludur. Ama burada bile takılı kalan ne çok insan var. Gerçek vermek, kişinin kendinden, özünden vermesidir.

Emerson''un dediği gibi: "Yüzükler ve mücevherler armağan değildir. Gerçek armağanı veremediğin için dilenen özürdür. Gerçek armağan kendinden bir parçayı verebilmektir."

Dünyaya sahip olduğunun en iyisini ver, en iyi sana geri gelecektir. Kendinin en iyisini vermeye bugün başla.

Sevdiklerine zamanını ver, dikkatini ver, ilgini ver, bilgini ver, pozitif bakış açını ver, onlara değer ver.

Yüreğindeki armağanları ver, sevgini, anlayışını, neşeni, şefkatini ver, affediciliğini ver.

Zihnindeki armağanları ver, rüyalarını, fikirlerini, yaratıcılığını, yeteneklerini sun dünyaya...

 
Images

Papatya ve Kelebek

Günlerden bir gün, evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde, kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da, rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.

Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış.
Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir vadiye. Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş.
Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.

"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve "Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten."

Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini, nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.

Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş.
Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından ayrılamamış.
Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan, incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da
kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.

Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca, papatyaya dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş.
Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis, sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü
sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."

Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten. Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla tutunamayacağını fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum"
diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..." diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına boğulmuş.

İçinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim. Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş. Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş, Sonra da dökülmeye başlamış.  Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.

İşte o günden beri, bunu bilen aşıklar, sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:
"Seviyor mu, sevmiyor mu?"...

 
Images

Hayat Bizim Çabamızla Güzelleşir

Her şey zıddı ile bilinir...

Acı olmazsa tatlı,

Kötü olmazsa iyi,
...
Çirkin olmazsa güzel,

Ölüm olmazsa yaşam,

Yokluk olmazsa varlık,

Hastalık olmazsa sağlık,

Çileler ve hüzünler olmazsa mutluluk,

Nasıl bilinebilir!

Çoğu zaman herkesin hayattan nefret ettiği anlar olmuştur.

Bazen ölsem de kurtulsam dediğimiz anlar...

İşte böyle bir anda Azrail kapımızı çalsa ve ruhunu almaya geldim dese,

Kaçımız buyur içeri deriz.

Biraz önce bıktım artık yaşamak istemiyorum diyorduk,

Ama Azrail'e de kapıyı açmak istemiyoruz.

Demek ki her şeye rağmen yaşamak istiyoruz...


Hayat standardı bizlerden daha zor olanları düşüneceğiz, bizlerden iyileri değil.

İsyan etmek, bağırıp çağırmak, birilerinin hayatına bakıp sürekli imrenmek

Veya kıskançlık krizlerine girmek çözüm değil!

Hayatın renklerini biz aramalıyız.

Hayat hep siyah-beyaz renklerden oluşuyor ve başka renk göremiyorsak,

Siyah ve beyazında bir renk olduğunu kabul edip bu iki renkle mutlu olmaya çalışmalıyız.

Güzel görme, güzellikler bulma adına çabalarımız olmalı!

Değiştiremediğimiz şeyler içinde üzülmemeli ve ruhumuza eziyet etmemeliyiz.

Kader defterinde bizim için uygun görülen hayatı;

Kabul ederek,

Küsmeden, Onunla barışık yaşayarak,

Geçmişe hayıflanmadan,

Yapamadıklarımızı ve keşkelerimizi bir yana bırakarak,

Umudunuzu kaybetmeden,

Mevcut hayattan mutluluğu nasıl sağabilirimin hesabının yaparak,

Hayat yolunun bundan sonraki kısmında güzellikler de, engellerde olabileceğini düşünerek,

Neden ve niçin'lerle boğuşmadan,

Hayattan çok şey beklemeden, beklentilerimizi abartmadan,

Hayatın ellerini bırakmadan (nasıl olsa o bizi bir gün bırakacak acele etme)

Bir kere dünyaya geldiğimizin, bir defa yaşama hakkımızın olduğunun,

Başka şans tanınmayacağının bilinci ile:

Kabulleneceğiz!

Yaşayacağız!

Güzelleştireceğiz

Seveceğiz!

 
Images

Hayatın Altın Kuralları

—Göğün her yerde mavi olduğunu anlamak için dünyayı dolaşman gerekmez. Bak, aynı zamanda da baktığını gören ol.

—Geldiğin zaman boşluk dolduran değil, gittiğin zaman yeri doldurulamayan ol.

—Her duyduğuna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istediğin kadar uyuma.

—Seni seviyorum derken inanarak söyle.

—Özür dilerken karşındakinin gözlerinin içine bak.

—İlk görüşte aşka inan.

—Evlenmeden önce en az altı ay nişanlı kal.

—Asla başkalarının hayalleri ile dalga geçme.

—Derinden ve inançla sev.

—Kırılabilirsin belki ama başka türlü de hayatını tam anlamıyla yaşayamazsın.

—Anlaşmazlıklarda dürüstçe savaş.

—İnsanlar hakkında konuşulanlara inanıp, onlar hakkında karar verme.

—İnsanları yargılarsan, onları sevmeye zamanın kalmaz.

—İnsanlara beklediğinden fazlasını ver ve bu işi yaparken kibar ol.

—Yavaş konuş ama hızlı düşün.

—Şunu daima hatırla ki, büyük aşk veya büyük yatırım daima büyük risk taşır.

—Eğer kaybedersen aklını da kaybetme.

—Üç S yi unutma:
Sevgi - herkese,
Saygı - kendine, başkalarına,
Sorumluluk - Tüm hareketlerin için.

—Eğer hata yaptığını fark edersen, hemen onu düzeltmeye bak, bile bile devam etme.

—Konuşmayı sevdiğin biriyle evlen. Yaşın ilerledikçe sohbet her şeyden fazla önem kazanacaktır.

—Anneni sev, say, ara.

—Şunu bil ki, bazen sessiz kalmak en iyi cevaptır.

—Sevdiklerinle tartışırken, o anı önemse, geçmişi kurcalama.

—Satır aralarını da oku, bilgilerini paylaş.

—Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlılık korkudan kurtarır.

—Dua et. Büyük güç verir.

—Düşün. Daha da büyük güç verir.

—Bazen istediğin bir şeyin olmaması senin için bir şanstır.

—En iyi ilişkin, birbirinize olan sevginiz, birbirinize ihtiyacınızdan fazla olduğu zaman olacaktır.

—Şunu bil ki; karakterin senin kaderindir.

—Sınırsızca sev, her gönülde çiçek olacağına, bir gönülde buket ol.

—Sevgi için kollarını kapalı tutma, sonra kendinden başka tutacak şey bulamazsın.

—İçinden ne geliyorsa yap. Doğal ol.

—Mutluluk, sorunsuz bir yaşam değil, onlarla başa çıkabilme yeteneği demektir.

—Gülmek için mutluluğu bekleme, sonra tebessüm bile edemezsin...

 
Images

İyimser ve Kötümser



İyimser: Şu hayatta insanın kendisini iyi hissetmesinden daha önemli bir şey yok.

Kötümser: Pardon? Daha az önce sana her şeyin ne kadar iğrenç olduğunu söylemedim mi?

İyimser: Kendini iyi hissettiğinde içinde kıpırdanmalar olur. Bu kıpırdanmalar sayesinde o an ne istiyorsan onu elde edebilirsin; hem istediğin, hem de ...sevdiğin her ...şey senin olabilir. Ama ne zaman üzgün hissetsen kendi dünyanı kendin karartırsın. Her şeyi hiç olmadığı kadar kötü görmeye başlarsın. Halbuki kendini iyi hissetmeye çalışmak çok daha kolaydır. Kolay olduğu kadar sana getirisi de çoktur. Kendini iyi hissettiğin zaman sağlıklı olursun, önündeki seçenekler çoğalır, her şey sana çok daha parlak ve güzel görünür ve hepsinden önemlisi iyi hissetmek, kendi hayatınını çizmende sana çok ama çok yardımcı olur. Sürekli kötü hissettiğine inanarak kendi kuyunu kendin kazarsın.

Kötümser: Beni hiç anlamıyorsun, değil mi?

İyimser: Seni çok iyi anlıyorum. Kendini berbat hissediyorsun; çünkü sana göre hiçbir şey yolunda gitmiyor. Ödenecek yığınla faturan var, araban bozuldu, çocukların çok yaramazlık yapıyor, patronun ve iş arkadaşların senden nefret ediyor... Hiç bitmeyen bir listen var, biliyorum. Ama ne olursa olsun, hangi durumda olursan ol kendini iyi hissetme konusunda mutlaka eğitmelisin. Görmüyor musun, bu listenin her geçen dakika uzamasının neden sadece senin kendini kötü hissetmen.

Kötümser: Hmmm... Peki sen nasıl her şey kötüyken kendini iyi hissedebiliyorsun?

İyimser: Gerçekten, içten bir şekilde kendimi iyi hissedene kadar rol yapıyorum.

Kötümser: Anladım! Yani olumlu düşünerek, kendini her şeyin iyi olduğuna inandırıyorsun.
Images

Affet Babacığım

Evlendiğinden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi...... babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık olduğunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu. Yine böyle bir tartışma anında; eşi, bütün bağları kopardı ve "Ya ben giderim, ya da baban bu evde kalmayacak" diyerek rest çekti... Eşini kaybetmeyi göze alamazdı.

Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası, sevdiği ve kendini seven bir eşi ve birde çocukları vardı. Eşi için çok mücadele etmişti evliliği sırasında. Ailesini ikna etmek için çok uğraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölürcesine seviyordu.

Çaresizlik içinde ne yapacağını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdığı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir uğrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak,böylelikle eşiyle de bu tür sorunlar yaşamayacaktı.

Babasına lâzım olacak bütün malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatağından kaldırdı ve kucakladığı gibi arabaya attı. Oğlu Can, "Baba bende seninle gelmek istiyorum" diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.

Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soğuk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can, sürekli babasına "Baba nereye gidiyoruz ?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan; nereye götürüldüğünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor oğlu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.

Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dağ evi artık çürümeye yüz tutmuş, tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizledi hazırladı ve arabadan yüklendiği yatağı oraya itina ile serdi.Sonra diğer malzemeleri taşıdı en son da babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

Tipi, adeta barakanın içinde hissediliyordu. Barakanın içinde fırtına vardı adeta. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden üşümeye başlamıştı.Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü.

Öyle üzgündü ki, dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası, yüreğine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdiği oğlu tarafından bir barakaya terk ediliyordu. Gururu incinmişti, içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise olanlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanın vermiş olduğu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

Artık gitme zamanıydı. Babasının yatağına eğildi, yanaklarını ve ellerini defalarca öptü.Beni affet der gibi sarıldı, kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Buna mecburum der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terketti. Arabaya bindiler.

Can yola çıktıklarında ağlamaya başladı, neden dedemi o soğuk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu, annen böyle istiyor diyemiyordu.

Can: "Baba, sen yaşlandığında ben de seni buraya mı getireceğim?" diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yöneltilmesiyle birlikte deliler gibi geri çevirdi arabayı. Barakaya ulaştığında "Beni affet baba." diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba oğul sıkı sıkı sarılmış çocuklar gibi hıçkıra hıçkıra ağlıyorlardı.

Oğlu: "Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptığım için beni affet!" diye hatasını belli ediyordu...Babası oğlunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu..."Geri geleceğini biliyordum yavrum. Ben babamı dağ başına atmadım ki, sen beni atasın... Beni bu dağda bırakamayacağını biliyordum.
Images

İnsanların seçimleri

İnsanın her türlü seçimi ya KORKU, ya da SEVGİ düşüncesinden kaynaklanıyor.

KORKU; daraltan, kapayan, içe hapseden, kaçan, gizleyen, biriktiren, zarar veren enerjidir.

SEVGİ; genişleten, açan, yayılan, kalan, açık olan, paylaşan, iyileştiren enerjidir.
...
KORKU; bedenleri giysilerle sararak gizler.

SEVGİ; çıplak olmaya izin verir.

KORKU; sahip olduklarına sımsıkı yapışır.

SEVGİ; sahip olduklarını paylaşır.

KORKU; zorba yakınlık ister.

SEVGİ; sevecen yakınlık.

KORKU; sımsıkı sarar, bırakmak istemez.

SEVGİ; özgür bırakır.

KORKU; kurutur,

SEVGİ; yumuşatır.

KORKU; saldırır.

SEVGİ; bağrına basar.